Cumhurbaşkanı Erdoğan akşam başka bir işsizlik tablosu çizdi, TÜİK sabaha başka bir tablo sundu.
Akşamki versiyona göre "Ocak 2019'la Nisan 2020 arasında işsiz kalan vatandaşlarımızın yeniden istihdama katılmalarını sağlamak" amacıyla tedbirler alınıyordu.
"Kayıpları telafinin ötesinde, kur saldırısı ve salgın öncesinden daha iyi bir istihdam seviyesine ulaşmayı hedefliyoruz" dedi Cumhurbaşkanı.
Meali şu: Geçen yıldan beri işsizlik verileri kötüleşiyordu ama salgınla daha da kötüye gitti.
Oysa TÜİK hiç de aynı fikirde değil, tam tersini açıkladı.
İşsiz sayısı, bu martta geçen yılın martına göre 573 bin kişi azalmış. İşsizlik oranı 0,9 puanlık düşüşle yüzde 13,2 olmuş.
Yalnız sevinmek için acele etmeyin, TÜİK kendisiyle de hemfikir değil.
İşsiz sayısı azaldıysa çalışan sayısı artmıştır diye düşündünüz muhtemelen. Mantıken olması gerektiği gibi. Fakat hayır!
Nasıl olduysa aynı dönemde, istihdam edilenlerin sayısı da 1 milyon 662 bin kişi gerilemiş. Çalışan oranı 3,4 puanlık azalış ile yüzde 42'lere inmiş.
Anlayacağınız; aynı anda hem işsiz kalan, iş bulamayan azalmış hem de çalışan adedi.
İstatistik için, yalan söyleme bilimi de derler. Göz boyama sanatı da...
Ama bunu doğrulama gayreti, bir istatistik kurumuna düşer mi?
Üstelik, kafa karıştırma taktiğini aşan bir durum söz konusu.
Deyimi duymuşsunuzdur. Fitne sokmak, ara bozmak anlamında "Atla arpayı dövüştürmek" tabiri kullanılır.
Bunu deneyebilirsiniz ama her zaman başaramazsınız.
TÜİK, kendi verileriyle kavga edebilir. Fakat vatandaşı kendi gerçeğiyle kapıştırmaya yeter mi?
İstatistik kurumuyla rakamlar arasına fitne sokabilirsiniz. Ancak halkla içinde yaşadığı gerçekliğin arasını da açabilir misiniz?
Yani millet gördüğüne, yaşadığına mı inanacak; TÜİK'in söylediğine mi?
Gerçi Cumhurbaşkanı duyduğuna itibar etmeyenlere sitem etti. "İçeridekiler anlamak istemiyor ama ekonomimizin büyüme performansını dünya görüyor, biliyor" dedi. OECD, AB ve G20'nin de Türkiye'yi dünyada birinci gösterdiklerini söyledi.
Yine de...
Sadece TÜİK söylemese, iki dünya da bir araya gelse işsizi, aslında işsiz olmadığına inandırabilir mi?
Aslında geçim sıkıntısı yaşamadığına, market alışverişini o fiyata yapmadığına, cebindeki parasının değil de enflasyonun eridiğine; bin TÜİK gelse vatandaşı ikna edebilir mi?
Yanına dünyayı da alsa, "Bana inanmıyorsanız onlara sorun, bakın onlar da başarılarımızı söylüyor" dese...Dünyanın tanıklığı, evin mutfağında her gün tecrübe edilen gerçeği değiştirir mi?
Enflasyonda iddialı konuştu Cumhurbaşkanı, o ayrı.
Hedef bu sene yüzde 8,5. Seneye yüzde 6'ya, sonra da yüzde 5'in altına indirmekte kararlı iktidar.
İnanırım, bu TÜİK onu da yapar. Güvenmemek için bir sebep görünmüyor.
Sorun şu ki, "At var, meydan yok."
At demişken, hem ecdat öğüdüdür: "Ata binmeden ayak sallanmaz. At çalındıktan sonra ahır kapısını kapatmak neye yarar. Küheylan at, çul içinde de bellidir. Yürük ata kamçı değmez..."
Ayrıca, atla arpayı dalaştırmaktan bahis açılmışken: "Yürük at, yemini kendi arttırır." Vesselam...