Ama Bay Kemal, bunları konuşturmak istemiyor.
Onun için ha babam yapay gündemler icat ediyor.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “ABD satarsa daha pahalı olmasına rağmen Patriot füzeleri alırız, hava savunma sistemine ihtiyacımız var” mı demiş...
Bay Kemal ve dostları, kendi başarısızlıklarını, israf ve yolsuzluk skandallarını örtmek için hemen tutturuyor bir terane.
Başlıyorlar milletin kafasını bulandırmaya.
Allah bilir ya, şöyle şeyler uydurmaktan da geri durmuyorlardır:
Patriot’lar daha tuzlu, Obama da Trump da indirime ve teknoloji transferine yanaşmıyor diye S-400’lere 2 buçuk milyar dolar sökülmemiş miydik!
Madem daha pahalıya da patlasa Patriot’lara dönecektik...
Madem S-400’leri teslim aldığımız halde hava savunma sistemine ihtiyacımız hala sürüyor..
Ne demeye Ruslara 2 buçuk milyar dolar ödedik? Ve gönüllerini hoş tutmak için türlü ilave jestler yaptık?
Hani ABD’yle fiyatta anlaşamadığımız için Rusya’ya mecbur kalmıştık!
Tuzlu gelse de Patriot almayı baştan niye düşünemedik?
S-400’ler uğruna NATO’dan kopma, Batı ittifakımızla ters düşme, ABD yaptırımlarına uğrama ve F-35 projesinden çıkarılma risklerini göze almadık mı? O zaman aklımız neredeydi?
Yani Bay Kemalgillere sorsan; paketin toplam maliyetinin yanında S-400’lere ödediğimiz çıplak fiyat, devede kulak bile kalmaz.
Suud, Mısır ve Emirliklerle son 5 yıllık sürtüşme maceramız da sona eriyor. İhvan’ı darbeyle devirdiler, Arap Baharı’nı püskürtüyorlar diye karşı karşıya gelmiştik.
Darbeyi geri almadılar. Ama biz onları karşımıza almak yerine tavrımızı geri aldık.
“Biz din kardeşiyiz, oturup konuşulmayacak ne sorunumuz olur” diline döndük.
Gel gör ki diplomasiden anlamayan Bay Kemal ve dostları, kafa karıştırmak için yine kurcalıyor.
Allah bilir ya, şunları demeye de dilleri varır:
Madem yağmayacaktık, o esip gürlemelerimiz neydi? Ve millete neye mal oldu?
Son 5 yıllık savrulmalarımızı yaşanmamış sayalım, o defteri kapatalım da...Dış politikadaki öngörüsüzlüklerimizin, yanlış ve ucuz hesaplarımızın, popülist şova dönük artistliklerimizin bilançosunu bir koyun bakalım ortaya.
Kırıp döktüğümüz milli menfaatleri, yıprattığımız çıkar ilişkilerimizi daha bir de onarma bedeli olacak.
Hamaset, bedavaya gelmiyor. Tazmin tavizleri kaça gelecek, onu da söyleyin.
Muhataplarımız kuru iltifatlara, tatlı sözlere fit olmuyor herhalde, arayı düzeltmek için şartlar öne sürüyorlar. Karşımıza nasıl bir fatura çıkacak, bilelim.
Yani Bay Kemalgillere bıraksan kimseyle, bilhassa ümmet kardeşimiz Suud, Mısır ve Emirliklerle barıştırmayacaklar. Aramızın düzelmesinden rahatsız oluyorlar.
Ama dertleri başka. Dertleri, Millet İttifakının duadan, din ve Diyanet’ten rahatsız olduğunu unutturmak. CHP’deki kötü yönetimi, rüşvet ve ahlaksızlıkları konuşturmamak.
Bunun için ekonomiyi kötü yönetiyormuş gibi gösterip iktidarı, affedersiniz karalamaya bile kalkıyorlar.
Sanki milletin derdi hayat pahalılığı, cepteki delik, ekonomideki kara delik ve zam yağmurları...
Sanki CHP değil de Türkiye kötü yönetiliyor...
Ve sanki halk, cami yapanlarla camiden rahatsız olanlar arasında bir seçim yapmayacak da ülkenin nasıl yönetildiğine bakarak bir seçim yapacak.
Rüyalarında görürler!
Mahalle berberinin derdi
Mahalledeki berberime uğradım, tipik bir Cumhur İttifakı seçmeni profiline sahip.
Belki Bay Kemal ve dostlarının gözü açılır, boşa kürek çekmezler diye yazıyorum.
“Bu CHP’nin hali ne olacak” diye kara kara düşüneceğine, bu ayki 1,400 liralık elektrik faturasıyla 500 liralık su faturasını nasıl ödeyeceğini düşünüyordu.
Bir de sorusu vardı:
Ne zaman doğal gaz bulsak elektriğe, doğal gaza, benzine zam geliyor. Bu tesadüf mü abi, yoksa dış güçlerin bize bir oyunu mu?