Sıradaki hamleleri, neye hazırlanıldığını Anadolu Ajansı’ndan takip ediyorum. Siz de haberi AA’dan alın, ıskalamazsınız. Boşları yok, attıkları her işaret fişeği yerini buluyor, ne derlerse üç vakte çıkıyor.
Alın, “Terör örgütü PYD’ye silah desteğinden dolayı ABD’nin uluslararası mahkemelerde yargılanabileceği” haberini...
Üç güne kalmadı, önceki gün “Korucu ve Şehit Aileleri Konfederasyonu üyesi bir grup, ABD’li yetkililer hakkında suç duyurusunda bulundu.” Ajans da okuduğunuz spotla geçti sürpriz atağı.
İlk haberini, Prof. Dr. Adem Sözüer’den aldığı hukuki mütalaaya dayandırmıştı.
Sözüer’in görüş ve değerlendirmelerine aynı elden çıkmış kadar benzeyen, adliyedeki açıklamanın içeriğini de tutturmuş oldu ajans.
DEAŞ bahanesiyle YPG’yi silahlandırmanın inandırıcı ve hukuken geçerli olmadığına dair alıntılar, bire bir kullanılıyor.
“Terörle mücadele konusundaki antlaşmalara ve BM’nin içişlerine müdahale yasağına da aykırıdır. BM sözleşmesinin ikinci maddesindeki saldırı yasağının ihlalidir” hatırlatmasından da olduğu gibi yararlanılıyor.
“Nikaragua’daki kontrgerillalara silah yardımı nedeniyle, Uluslararası Adalet Divanı ABD aleyhine karar vermiştir” örneği dahil bu paralelliklere.
Dün itibariyle medyaya hakim şu hava da aynı kaynaktan yayılıyor:
“Bir devletin muhalif grupları silahlandırıp örgütleyerek başka bir devletin sınırlarına saldırtmaktan kaçınması mecburidir. Bu noktada Adalet Divanı’na müracaat gündeme gelebilir. Ayrıca Türkiye de ABD yetkililerini yargılayabilir...”
Demek ki Ankara bu dersi çalışmış, medya planlamasına kadar kafa yorulmuş, Sözüer’in gösterdiği yolda adım adım ilerliyor.
Hem neden olmasın?
Türkiye hakkını aramak için her yola başvurmalı, kendi mahkemelerinde de yargılamalı, uluslararası hukuka da taşımalı.
Fakat bu kapıyı açmadan önce nerelere çıkabileceği üzerinde yeterince düşünüldü mü?
Çünkü bu davalar, karavanacı medyamızda görülmeyecek. Dolayısıyla ne ABD’nin yakasına yapışırken Rusya’nın benzer eylemlerini görmezden gelmek ne de birinin suçlarını diğerine yıkarak saklayıp örtbas etmek mümkün olacak.
“Katil füze ABD’den” manşetlerinden oluşan kupürler delil dosyasına konulamayacağı gibi... Aleyhimize dönme ihtimalleri de yabana atılamaz.
Üniformasına YPG arması takmaksa Rus generallerin de armalı pozu var.
YPG’ye terörist dememekse Ruslar, PKK’ya da demiyor.
YPG’nin eline tutuşturdukları namluların bize çevrilmesiyse mesele... Karavanacıların dakika bir ABD’ye mal ettiği anti-tank füzesi, Afrin’den ateşlenen çoğu roket ve füze gibi aslında Rus menşeli değil mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tankımızı vuran füzenin menşei henüz net değil dediğinde çoktan ABD’yi tespit edip manşetten ifşa eden kara propaganda medyasına güvenilerek girişilecek bir hesaplaşma değil bu.
ABD’nin tedarik etiiği füze bir TOW’sa, Rus ordusununki Kornet’i, Metis’i, Konkurs’u ile üç diye dökmüyor mu askeri uzmanlar YPG’nin füze envanterini?...
Teröre destek suçlamasını yargıya mutlaka götürelim, uluslararası hukuka gidelim gitmesine de Rusya’ya uzanmadan kalmaz.
Rusya’yı kattığınızda ise Esad rejiminin terörist saydığı muhalif grupların eğitilip donatılması, örgütlenip silahlandırılması suçlamalarından oluşan bir karşı davaya hazır olun.