Geçen sene önceki seneden iyi değildi, bu sene de geçen seneden.
Bize böyle söylenmemişti.
Bugün dünden, yarın bugünden, her yeni yıl bir evvelkinden daha iyi olacaktı, çok daha iyi.
Özellikle 2018’de Cumhurbaşkanlığı sistemine geçtik geçeli...
2013’ten beri düzenli olarak geri giden kişi başı milli gelirimiz, ondan sonra tepetaklak yuvarlanmaya başladı.
“Ortadoğu’da bütün sorunların anası, Filistin sorunudur” derler.
Bizdeki bütün kötüleşmelerin başını, hukuk ve demokrasi standartlarındaki kötüleşmeler çekiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ilgili bakanlar, geçen sene bu zamanlar tersinden itiraf da etmişti. “Ekonomiyi iyileştirmenin yolu, hukuk ve demokrasiyi iyileştirmekten geçiyor” diye.
Üçünü de toparlayacak, reformlarla düzelterek yoluna koyacaklardı.
AB ve Avrupa Konseyi fonlarıyla İnsan Hakları Eylem Planı bile açıklandı. Davul zurna eşliğinde. Mart başıydı.
Gelin görün ki bu hızlı karar alma sistemine ne reform dayanıyor, ne eylem planı, ne de büyüme modeli.
Kişi hükümeti modeli denilen tek başlılığın cilvelerinden olsa gerek, gelgitlerle yıl sonunu bulduk işte. Deneye yanıla girecek damar arıyor hala iktidar.
Yılın son çeyreğini gözünüzün önünden şöyle bir geçirin.
Öncesinde değerli TL ve düşük dolar iyiydi, faizi düşürerek bunu başarmak için 128 milyar dolarlık rezerv yakıldı.
Rezerv suyunu çekince, bu kez düşük dolara halkı ezdirmemek daha doğru geldi. Dolar ne kadar yükselse o kadar rekabetçiydi, bize yarardı. Hatta 6 aya sonuç alınacaktı, yatırım ve ihracatla istihdamı büyutecekti.
Fakat yüksek dolar halkı ezince tekrar düşürmek icap etti.
Yüksek dolar gavur icadı oldu, paramızı pul eden de dış güç saldırısı. Doların kendiliğinden çıktığını söyleyen bile duyuldu. İnişini sahiplenen iktidar, ‘çıkarken biz bir şey yapmadık’ dedi, sorumluluğunu üstlenmedi.
Zaten rezervleri tekrar çıkaran Erdoğan, rezervler inerken yoktu, o sırada tek yetkili Cumhurbaşkanı’ydı.
“İnanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır”a kadar genişledi savunma.
Faiz zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyordu. Nas da vardı, nas. Ama düşürülünce enflasyon düşmedi, zengin daha zengin oldu, fakir daha fakir.
Bu denemeyle yabancıya ucuz, kendi halkına pahalı bir yere döndü ülke.
Aslında faizi düşürünce bırakın enflasyonu, faizin kendisi dahi düşmedi, yükseldi. MB’den düşük faizle borçlanan bankalar, Hazine’ye daha yüksekten borç verdi.
Yetmedi; faiz düşük kalırsa üstünü kur farkıyla Hazine’ye karşılatma garantisi getirildi.
Banka öderse faizdi. Halktan alıp zengine “devlet öderse faiz değil bağıştır” diye helal fetvası dahi verildi.
İstenen, vaat edilen bunlar değildi.
Yeni sistemle birlikte Hazine ve Maliye Bakanı olan Berat Albayrak, geçen yıl sonundan önce istifa etmişti. Törensiz, devir teslimsiz gitti. Yalnızca Instagram’a bir veda notu bırakmıştı. Şöyle bitiyordu:
“At izi it izine karıştı, Hak ile batılı ayırmak zorlaştı, Mevla sonumuzu hayreylesin.”
Çoğu kimse de onu diyordu, tam ‘amin’ denilecek duaydı.
Fakat geçen bir yılda daha çok şey birbirine karıştı, Hak ile batılı ayırabilene aşk olsun.
Ela mıydı seçemedim rengini ama velev ki gözlerinde menevişler var, yeni Bakan Nebati’nin ışıltılı gözlerinden okunamıyor ekonomi.
Gözler hayretten fal taşı gibi büyüyor mu, kısılıp küçülüyor mu; çukurlaşmış mı, pörtlemiş mi; yeminden öne mi akmış, akı mı belermiş? Anlamak daha bir zorlaştı.
Siz ne diyorsunuz; turnayı gözünden vuranla anasının gözü gibi fıldır fıldır velfecri okuyan bile ayırt edilemez oldu.
İşler sarpa sararken işbaşında kim vardı, kim yoktu?
Hangi icraatı Allah yaptırıyor, hangisini dış güçler yapıyor, hangisi iktidarın başarısı?
İşsizlikten, çalışmayan nankör işsizlerle açgözlü işveren sorumlu; enflasyondansa fırsatçı süpermarketler. Peki iktidarın rolü ne?
Gelin de pirincin taşını ayıklayın, ayıklayabilirseniz.
2021 Berat Bey’in senesiydi, vedasındaki kehaneti doğruladı. Dileyelim de bari 2022’de haksız çıksın.
Attila İlhan kitabını yazmıştı, “Zenciler Birbirine Benzemez”.
Yoksulluğun gözü kör olsun, yoksullar birbirine benzemez de varsıllar benzer mi?
Kim zenci kim değil, kim Beyaz Türk kim değil? Ekonominin kitabı yeniden yazılırken o da iyice karıştı. Besledikleri kediden, köpekten çıkarmak imkansız.
Yeni yılı kutlayacak hal kalmadı ama kalsa, istemez miydiniz Zeki Müren’li yılbaşı konserlerine dönmeyi: “Çoktan unuturdum ben seni çoktan, ah bu şarkıların gözü kör olsun.”
Cümleten iyi seneler.