İktidar propagandacılarına baksanız, kolayca öyle zannedebilirsiniz.
İdlib’de 34 şehit verdikten sonra AB’ye gösterdikleri tepki ve öfkenin binde birini Rusya’ya göstermediler. Gösterenleri de kendi ülkelerine düşmanlıkla suçluyorlar.
Rusya’yla askeri bir çatışmaya, kazanılmayacak bir savaşa sürüklenmeyi kim ister?
Askerlerimizi Esad rejimi tek başına ve Rusya’ya rağmen vurmuş gibi yapmanın ardında geçerli bir mantık var. Zor değil, anlıyor millet, kurcalamaktan onun için kaçınıyor.
Ama gerçek de bu değil. Ve buymuş gibi yapmak, bundan önceki saldırılarda olduğu gibi Rusya’yı durdurmadı. Bilakis cesaretlendirdi hep, aleyhimize çalıştı, daha kötüsüne yol açtı.
Yani uğradığımız saldırılardaki rolünü konuşturmama, tartıştırmama taktiğinden yine Rusya yararlandı, yararlanmaya devam ediyor.
Üstüne gitmeyelim, karşı karşıya getirecek kadar kaşımayalım, dillendirmeyelim, eyvallah da...Rollerini inkar etmek, aklamak da nereden çıktı!
Kamuoyundan, direkt suçlamama konusunda adı konmamış bir anlayış ve hassasiyet beklemek başka. Rusya’nın zinhar karışmadığına yemin billah milleti inandırmaya çırpınmak başka...
Yok, Putin’i danışmanları yanıltıyormuş. Yok, generalleri Türkiye’ye karşı ‘son çar’ı doldurup yanlış yönlendiriyormuş. Bir de içeride hain ve satılmışlar türemiş. Özü sözü, içi dışı bir hakiki dost Moskova’yla Türkiye’nin arasını açmaya çalışanlar onlarmış. Yok daha neler!...
Neredeyse Ruslar bile inanacak, kendi kendimizi kandırmayı başardığımıza.
Eminim, bu konudaki üstün kabiliyetimizi gıpta ile izliyordur Kremlin. Kıs kıs gülerek değilse tabii...
Hatta, nasıl olup da daha gecesinde okların AB’ye çevriltilebildiğini bile anlamamış, bir gün kendilerine de lazım olursa diye sırrını çözmeye dahi çalışıyorlardır.
Kapıları açmak, düzensiz göç akınını Batı’nın üstüne sürmek, lakayt ve ikiyüzlü AB’yi panikletmedi sadece. Üzerinde baskı kurarak harekete geçmeye, yükü paylaşmak için bir şeyler yapmaya zorlamakla kalmadı. Gündemi de değiştirdi.
Rusya’nın rolü yerine, birden AB’nin Türkiye’yi nasıl yalnız bıraktığını tartıştırmaya, konuşturmaya başlayan bir hamleydi.
Ee, en çok kimi memnun ettiğini de tahmin edersiniz herhalde. Zilsiz oynadıklarına dahi bahse girmez misiniz!
Astana ortağımızın yaptığından dolayı AB okka altına gitti.
Rusya’ya kızamayan, kaş bile çatamayan medyamız, hıncını insafsız Yunanistan’dan almaya, acısını Almanya’dan, Fransa’dan çıkarmaya yöneldi.
Rusya’nın dostluğunu sorgulayamayan, Batı’nın ikiyüzlülüğünü, hoyratlığını duvardan duvardan çarparak sorguluyor. Ağızları var, dilleri yok ne de olsa...
Sanki AB vurmuş, Esad gücünü Batı’dan alarak saldırmış gibi ‘Yansın Avrupa’ çığlıkları bile atılmadı mı?
Ellerin taşın altına koymadıkları için eleştiriyi, tepkiyi hak ettikleri kesin. Fakat şehitleri de rahatına düşkün Avrupalılar mı vurdu ki hesabı onlardan soruluyor, onlara patlıyor öfkesi?
‘Yansın Avrupa’ ajitasyonu altında, ‘Yaşasın Türkiye-Rusya dostluğu’ sloganlarına tribün ikna edenler, kimin amigosu bu durumda?
İktidarın mı, Rusya’nın mı propagandacısı olduklarına karar versinler artık.
İktidarın propagandacısı oldukları iddiasındalarsa kötü bir haberim var onlara, yanlış yoldalar.
Rusya’ya bozulup Avrupa’yı cezalandırmaya soyunmak, birine yan bakıp tek laf dahi etmezken diğerine nefret ve düşmanlığı veryansın körüklemek iktidara yardım etmiyor.
Müzakerede karşı tarafın elini güçlendirdiklerini, iştahını kabarttıklarını, Türkiye’nin menfaatlerinin bu kafayla savunulamayacağını bilmem söylemeye gerek var mı?
Sonuç ortada. Anlamaları için, daha kaç el geri tepmesi gerekecek!
Şehitlerden rol çalan istismarcılar
'Neden, niçin, evlatlarımızı şehit vermemenin bir yolu bulunamaz mı’ diye soranın karşısına dikilen magazin şöhretleri eksikti bir.
Onlar da ‘Gazan mübarek olsun Türkiyem’ içtimasında yerlerini aldı. En gür sesleriyle ‘burda’ diye bağırıp sayımda yok yazılmamaya koşuyorlar.
Tuzu kuruluklarından, cıvık lümpenliklerinden, çürük raporlarından, şöhret yapmacıklıklarından, buram buram ucuzluk kokan sahte duyarlılık şovlarından tanırsınız.
Başkaları şehit olur, kahramanlığını onlar satar.
Ateş başkalarının ocağına düşer, ‘vatan sana canımız feda’ hamasetini onlar yapar.
Cephede silah altındaki başkasıdır, cengaver pozunu onlar keser.
Başkası siper ettiği göğsünden vurulur, onlar uğrunuza ölmüş gibi borçlandırırlar sizi.
İstismarın her türlüsü tiksinçtir ama şehitlerden bile rol çalmak gibisi yok be kardeşim. Nasıl bir mide var sizde, pes yahu!