Yaz bitti, haftaya okullar açılıyor. PanoramaTR'nin ağustos anketine göre durum şu:
Oy veren 3 seçmenden biri, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı başarılı bulmuyor.
Ekonomiyi dış güçlerin batırdığına inanan, yalnızca yüzde 8.
Tatil yapamayansa yüzde 80.
Ajda Pekkan'ın "tatil ne ayol, tatili fakirler yapar" teorisi de çökmüş vesselam.
Zengine her gün bayram hâla. Çalışanlarsa belirli izin günlerinde de tatile gidemiyor artık. Parasızlıktan.
Ipsos'un 'kiracılar' araştırması da yeniydi; 10 kiracıdan 9'u, çıktıkları takdirde aynı ev ve semtte oturamayacaklarını düşünüyordu.
Dertler, derya olmuş; davanın garibanları, sandal. İçinde yüzüyorlar.
Davanın 'boş yapanlar'ınınsa kırk türküsü var, kırkı da cinsellik üstüne. Gündemleri, İBB'ye sergi kapattırmak... Hande Yener'e konser yasaklatmak... Sezen'den şarkısının hesabını sormak... Gülşen'i içeri attırmak... Siyaseten istemedikleri şarkıcıya konser verdiren belediye başkanını istifa ettirmek... Ve halkı, açık giyinene sahne açarak sözde 'dinle alay eden' başkanlara oy vermemeye çağırmak... Şortuna, cinsel kimliğine bayraklı milli formayı yakıştırmadıkları Ebrar'ı, kadın milli voleybol takımından attırmak; ayrıca o var diye ülkeye kazandırdıkları şampiyonluğu da reddetmek...
Bunlarla gelin; havada kapıyor, birbirlerinden bile şov çalarak kendilerini gösterme fırsatını kaçırmıyorlar.
Aynı linç kriterleri; siyaseten kendilerinden yana olan şarkıcıya, dansöze, voleybolcuya, futbolcuya, sanatçıya ise işlemiyor. Birlikte iftara oturuyorlar.
Yolsuzluk, rüşvet, hak yemek gibi günahlara bulaşanlara dinen oy vermemeye çağırdıkları, bir güne bir gün duyulmaz. Din adına, bunları oy verme kriterinden çıkaranlarıysa hiç eksik olmaz.
Moda tabirle 'boş yapan" kırtıpillerden, çığırtkan bir azınlıktan söz ediyoruz, çoğunluğu tenzih ederim.
Ucuz din kahramanlığı tasladıklarına, kaldırım kabadayısı gibi aslan kesildiklerine bakmayın. 23 yaşındaki genç bir kızın üstüne ahaliyi kışkırtacak kadar da özgüvensizler.
İktidar çoğunluğunun arkasına saklanmaları yetmiyor. Allah'ı, kitabı öne sürerek din çoğunluğunu da arkalarına almadan çıkmıyor, çok çıkan sesleri.
Mahallenin namus magandalığına soyunuyorlar. Hâşâ, 'var mı iktidar ve Allah'la bizim hepimize yan bakan' naralarından tanırsınız.
Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan; bu cazgırlara, 'iktidarı karıştırmayın' mesajı verdi.
Dindarlar, sağduyulu din adamları da 'dini karıştırmayın' dedi mi, süt dökmüş kediye döner şöhret budalası şovmenler.
PEKİ ERDOĞAN KİMİ TERSE YATIRDI?
Bakanlar toplantısından sonra X'te genelleyerek söyledikleri, Ebrar'ı linç edenlere 'dur' ihtarı olarak anlaşıldı.
"Hepimizi müşterek değerlerimiz, sevinçlerimiz, gururlarımız etrafında birleştirmesi gereken kültür-sanatı ve sporu bozgunculuğa alet edenler"e çıkışıyordu.
Feshane'deki sergiye saldırılara dahi set çekip tepki gösterdiğine yorabilirdiniz.
"Metrobüslerde, metrolarda insanlarımızı taciz etme noktasına varan küstahlıklar"dan kastıysa açık, kapalı ayırmadan her türlü ayrımcılık ve nefret suçuna tavırdı sanki.
Çünkü devamında "herkes, vatandaş olsun olmasın tüm bireylerin var olma, yaşama, kendini ifade etme hakkına ve oy tercihlerine saygı göstermek mecburiyetindedir" diyordu.
Aksi halde "milletimiz ve yargı önünde hesap vermeye mahkûm"dular.
Cumhurbaşkanı ayrıca bu olayları, "zaman zaman hortlayan" tekil ve "bir avuç azgın azınlık" vukuatı olarak görüyordu.
Bu haber, iyi haberdi; eğer arkası gelirse tabii.
Fakat bakanlar toplantısından çıkıştaki konuşması, daha detaylıydı.
Ve orada örtülülere, takkelilere yönelik tacizlerden özellikle söz ediyordu.
Ebrar'ın, kadın milli voleybolcuların ve giyimine sataşılan açıkların adını ise özelde anmıyordu. Onları genel bir paranteze sıkıştırarak, dolaylı bir mesajla tartışmanın önünü kesip savuşturuyordu.
Kimi muhalifler; 'bu kadarına bile sevindirik oldunuz, oysa iki tarafa da ortaladığı yok, sizi ayakta uyutarak terse yatırdı' diye yeriliyor.
Öyleyse bile bu zararsız bir terse yatma, ne çıkar!
Davanın boş yapan ham softa, kara yobaz azgınlarını da terse yatırıyorsa hiç kimseyi yatırmamasından iyidir.
Yoksa bu gidiş, hayra alâmet bir gidiş değil. Kadınların örtüsü, etek boyu, cinsellik, sergi, konser ve içki hayhuyu arasında neye boğulduğunu anlamayacak millet.
Davanın garibanlarının gündemini sevmiyor boş yapanlar. Her Abdülhamid'i Sultan Abdülhamid, Sultan Abdülhamid'i de din, fesiyse milli devlet sembolü sanıp kutsayan herzevekillerden ne beklenir!
Keçi heykeli görünce şeytan ve Tapınak Şövalyeleri görmüş gibi olanlar, İBB'yi kışkırtmakla suçluyor. Uğradığı saldırıyı tahrik etmekten de saldırıya uğrayan sorumlu tutuluyor.
Çünkü güya dinlerine bir şey söyleniyor, kutsallarına laf ediliyor zannetmelerine sebep olmuş sergi.
Feshane'deki İBB sergisine saldıranlar mı halkı kışkırtıyordu, sergisi saldırıya uğrayan İBB mi? Soruşturma İBB'ye açıldı.
Örtülüye metroda laf atıp sataşan mı savcılığa çekilmiyor, tüm açıklara camiden gâliz hakaretle dil uzatan mı? Açıklara dil uzatan.
Yargının siyasallaşması, çifte standart getirir. Adalet, bir tarafa kör. Diğerinin nefret suçlarını görüyor sadece.
Hukukun tek gözü açık, hangisi olduğu da ortada.