Ani istifasından 16 ay sonra bir kitapla döndü.
Yazdığına göre; Türkiye kefeni yırtmış, köprüyü kesin olarak geçmiş, 2030’a kalmadan dualarımız kabul olacak, süper güç olma hayallerimiz gerçekleşecek.
Ve bu artık durdurulamaz bir süreç. Büyük ve güçlü Türkiye ortaya çıkacak, kimse ne durdurabilir ne önünü kesebilir.
Oysa...
Kasım 2020’de, Hazine ve Maliye Bakanlığını bir veda notuyla ansızın bıraktığında şöyle diyordu:
“At izi, it izine karıştı. Hak ile batılı ayırmak zorlaştı. Mevla sonumuzu hayreylesin.”
Ne oldu da tam kanatlanıp uçuşa geçiyorken birdenbire bıraktı? Açıklamıyordu ama son satırları, karamsarlıkla dolmuş taşıyordu.
O gün için, Türkiye’nin geleceğini belirsiz ve karanlık görüyordu.
Vedası, bir bilinmeze doğru gittiğimiz uyarısı içeriyordu.
Sonumuzun, bir alamete binmiş de kıyamete gidiyor gibi meçhul olduğu çıkıyordu mesajından.
O günden bugüne de her ay, öncekini arattı; her gün, dünden daha kötü oldu.
Fakat kanaati değişmiş, dönüş kitabı hiç de öyle demiyor, kaygı değil müjde dolu.
Seçtiği başlıktan bile iyimserlik fışkırıyor.
“Burası Çok Önemli” diyor, “Enerjiden Ekonomiye Tam Bağımsız Türkiye”nin doğuşunu haber veriyor.
Aradan geçen sürede ne değişmiş olabilir peki?
Kendisinden sonra gelenlerin işleri toparladığını, at iziyle it izini ayrıştırdığını mı düşünüyor? Hayır...
Kitabın amacı, Türkiye’yi parlak bir geleceğin beklediğini ve temellerini atarak bunu, kendisinin hazırladığını anlatmak.
Gerçi 2023’teki şahlanma randevusunu ileri bir tarihe atıyor, milada ermek için yine diş sıkıp az daha sabretmeye çağırıyor...
Fakat enerji ve ekonomide ektiği tohumlar, 2030’a kalmadan meyve verecek. Onları toplarken kaynağını bilelim, başarının sahibini karıştırmayalım, yanlışlıkla başkasına mal etmeyelim istiyor.
Türkiye istikbal vaat ediyorsa, geleceği parlaksa bu başarı, kendisinin.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rolünü de unutmuyor. Önsözde, bu hizmetleri yapmasına vesile olduğu için şükranla anıyor adını.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkürü borç bilmesi, kadirşinaslığını gösteriyor.
Zaten Erdoğan’dan bahis, başka da geçmiyor kitapta.
AK Parti’yle yolları ayrılan hiç kimseye tanınmamış bir ayrıcalık bu.
Gül, Davutoğlu, Babacan; aklınıza kim gelirse... Hangisi, Erdoğan sayesinde adam olup nankörlük etmekle, ona ihanetle, arkadan hançerlemekle suçlanmadı ki!
O olmasa diğerleri olmazdı; hiçtiler, yoktular.
Berat Albayrak, kendisine gelince Erdoğan’ın katkısını, sadece vesile olmakla sınırlıyor. Emek ve vizyon kendisinin, hikaye üstünde hak iddia edecek kadar hem de.
Hayatını, kariyerini, başarılarını Erdoğan’ın liderliğine borçlu hissetmeyen bir profille çıkıyor karşımıza. Bağlılarınca başka herkesten esirgenmiş bir konuma yerleşiyor.
Gül’e, mirasından zırnık başarı koklatıldı mı?
Ya Davutoğlu’na teslim edilen bir hak, bir hisse?
Babacan’ın, dönemindeki ekonomik kazanımları hatırlatmasına verilen tepkiyi hatırlayın.
Başbakan dururken bir bakan, kendisine haşa nasıl övünç payı çıkarabilirdi!
Kendi eseriymiş gibi başarıyı şahsından bilmek; “ben, ben, ben” demekti. Rol çalmaktı, kınanacak bir ayıptı, milleti aldatmaktı, dava adamına yakışır mıydı!
Albayrak dönemindeki kötüleşmeler, kaybolan döviz rezervleri, gerileyen kişi başı milli gelir, artan dış borçlar, içeride dolarla borçlanmaya yeniden başlanması, faizle enflasyonun birlikte patlaması filan derseniz...Başarısızlıklar yine yetim, kitapta yeri ve sahibi yok.
2023 hayal ve umutlarını ertelemesi bile iktidarla fedailerini kızdırmadı. Fakat bir yankı ve heyecan uyandırmışa da benzemiyor.
Boşlukta yankılanmasına gönlüm razı olmadı. Bir yazıyı ona ayırmasam, coşkusu görmezden, duymazdan gelinecek sanki.
SANSÜRE UĞRADI MI?
Atik tetik bir Albayrak fedaisi, beklentiyi yükseltmişti.
Berat Albayrak’ın kitabı, sansasyonel olacaktı. Yeri, yerinden oynatacaktı.
Çünkü yüzünü kıbleye dönüp sırtını dolara yaslayan ve başından beri Albayrak’a düşmanlık edenleri, ifşa edecekti.
Halbuki kitapta hesaplaşmanın hissi, intikamın kokusu, rövanşın arayışı bile yok.
Bilindik ajan, tetikçi, hain, dış güç teranelerini tekrarlamaktan öteye gitmiyor.
Kimsenin ipliğini pazara çıkarmadığı için de beklentileri karşılayamadı.
Geriye şu soru kaldı:
Acaba otosansüre mi uğradı, müdahale mi gördü, makaslanarak çıkarılan bölümleri var mı?
Berat Bey bir döndü ama pir döndüğünü söylemek zor.