Emniyet Genel Müdürlüğü imzalı bir bildiri yayınlandı. "Türkiye yüzyılı için yolumuza devam" diye bitiyor.
Muhalefete laf sokuşturmalarla, ayar çekmelerle dolu bir metin.
İnsan kaçakçılığı, göçmen, terör, kara para ve uyuşturucu gibi suçlarla mücadelede; iktidarın siyasi yaklaşımını eleştirenlere verip veriştiriyor.
Kanun dili, devlet dili, kurum dili, memur dili değil kullandığı.
Soylu dönemine kadar Emniyet'ten beklenmeyecek, eşine menendine rastlanmayan, görülmemiş bir dil.
Benzetilse benzetilse eski Genelkurmay'ın siyasi bildirilerine benzetilebilir.
Kayıtsız kalamadığım için, Twitter'dan bu metni yadırgayan bir yorum paylaştım.
Şöyle yazdım:
"Eski AK Parti olsa polisi; siyasi muhalefete laf yetiştirmekten men eder, teşvik ve memur etmezdi. Siyaseti, siyasetçilere bırakmaları için uyarırdı. Muhtıra ile müdahale heveslilerine de siyasete karışmaya çok meraklılarsa üniformalarını çıkarmalarını söylerdi. Nereden nereye!"
Ben iktidara söyledim, ses nereden gelsin istersiniz!
Hayır, iktidar destekçilerinden gelmedi. Muhalif kisveli birkaç hesaptan geldi tepki.
AK Parti hep aynıymış, hiç değişmemiş, eskisi yenisi yokmuş, niye 'eski AK Parti buna izin vermezdi' diyormuşum...
Eskiden maruz kaldığı yanlışları, şimdi kendisi yapıyor imasıyla iktidarı eleştirmemden çok rahatsız oldular. İlk kez de olmuyorlar.
Sanki hiç askeri muhtıra ve müdahalelere uğramamış AK Parti. Ayrımcılık, siyasi yasak ve kapatma davası görmemiş hiçbir döneminde.
Yalandı, yaşanmamış mıydı bunlar?
Üşenmeden altına mesaj döşendiler. Emniyet bildirisindeki dili, bunu yaptıran iktidarı, AK Parti'nin kendi geçmişini inkar ederek neye dönüştüğünü bıraktılar. Benle uğraştılar.
En terbiyeli tepkiyi seçip yalnız ona bir cevap verdim.
Tepki şöyleydi:
"Akif Beki siz de o değirmene çok su taşıdınız. Kendinizle yüzleştiniz mi hiç? Nereden nereye!"
Cevabımsa şu minvalde:
AK Parti'nin maruz kaldığı muhtıra ve müdahalelere karşı çok su taşıdım. Pişman mı olmalıyım? Yoksa siz, müdahale ve muhtıraları sırf AK Parti'ye karşı diye desteklemiş miydiniz? Öyleyse kendisiyle yüzleşmesi gereken ben miyim?
Antidemokratik müdahalelere direndiği, demokrasiyi savunduğu dönemde bile AK Parti'nin karşısında yer almışlar. Yani antidemokratik tarafta.
Bir de kalkmış, başından beri haklı olduklarını savunmuyorlar mı! Eskiden, haksızlığa uğrarken de kusuru AK Parti'de bulmadığınız için sizi suçlamıyorlar mı!
20 yıldır geçmeyen hazımsızlıklarına, neye hizmet ettiklerini kavramaktan yoksun demokrasi bilinçlerine bakmadan hayretlere düşüyorlar sonra da...
Allah Allah, hukuk ve demokrasiden ekonomiye bunca kötüleşmeye rağmen AK Parti oyları, acaba niye hala bu seviyede ki!
'KENDİN PİŞİR KENDİN YE' BÜLTENİ
İletişim Başkanlığı, her salı Haftanın Yalanları bülteni çıkarıyor. Dün bir heyecanla baktım. Fakat o da ne! A Haber muhabirinin Londra'da, Kılıçdaroğlu'na boca ettiği dezenformasyonlar alınmamış listeye.
Dünkü yazımda buradan da ihbar etmiştim oysa. Gözlerinden mi kaçtı?
İngiltere, kara para aklatmada gri liste birincisi falan değildi. Ekonomisinin battığı, AB'nin dağıldığı ise hayal ürünü bir uydurmaydı.
Faizle borç para bulmak için Londra bankerleriyle görüşmeye gittiğini söyleyen de Kılıçdaroğlu'ndan başkası. Onu Bakan Nebati yapmıştı.
Ama bunlar, doğru ve gerçekmiş gibi Haftanın Yalanları arasına sokulmadı.
Bir kısım medya, kendi pişirip kendi yiyor epeydir.
Sabah yazarı Barlas bile gayrete gelip İngiltere'de, pahalılık ve parasızlıktan sosyal patlamalar yaşandığını yazdı.
Aşağı çarşıda attıkları yalana, yukarı çarşıda kendileri inanıyor olabilir mi?
Derken esas alınan resmi bilgiyi, Cumhurbaşkanı Erdoğan duyurdu.
Kılıçdaroğlu'na bir şöyle çıkıştı:
"Temiz para arıyormuş... Gittiği yer, bizim ülkemiz dahil tüm dünyanın iliğini sömürenlerin kapısı. Ne alacakmış oradan? Para. Sen ne yapıyorsun, nerelere gittiğinin farkında mısın..."
İngiltere'ye, ABD'ye para aramaya Bakan Nebati de gitmiş ve yüzde 8'lik dolar faiziyle de bulmuştu. Ama o zaman kara para aklamıyorlardı, dünyayı ve bizi sömürmüyorlardı demek ki.
Bir de böyle:
"Hesabını veremediği karanlık noktalar var. Yediği hamburgerden başka anlatacak bir şeyi yok. Gazi Mustafa Kemal bu ülkeyi Düyûn-ı Umûmiye'den, biz de IMF görünümlü emperyalist kenelereden kurtardık!..."
Düyun-ı Umumiye'yi kuran, Abdülhamid'di. Osmanlı maliyesinin bağımsızlığını, emperyalist kenelere o kaybetmiş oluyor bu durumda.
Yalanı gösterip doğrusunu söyleyince taşlar, yerli yerine oturuyor bakın.
Kılıçdaroğlu, Varlık Barışı'yla kara para ve uyuşturucu çetelerini ülkeye çekti diye iktidarı suçlamıştı. Jandarma ve Emniyet de Varlık Barışı'nı kendileri çıkarmış gibi Kılıçdaroğlu'nu savcılığa vermişti. Dezenformasyon suçu işlediği iddiasıyla.
Onlar dezenformasyonsa Varlık Barışı'nın enformasyonu nerede? Dedikleri yalansa aslı, doğrusu niye anlatılmıyor? Nereden bulunduğu sorulmadan kara paranın ülkeye girişi nasıl önleniyor mesela?