Diyelim Meclis’ten hayvan hakları yasası geçti. İktidar sözcüleri, Twitter’da sıraya giriyor felsefesini yapmak için...
Şöyle mesajlar döktürülüyor anında:
“Varoluş bir bütündür. Hayvanlar, bitkiler ile toprak, su ve hava dünya hayatında kader arkadaşlarımızdır. Bu bütünlüğü korumak zaruridir. Bu bilinçle hareket ediyoruz.”
Diyelim birkaç kendini bilmez, taşkınlıkla bir kiliseye saygısızlık yaptı...
Ama bunlar, nefret dolduruşlarının etkisiyle kiliseye saldıran vandallar değil. Alkolün etkisiyle şuurunu kaybeden densizler...
Sözcüler, turna katarı gibi V düzeninde sıraya geçiyor hemen...
Şöyle şeyler döşeniyorlar:
“Kadıköy Surp Takavor Kilisesi’nin duvarının üstüne çıkan bir grup, bu dini mekana gösterilmesi gereken saygıya yakışmayan davranışlarda bulunmuştur. Bu saygısızlığı kınıyoruz. Mabedlere yapılan saygısızlık herkese karşı saygısızlıktır.”
Yine diyelim, Elmalı’daki çocuk istismarı davasında suçlanan ebeveyne tutuklama çıkmadı ve çokbilmiş Twitter mahkemesi girdi devreye. Alabildiğine linç ediyorlar. Kararı veren hakimle anne ve üvey baba hedefte.
Geri kalırlar mı? Tam kadro öne atılıyor partiyle hükümet adına konuşanlar. Adalet ve Aile bakanları da dahil oluyor.
Sonra anlaşılıyor ki ahaliyi galeyana getiren bilgiler yanlış, iddialar tek taraflı. Çocukların ifade ve çizimleri de söylendiği gibi o davaya ait bile değil.
Meğer kamuoyunu aydınlatmakla sorumlu bakan, sözcü ve diğer yetkililer de işin aslını araştırma gereği duymamış. ‘Doğru mu, gerçekten öyle mi’ demeden uymuşlar kalabalığa.
Diyelim insanlık erdemi vaaz edilecek, en önde görürsün çoğunu, tam sevdikleri mevzu.
Harcıalem beylik laf edebiyatının alasını paralarlar.
Onlara yeter ki netamesiz konularda kendini gösterme fırsatlarıyla gelin. Bülbül kesilirler.
Bayılırlar böyle süslü slogan ve nutuklara:
‘İnsana onur gerek, aslolan hakikate bağlılıktır, sevginin meskeni kalptir, eşini kaybeden turna hayata küser, turnalar göçerken sevdiğimizin diyarına selam götürürler, türkülerimizle tekke edebiyatımızda bu kuşlar kutsalı sembolize eder, aşk canlısıdır mübarekler vesair...”
Memleketin su altyapısı bahsinde, yapılanlarla yapılmayanları veriyle anlatmak yerine Fuzuli’nin Su Kasidesi’ni okurlar bıraksanız.
Şu tarz aforizma düzenine dahi rastlarsınız:
“Su hayattır. Nimettir. Berekettir. Emanettir. Ne suyu ne de hayatı israf etmeye hakkımız var. Türkiye’nin su altyapısını güçlendirmek için gece gündüz çalışmaya devam.”
Fakat mafyanın siyasi ayağı kim, Sedat Peker’den 10 bin dolar maaşla SBK’dan 10 milyon avro rüşvet kimlere gidiyordu, yetkilerini kötüye kullananlar nerede, savcılar çökücülere çökmek için ne bekliyor, suç çeteleriyle mücadele böyle mi yürütülüyordu, temiz siyaset nasıl sağlanacak diye sormayın...
Hepsi öne çıkma şerefini birbirine ikram etmeye başlar.
Bunlarla gelmeyeceksiniz onlara, sevimsiz ve netameli konular...
Sanki devlet görevi yapmıyorlar, işleri asıl bu sorulara cevap vermek değil.
13 Haziran 2018 günü, bir haberle irkilmişti memleket.
Van’ın bir yaylasında koyun sürüsü, uçurumdan atlayıp ölmüştü. Kayalık bölgede otlayan sürüden biri atlayınca 500 koyun da peşinden atlamış.
Toplu intihar değildi, içlerinden biri karşı yamaca geçmek istemişti. Sürüye kösemenlik eden koçtu o da. Delirmemiş, kararında yanılmıştı sadece.
Kösemen, yol gösteren öncü koça, tekeye deniyor. Kılavuzluk anlamında kösemenlik etme deyimi oradan.
Hayati iştir kösemenlik, hata ve ihmal kaldırmaz, ağır vebal.
Tuz Gölü’nde yüzlerce allı turna yavrusu öldü. Susuzluktan. Kuzeyden güneye göç yolunda, sulak diye seçtikleri kuluçka yeri burası. Güya Flamingo Cenneti.
Nasıl, neden kurudu? Siyasi muhalefetle sanat ve iş dünyasının kösemenleri ayakta. İktidar adına kösemenlik etmesi gerekenlerse kayıp yine. Sorumluluk, Konya valisine kaldı.
Ortalık yanarken üstünü başını düzelten sorumsuz kösemenler kulak versin. Musa Eroğlu’ndan:
“Telli turnam selam götür sevgilimin diyarına...Gönüle hasret yazıldı, sevgiye mezar kazıldı...”