Üzülenler; ÖNDER, İHH, Medeniyet Vakfı, Aksa, Mazlumder ve diğerleri...
AK Parti'ye desteği sürsün sürmesin, belli başlı muhafazakar dünya STK'ları hoş karşılamadı, aydınları ayağa kalktı. Tepki koydular, kabul edilemez buldular, vahim yanlıştan geri dönmeye çağırdılar.
'Yazıklar olsun, vebali ağır, yüz karası, utanç verici, tehlikeli bir yol açıldı, vakıf dokunulmazlığı çiğnendi, artık hiçbiri hukuk güvencesi altında değil' diyen kınamalar birbirini izledi.
Çünkü BİSAV da 'teslim alınmaya' kalkışılıyorsa nerede duracağı belli olmaz, yarın sıranın bugün susanlara gelmeyeceğini kim garanti edebilirdi! Hepsi iliklerine dek hissetti bunu.
'Bilim ve Sanat Vakfı gibi köklü, yüz akı bir kuruma el uzatılabiliyorsa hangimize uzatılmaz' endişesi, camianın bütün sivil toplum aktörlerine sıçradı.
BİSAV'ın arkasında, 'bugün sana yarın bana, kimse güvende değil' duygusuyla birleştiler.
Peki kimi sevindirdi bu haber? Tabii ki FETÖ'nün ağzı beddualı zurna takımını, ötmek için fırsat kollayan fanfar bandosunu..
'Oh olsun, beter olun, eserinizle gurur duyun, ucu size dokununca mı aklınız başınıza geldi, müstahakınızı buldunuz' ilenmeleriyle zil takıp oynayan sosyal medya hesaplarına bakın, 'büyük resmi' görürsünüz.
Ne sevinmek! 'Sıra size de geldi, biz dememiş miydik' naraları eşliğinde kendilerinden geçtiler, mest olup havalara uçtular.
Akılları sıra, başkalarına yapılan haksızlıklarda FETÖ'nün zalimliklerini unutturup aklayacaklar.
İktidarın yanlışlarından kendilerine haklılık payı çıkarabilecekleri umuduyla 'yaşasın' deyip el çırpıyorlar. Bu yanlışları davet eden, zemin hazırlayan, yolunu açan, kanıksatan, toplumsal destek ve meşuriyet sağlayan FETÖ melanetlerinin kendisi değilmiş gibi...
Kimin başlattığı, hukuku kötüye kullanarak 'teslim alma' yöntemlerini kimin yol haline getirdiği, ayarlanmış mahkemelerde uydurulmuş delil ve sahte suçlarla kimin yargıyı kumpaslarına alet ettiği unutulacakmış gibi...
Bugünlere FETÖ şeytanlıkları sayesinde gelmemişiz, kendilerine doğrultulan silahı suçlunun yanında yanan masumlar sanki icat edip iktidarın eline tutuşturmuş gibi...
Sevinçleri, yaşatılan gerçek mağduriyetler çoğaldıkça kalabalığa saklanıp FETÖ'yü de aynı şekilde mağdur gibi gösterebileceklerini sanmalarından.
22 Kasım 2016'da çıkarılan 678 sayılı KHK'nın başlığı: Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname.
Vakıflar Genel Müdürlüğüne, mahkemeyi bile beklemeden BİSAV'a geçici kayyum atama yetkisi veren KHK bu. Kimin eseri?
FETÖ darbe girişimi olmasa, OHAL rejimine geçmeyi millete anlatabilir miydi iktidar, halkı ikna edebilir miydi?
Memleketin başına sardıkları beladan, şimdi gerçek kurbanları sorumlu tutuyorlar.
Bu pişkinlik ve yüzsüzlüğü de, FETÖ'yle mücadele adına istenip alınmış OHAL imkanlarının başka amaçla kullanılmasından buluyorlar.
FETÖ'yle mücadele, başka hesaplara alet edilince sevinmeleri boşuna değil.
FETÖ'ye karşı verilen geçici ve şartlı OHAL yetkisinin kalıcılaştırılması, onun için FETÖ kadar kimseyi memnun ve mutlu edemiyor. Hele siyasi rakipleri ezmekte, gözdağı için BİSAV gibi muteber vakıfları teslim almakta kullanılınca değmeyin keyiflerine. Ağızları kulaklarında zevkten dört köşe oluyorlar.
Kime yaradığını, kimin ekmeğine yağ sürdüğünü, FETÖ'yü sevindirirken kime korku saldığını görmek de mi iktidarı uyandırmaz? AK Parti beğeniyor mu yaptığını?
Doğa Koleji nasıl kurtuldu?
BİSAV’a el konma sürecinde Şehir Üniversitesi’nin yüzüne tek tek kapanan kapılar, ticari şirkete ait Doğa Koleji’ne nasıl bir anda açıldı?
Şehir haminin, BİSAV kayyumun eline geçerken Doğa’nın sahipliği İTÜ’ye nasıl mı geçti?
İşte size birinci ağızdan kısa hikayesi. Tarihe not düşen bir vesika diye de okuyabilirsiniz.
20 Ocak tarihli Hürriyet’te çıkan bir röportajdan kesitler var aşağıda. Yorumsuz:
“Doğa Koleji’nin yeni patronu Hürriyet’e konuştu: Maaşlar ödenince birbirimize sarıldık.
İTÜ adına Doğa Koleji Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen Serhat Özeren, maaşların yattığı anda İTÜ ve Doğa yönetimindeki herkesin birbirine sarılarak duygulandığını anlatırken, “Artık geriye dönüş yok, yakında kalan diğer maaşlar da ödenecek. Kurumda para değil, akademik konular konuşulacak” dedi.
Özeren, süreci şöyle anlattı:
Doğa Koleji öğretmenlerinin maaşlarını alamadığı, öğrencilerin eğitimden geri kalmaya başladığı duyulmaya başlayınca ilk teklif İTÜ’den gitti. Bu süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın büyük payı oldu. Kendisi, ‘İTÜ bu sorunu çözsün’ talimatını verdiğinde o gün bizim için süreç başladı.
Tabii ki çalışanlar için maddiyat önemli. Eve ekmek götürecek, çocukların bakımı sağlanacak. Operasyonun içinde birkaç banka var. Bu operasyon aslında bir haftadır devam ediyordu. Bütün bankalar cuma günü sabah 06.00’dan itibaren özel izinle operasyona başladılar. Saat 09.00’dan itibaren banka yetkilileri ile üniversitemizde toplandık. Bir yandan yöntemler araştırılıyor, para gönderilmek isteniyor ama sıkıntılı durumlar da var. 17.30’da düğmeye bastık. Tıkır tıkır bütün maaşlar geçmeye başladı. Herkes duygulanarak birbirine sarılmaya başladı.
Doğa Koleji devir sürecinin ilk basamağı borç yükü ayrıştırmasıydı. Bu konular ticari sır niteliğinde olduğu için paylaşmayacağım. Ancak Hazine ve Maliye Bakanımız Berat Albayrak’ın desteği bu noktada devreye girdi. Bankalarımızın genel müdürleri elini taşın altına koydu. Bu bir şirket kurtarma operasyonu değil, Doğa Koleji’nin yeniden yapılandırılma sürecidir.”
Vatana, millete hayırlı olsun.