Bağcılar’da 15 liraya yenilen lahmacun, Sultanahmet’te 40 liraymış.
Nedeni tartışılıyor...
Neden olacak, iki şeyin sonucu.
Biri, lahmacun farkı.
Bu un, bu et ve kıyma, bu işçilik, bu kira, bu elektrik, bu zerzevat fiyatlarıyla 15 liraya ancak yalancı lahmacun yiyebilirsiniz.
Dolayısıyla ne yediğinize, nerede yediğinize, dolu mu boş mu yediğinize göre değişiyor.
Bağcılar’da da 40 liradan pahalı lahmacun var.
Bodrum’da da her lahmacun, yanında ayranla 500 liraya gelmiyor. 50 liradan ucuza çok bulursunuz.
İçine konan malzeme, lezzet ustalığı, servis kalitesi, mekanın hava parası, kâr hırsı vesairden kaynaklanan bir maliyet farkı, buna yol açıyor.
Bir de “Türk tipi ekonomi” farkı koyun üstüne.
Boş lahmacundaki, yalancı lahmacundaki, lüks lahmacundaki ekstra pahalılık da işte bu farkın sonucu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti’nin kuruluş yıl dönümü konuşmasında, bu farkı şöyle açıkladı:
“Aslında, esasen dünyada her ülkeye uyacak tek tip bir ekonomi modeli yoktur.”
‘Her ülke, kendi şartlarına uygun bir model geliştirir’ diye sürüyor açıklama.
Dolayısıyla yediğiniz boş lahmacun da, ödediğiniz hesaplardaki köpük de bizde uygulanan “Türk tipi ekonomi modeli”nin başarısıdır.
Modelin başarısını şuradan da ölçebilirsiniz.
Moody’s, alışılmadık yöntemler denendiği gerekçesiyle ekonomimizin kredi notunu düşürdü.
İktisatçı Mehmet Ali Verçin, dün Karar’daki köşesinde açılımını yazdı. Bu kafayla “borç alırsa kesin ödeyemez” seviyesini anlatıyor.
Şu da Gelecek Partisi Sözcüsü, ekonomist Serkan Özcan’ın yorumu:
“Moody’s, notumuzu B2’den B3’e düşürmüş.
Tarihte ilk kez oluyor bu kadarı. C notuna sadece 1 adım var.
2001’de, ülkede siyasi paradigma kökten değişirken bile en çok B1’e düşmüştü.
Açıklamayı okudum. Kısaca ‘siz bu cahil ordusuyla dövizi nereden bulacaksınız’ diye soruyorlar!”
Gördüğünüz üzere, Moody’s bile uygulanan modelin bize özgü olduğunu doğruluyor.
Bilinen ekonomik modellerin hiçbirine benzemediği, ekonomide bizim bulduğumuz tipte gerçekçi çözümler olmadığı kanıtlandı.
Demek ki boşu, yalancısı ve pahalısıyla yediğimiz lahmacunlar sonuçtur. Sebep ise “Türk tipi ekonomi modeli.”
SON SAĞANAKLARDAN ÇIKARILACAK DERS
Ankara, İstanbul ve Bursa şiddetli yağmurla kuvvetli fırtınadan etkilendi.
Fakat diğer şiddetli yağışlardaki gibi müdahale şovları yaşanmadı, dikkatinizi çekti mi bilmem.
Çizmelerini giyip yağmurluğunu üstüne çeken bakanlar, muhalefetin belediye başkanlarından rol kapmaya kalkmadı.
Önce ‘hayırdır inşallah’ diye merak ettim, yalan yok.
Ankara ve İstanbul’da sel baskınları olacak ama iktidar fırsattan yararlanmayacak, CHP’li başkanlar İmamoğlu ile Yavaş’ı gölgede bırakmaya koşmayacak?
Ne AK Parti İstanbul İl Başkanı, öne atıldı. Ne de İçişleri Bakanı Soylu, önceki gibi ataktı. Öne çıkmadı bile.
Çok geçmeden sırrına erdim. AK Partili Bursa Büyükşehir Belediyesi ile İçişleri’ne bağlı AFAD merkez binası da afetzedeler arasındaymış meğer.
İstanbul’da yollar göl oldu, arabalar su içinde kaldıysa... Bursa’dan izlediğim görüntüde yollar çamur deryasıydı, arabalar bataklığa saplanmış...
Ankara’yı fırtına vurdu, sel bastı ise... AFAD’ın dayanıklı diye tanıtılan başkanlık binası da fırtınalı sağanağa dayanamadı. Dış cephe kaplamaları koptu, pulları döküldü.
Afetle mücadele; siyasi rakibi karalamak, kötülemek, beceriksiz gösterip zor durumda bırakmak için kullanılıyordu. Millet imdat beklerken kayıkçı kavgasının yeri mi, sırası mı demeden...
Her an dönüp kullananı da vuracak bir bumerang olduğu, artık anlaşılmıştır herhalde.