27 Mayıs darbesinin yıldönümünde, 28 Şubat askeri müdahalesinin Genelkurmay Başkanı Karadayı defnedildi. Üstüne DEVA Partisi lideri Babacan'a yetiştirilen 'düşünce suçu' cevapları da binince tamanlandı kadro.
Tam bir dejavu günüydü dün...
Gözünüz şu manşetleri bir yerlerden ısırmıyor mu mesela:
"PKK'dan daha tehlikeli. Birinci tehdit oldu. İç düşman dış düşmanın önüne geçti. Onlar milletten değil."
Yanılmıyorsunuz, 28 Şubat gazetelerinin manşetleri bunlar. Devrin Başbakanı Erbakan ve Refah Partisi tabanı kastediliyordu.
Vesayet düzeni hakimdi, kim seçilirse seçilsin asker muktedirdi. Yüksek yargı ve baskın medya da işbirlikçisi...
Bugünlerde "Muhalefete karşı kullanılan bu ağızları bir yerden tanıyorum ama nereden" diye düşündüyseniz, eminim dün çıkarmışsınızdır. Tabii ki 28 Şubat ağızlarından hatırlıyorsunuz.
Dün 'irtica'yla suçlanıyordu düzene karşı yükselen muhalefet. "PKK'dan daha tehlikeli, onlar milletten değil" deniyordu. Bugün şununla, bununla. Ama "Onlar" yine "PKK'dan daha tehlikeli." Ve hala "Milletten değil."
Hafızanız sizi yanıltmıyor velhasıl. Bu filmi izlemiştiniz.
Karadayı'yı kötülemek için 28 Şubat'ın 'irtica' manşetlerini dün dolaştıranlarla onlardan uyarlanmış manşetleri bugünlerde atanlar aynı. Aklınız ondan karışıyor.
28 Şubat'ın mağduru olmaktan şikayet edenlerin onu kopyalıyor, klişelerini taklit ediyor görünmelerine kim şaşırmaz? 'O dakika nasıl bilemedim' diye kendinize haksızlık etmeyin. Kim bilebilirdi?
Kaç yılda bir üst üste denk gelir ki...İki darbenin hatıralarıyla Babacan'a 'düşünce suçu' diye bir şey olmadığını ispatlama yarışı da çakıştı. Ayıklayın pirinci taşını, ayıklayabilirseniz.
Babacan, "İktidara gelince ilk iş düşünce suçundan yatanları serbest bırakacağız" demiş.
"Türkiye'de düşünce suçu var, özgürlük yok" dediği meşhur Siirt konuşmasından sonra Erdoğan'a ne tepki gösterildiyse aynısıyla yüklendiler.
Sen misin düşünce suçundan söz eden!
"Terör suçu, düşünce suçu gibi gösterilemez, buna izin vermeyiz" diye mi terslenmedi...
"Demokrasi istismar ediliyor, hak ve özgürlükler kötüye kullanılıyor, demokrasinin imkanları demokrasiyi ortadan kaldırma suçlarına alet ediliyor, göz yummayız" demagojileri mi sahaya sürülmedi...
Neredeyse tıpkıbasımı. 28 Şubat sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan ve partisi Refah'a yöneltilen suçlamaların bire bir kopyası gibi. Bu kadar örtüşür!
Tek fark, o konuşmadan dolayı Erdoğan'ın İBB başkanlığı düşürülmüş, hapse atılmıştı.
Kılıçdaroğlu, Akşener, İmamoğlu, Yavaş, Karamollaoğlu, Davutoğlu ya da Babacan; Demirtaş'ın yanına onlardan biri de konursa sahne tamamdır. Ettiği bir laftan dolayı kime vurursa artık piyango!
Daha Ekim 2019'da bile düşünceyi suç olmaktan çıkarma iddiasıyla bir yargı reformu yapılmamış sanki.
Kanuna, terörle düşünce suçunu ayırt edecek itiraf gibi bir madde eklenmemiş, bunu da AK Parti yapmamış, Adalet Bakanı Gül de "Önemli olan uygulama" dememiş sanki...
Bugün Babacan'a söylenenlerin geçmişte kimler tarafından, kimlere söylendiğini unuttular mı ne!
Aydınlık 27 Mayıs’ı hâlâ kutluyorsa
İsmail Saymaz’ın gözünden kaçmamış tivitinde rastladım...
Aydınlık gazetesi, dün bir sayfada Davutoğlu ve Babacan’ı yerden yere vururken arka sayfada da Karadayı Paşa ve 27 Mayıs darbecilerini hayırla anıyormuş.
AK Parti ise aynı gün Menderes başta, 27 Mayıs şehitlerini rahmetle yad ediyordu. Karadayı’yı zaten 28 Şubat’tan dolayı yargılatıp mahkum ettirmişti. Arkasından da günahlarını sıralayarak uğurluyordu.
Bu durumda, iktidarın Yassıada’yı ‘Demokrasi ve Özgürlükler Adası’na çevirmesi de Aydınlık’ı pek sevindirmemiştir.
Ama bu taban tabana zıt anlayış, iktidarla aralarını açmıyor, dayanışmalarını bozmuyor, ters düşürmüyor.
Hatta AK Parti’den ayrıldıkları için, Babacan ve Davutoğlu’na Aydınlıkçılar daha çok kızıyor. Aralarındaki, darbe karşıtlığı ve destekleyiciliği gibi ufak tefek ihtilaflar buna mani değil.
Perinçek, AK Parti’nin 28 Şubat çizgisine geldiğini dahi söyledi. Davutoğlu ve Babacan’ın AK Parti’den ayrılmasını da “28 Şubat tasfiyesi” olarak kanıt gösterdi.
Yine de AK Parti’den bir “Lafını bil, ağzını topla, utanmadan iftira atıyorsun, seni gidi darbe sevici, ne dediğini kulakların duysun” paparası yemedi.
AK Parti’nin ilkelere bağlılığını ve düşkünlüğünü biliyoruz.
Perinçek ise 28 Şubat’ta neydiyse bugün de o, saklamıyor.
Şu halde ilişkilerini ayakta tutan büyük tutarsızlık ve oportünizmi hangisi hangisine borçlu?