İçişleri Bakanı Soylu’nun Twitter’dan istifa girişimlerini çağrıştırıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak, istifasını sosyal medyadan paylaştı.
Yöntem ve taktik açıdan ‘kopya istifa’ denilebilir.
Ama Instagram’dan yapılması bakımından bir ilk.
Gerçi devlet ciddiyeti, siyasi adap ve demokratik teamüllerin dışına ilk kez çıkılmıyor.
Yine de Cumhurbaşkanlığı makamı yerine Instagram, ilk kez devlet içi iletişim ve istifa arzında kullanıldı.
Şeklinden şunu çıkaranlar var: İstifa amaçlansaydı; Cumhurbaşkanı’na saygıyla arz edilir, görevden af istenirdi.
Kapris tripleri atmakta kullanılan bir mecra ve yöntemin seçilmesi de buna yoruluyor.
Aksi takdirde, Cumhurbaşkanı’na saygısızlık gibi anlaşılmaktan çekinilmesi icap ederdi.
Bu da, aslında kabul edilmeyeceği umularak kaleme alındığı ihtimalini güçlendiriyor.
İçeriğine gelince...
“Cumhurbaşkanlığına” diye değil, “Kamuoyunun dikkatine” diye başlıyor.
Dilekçeyi kabul veya ret yetkisine sahip üst makamı bilmez olur mu?
İlgili makama hitaben yazılmaması, yadırgatıcı fakat sebepsiz olmasa gerek.
Mantıken, makama da bir istifa suretinin bırakıldığını düşündürtüyor.
İşleme konacak bir dilekçe yoksa, istifayla ayrılmamış da bakanlıktan alınarak azledilmiş gibi olmaz mı?
Albayrak, siyasi iddiasını terk etmiş de değil.
Geçmiş bir başarısızlığı bırakın, gelecekteki olası başarıları da üstlenmiyor mu şu cümle:
“Enerji’de olduğu gibi Ekonomi’de de ektiğimiz tohumlar çok da uzak olmayan bir gelecekte koca çınarlara dönüşecek ve ülkemizi tam bağımsızlık hedefine ulaştırdığına şahit olacağız inşallah.”
Devamında “Benimle bu zor ama kutsal yükü yüklenen tüm yakın mesai arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” diyor.
Oysa, Instagram atamasıyla gelmedi o göreve.
Teşekküre Cumhurbaşkanı’ndan başlamayı unutmuş görünmüyor mu?
Mesai arkadaşlarından, “Çokça hakkım geçmiştir haklarını helala etsinler” vefasını esirgemiyor.
Fakat milletten de helallik istemeyi ihmal etmiyor mu?
Döneminde; bütçedeki faiz gideri üçe katlanmış, dolar avro karşısında paramız pul olmuş, devraldığında sıfır olan dolarla iç borçlanma rakamı 30 milyarlara çıkmış, döviz rezervleri tükenmiş, Hazine boşalmış, vergiler artmış, elektrikten doğal gaza zam üstüne zam yağmış, ekonomi 2019’da bile yüzdelik büyümelerden binde 9’a düşmüş, enflasyon ve işsizlik hedeflerinin feleği şaşmış vesair...
Yoksullaşmasını faiz lobisi ve dolar saldırısına bağladığı halktan da bir helallik dilemesi lazım gelmez miydi?
“At izinin it izine karıştığı, Hak ve batılı ayırt etmenin zorlaştığı böyle çetin bir zamanda” lafı, kime?
Rahatsızlığının gerçek nedeni, bu göndermede saklı. Hak ve batılı ayırt edemeyen, at izini it izine karıştırarak Albayrak’ı kızdırıp gücendiren kim?
“Ülkeme ve ümmete hizmet etmeyi bana nasip eden Rabbime sonsuz hamdolsun”la bitiriyor.
Nasip eden Allah ama vesile olan kim, ona şükran duygularının arzı yok mu?
Ülke tamam da...Olmayan ümmet birliğine hizmet, hangi bakanlığın kanunla tanımlanmış görevleri arasında?
Final cümlesi de subliminal mesaj dolu:
“Gaybı, kalpleri ve hakiki niyetleri bilen mutlak güç sahibi Cenab-ı Allah bizleri Sırat-ı Müstakim’den ayırmasın.
Sonumuzu hayreylesin.”
‘Mutlak güç’ten büyük güç tanımama vurgusu, Allah’a imanın gereği.
Ancak ifadenin bağlamı ve biçimi, bir şey demeye çalışmıyor mu?
Metindeki açık ve boşluklar, belki de bir öfke nöbetinde kızgınlıkla kağıda dökülmesindendir.
Hesapsız, çalakalem fevrilikten, en sona bir “Saygılarımla” koymayı atladı belki de.
Bütün muammalarını çözemedim. Fakat deşifre edilecek, izaha muhtaç şifrelerini çıkarabildim sanıyorum.
Son bir eksiği kaldı, söylemezsem olmaz.
Bu metindeki meramı ifade yetersizliği, anlatım bozukluğu ve imla hataları, Türkçe ve edebiyat hocalarından da bir helallik dilemeyi gerektirmez mi?
Erdoğan'ın değişim mesajı ve karartma
Cumhurbaşkanı Erdoğan, cumartesi günü Kahramanmaraş’ta değişim mesajı verdiğinde kimse bunu beklemiyordu
Zaten parti kongresinde konuşuyordu.
“Kuruyan dallar budandıkça, çok gür bir şekilde hedeflerimize ilerlemeyi sürdürüyoruz” derken parti teşkilatlarında yenilenmeyi kastediyordu.
Şu mesaj, olacakların habercisi gibi sunulabilir miydi:
“Sıfatı, ismi, cismi ne olursa olsun hiç kimsenin kendi şahsi hesaplarını, hedeflerini, heveslerini bu ulvi davanın önüne koymasına tahammülümüz olamaz. Bunun için değişim gerçeğinden kopmadan, davamıza bağlılığını koruyan herkesi de kucaklayarak yolumuza devam edeceğiz.”
Albayrak’ın sürpriz istifasıyla ilişkilendirmek, bittabii aşırı yoruma girerdi. Yani yanlış ve maksadı aşan bir çarpıtmaya.
‘Değişim mesajı’ başlıklarıyla yansıtan iktidar medyası, değişimden bu kadarını anlamamıştı haliyle.
Hazırlıksız yakalandıkları, ne tepki vereceklerini bilememelerinden belli. Haberini bile veremeyecek kadar tutuk davrandılar. Bütün gece almaza yattı güdümlü medya.
Kendilerini ve haber bekleyen takipçilerini ne ilgilendirirmiş, milleti hiç alakadar etmezmiş gibi başlarını öbür tarafa çevirdiler.
Allah’tan AK Partili siyasetçi ve bürokratlar, Bakan Albayrak’a destek kampanyası açarak istifayı doğruladı.
Geri çevirmesi için Cumhurbaşkanı’ndan ricacı oldular. Albayrak’ı ikna çağrıları da eklenince kesinleşti.
Tersinden anlam çıkararak “demek ki doğruymuş” diyebildi millet.
Hadi kontrollü medya, varlık sebebine ihanet ederek görevini yapmadı, böyle kritik bir anda köşe bucak saklandı, kendisinden haber alınamadı...
Peki ya iktidar sözcülerine ne demeli!
Ülke darboğazdan geçerken ekonomi bakanı istifa ediyor. Ama millet, sosyal medya trollerine bile laf yetiştiren iktidar sözcülerine ulaşamıyor.
Ankara’dan tek kelimelik bir resmi açıklama duyulmuyor. Kamuoyu, 24 saat karanlıkta bırakılıyor.
O karanlığa gömülen sadece kontrollü medya mı? Yönetimde şeffaflık da gömülmüş olmadı mı yanına?
Görevi, sorumluluğu halkı aydınlatmak olanlar, karartma yaptı. Bu muydu yerli ve milli demokratik işleyiş?
İkide bir “Kabile devleti değiliz” deme gereği de duymasınlar bari artık. Olmadığımızı fiilen ispatladılar, örnek uygulamalarla gösterdiler baksanıza.
Hem, kabile devleti olmadığını kendin biliyorsan, bundan şüphen yoksa, kendini inandırmaya çalışıyor gibi niye tekrarlayıp durasın ki!