Böyle sınıflandırılan gençlerin ne kadarı, kuşaklarının özelliklerinden haberdar?
Bu sene üniversite sınavına giren oğlum Baran, kendilerine ne dendiğiyle ilgilenmiyor bile. Özelliklerinden biri de bu muydu yoksa?
Cumhurbaşkanı'nın YouTube yayınına 'dislike' bombardımanından bu yana yine gözde, yine gündemdeler. Haklarında yazılıp çiziliyor.
İnternet kuşağıdırlar, milenyum çocuğudurlar, dijital devrimin içine doğandırlar, sosyal medyasız bir yaşamı düşünemeyendirler, kül yutmazdırlar, Instagram'da şöyle uçan Twitter'da böyle kaçandırlar, yattığı yeri bilmeyene dek sanal oyunlarda tozutup kandili TikTok'ta söndürendirler, hayatı ciddiye almayandırlar, kindar ve dindar nesil projelerini bozuma uğratandırlar, kuşak farkında arayı yerle gök kadar açandırlar, ebeveynleriyle başka dünyadandırlar, eski kafalı siyasete gülüp geçendirler, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan aldığı hediye oyuncakla büyüyüp ona 'oy moy yok' diyendirler, kimine göre kadir kıymet bilmeyen vefasızdırlar, kimine göre iradesi satın alınamaz özgürlük savaşçısıdırlar, AK Parti'nin gerisine düştüğüdürler, sıkmaya gelmez başına buyrukturlar, diploma takmayandırlar, hareketsizlik ve abur cubur atışırmaktan obezliğe yatkındırlar, yüz yüze yerine görüntülü konuşmaktan hoşlanandırlar, yeryüzü vatandaşıdırlar, haymana mandası gibi serilip yayılmaya bayılandırlar, sokakta sürtmeyi sevmeyendirler, büyüklerinin dertlerine alaycıdırlar, yine de kendilerini bekleyen gelecekten kaygılıdırlar, dışı sığ içi derindirler, fiziki kalabalıktan kaçıp sanal kalabalığı sevendirler vesair...
Öyle acayip bir kuşak olarak tanımlanıyorlar.
Uzaktan...Dertsiz, gamsız denecek kadar kendine odaklı; başkasını sevemeyecek kadar ben merkezci, dünyayı ne değiştirme ne kurtarma ne de kafa tutma hevesi olan; ideolojisiz, ütopyasız ve aşksız yabancılar sanırsınız.
"Neyleyim neyleyim ah ben böyle yari" şarkısındaki gibi, "Gerek lehlerinde gerek aleyhlerinde söylenmedik diller mi kaldı".
Neyse ki böyle sınıflandırmalara büyükleri kadar anlam yüklemiyorlar.
Yine de haklarında söylenenlerden etkilenip havaya girecek olanları bilsin isterim.
Hayat, bize çektirdiğinden farklı çektirmeyecek onlara da, üzgünüm. 'Şu nesil özel, bu kuşak popüler' diye kimseye acıyıp torpil geçmeyecek. Çetin bir mücadeleye hazır olsunlar.
Dışı kalaylı, içi alaylı bir yere geldiler. Gençlik ateşleri bir gün sönecek, her neyse sevdaları bir gün baştan gidecek.
Yaş almanın güzel tarafı; terk edemedikleri dertler de gün gelecek onları terk edecek. Ömür törpüsü çilelerden yana rahat olsunlar, son buluyor hepsi.
Papa Benedict, bilimin ölüme çare aramasına karşı çıkmıştı. "Sonsuz, ebedi bir hayat cennete değil, cehenneme benzer" diye. Sıralarını savmadan önce, tiriti çıkmış bir ihtiyar faniye bakıp onlar da hak verecekler.
Abisinin kuşağı alfabenin son harfini kaptı, kızım Dila'nın kuşağına belki de 'post-Z' denecek. Ama adı ne konursa konsun, onun zamanında da hayat tecrübesi özünde değişmeyecek.
Yahya Kemal'in "Deniz Türküsü" şiiriyle başlayacak fetih maceraları:
"Çıktığın yolda bugün yelken açık, yapayalnız/ Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervasız/ Yürü hür maviliğin bittiği son hadde kadar/ İnsan âlemde hayal ettiği müddetçe yaşar."
Ve fakat, "Düşünce"sindeki mısralara dalarak tamamlayacaklar keşif heyecanını:
"İnsanlar anlaşıldı, cihânın da sırrı yok/ Kalsaydı terkeşimde bugün tek bir altın ok/En tatlı bir hayâl için atmazdım ufkuma/Gördüm ve anladım yaşamak mâcerâsını/Bâkiyse rûh eğer dilemezdim bekasını..."
Zamane fatihleriyle kaşiflerinin bizim kadar şansları varsa, kaybolan yılları belki hala Hicaz bir şarkıyla uğurlama zevkine de erebilirler:
"Kayboldum kaybolan yıllar içinde/Gönlümce bir zaman yaşayamadım/Ağladım mı, güldüm mü/ Yaşadım mı, öldüm mü/Bir kısa gün gibi bir ömür geçti de anlayamadım..."
Y kuşağına burun kıvırmasınlar kısacası. Şimdi yanlarında demode kalanlar da bir zamanlar çıkmıştı aynı sefere.
O yollardan çok kuşaklar gelip geçti, modaları eskitti de sefer eskimedi.
Şarkılara şiirlere sorsunlar; hikayenin sonu değişmiyor. Her nesil tadacak, zamana yenilmek kaçınılmaz.