"Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder/ Dante gibi ortasındayız ömrün..."
Yaş Otuz Beş şiiri, böyle başlıyordu. Cahit Sıtkı'nın şaheseri.
Yolun yarısında kafamıza dank eden şeylere getiriyor sonra sözü:
"Gökyüzünün başka rengi de varmış/ Geç fark ettim taşın sert olduğunu/ Su insanı boğar, ateş yakarmış/ Her doğan günün bir dert olduğunu/ İnsan bu yaşa gelince anlarmış".
En son farkına vardığımız şeyler, en çok gözümüzün önünde olanlarmış.
Türkiye Yüzyılı'nın başlayıp başlamadığını da ortasına gelmeden anlayamayacağız, demek.
Şahlanmanın neresindeyiz? Ortalarına ulaşmadan bu soruya da bir cevap bulamayacağız öyleyse.
Beklememiz gerekmiyor, ortasını geçtik, 2023'ün artık sonundayız. Hiç değilse onunla ilgili bir fikre artık ulaşmış olmamız gerek.
Nasıl bir yıldı; iyi mi, kötü mü? Bize söylendiği gibi mi geçti? Ne Hans'ı, ne George'u, keyfimizin beyde bile olmadığı bir sene miydi?
Sadık Abi ne diyor bu hususta, bilmek isterdim.
Fakat Cahit Sıtkı'dan ayrıldığım bir nokta var. Yaş şartına katılmıyorum. İçinde olduğumuz şeylere dışarıdan bakabilmek, hâlimizi görebilmek için ömrü yarılamamız gerekmiyor. Otuz beşten gün almayı beklemeden de bazı şeylerin farkına varabiliriz.
Varamıyorsak yaştan çok yaş destanlarımızla ilgilidir, öyle geliyor bana.
Ömrün safhalarını anlatan yaşnâmeler, bizde epey eskidir. Genelde de yüz yaşına kadar uzar, otuz beşte yarılanmazlar.
En bilinen örneklerinden birini, Celal Güzelses katmıştı müziğimize.
Bir de Five for Fighting sahne adıyla ünlenmiş Amerikalı şarkıcı, söz yazarı John Ondrasik'in bir yüz yaş şarkısı var: 100 Years. 2003 tarihli.
Güzelses'in meşhur ettiği Yaş Destanı'yla Ondrasik'in hitlerinden 100 Years şarkısı, bakış farkımızı ortaya koyuyor.
Yaş almaya nasıl baktığımız, bazı şeyleri niye geç anladığımızı göstermez mi?
Bizim yaş destanımız, fiziksel görünüş üzerinden ilerliyor. Cismâni anlatıyor ömür basamaklarını. Görünenden öteye geçmiyor yani, cisme bakıyor ama arkasındakini görmüyor.
Nasıldı, hatırlayın:
"Aman, bir güzel ki on yaşına girince/ Gonca güldür henüz açılır/ On birinde gonca diye koklarlar/ On ikide elma deyip saklarlar/ On üçünde cevrü cefa çekerler/ On dördünde hamre şekere benzer/ Ah on beşinde güzelliğin çağıdır/ On altıda gören aklın dağıdır/ On yedide göğsü cennet bağıdır/ Uzanır kameti selviye benzer/ Ah on sekizde hem artırır zarını/ On dokuzda terkeylemiş arını/ Yirmisinde gözetir şikârını/ Zincirinden kopmuş aslana benzer/ Ah yirmi beşte bıyıkları burulur/ Otuzunda akan sular durulur/ Otuz beşte hep günahlar sorulur/ Yalana karışmış irfana benzer/ Ah kırk yaşında gazel dökülür bağlar/ Kırk beşinde günahlarına ağlar/ Ellisinde insanlara bel bağlar/ Dağ başına çökmüş dumana benzer/ Ah elli beşte sızı iner dizine/ Altmışında duman çöker gözüne/ Altmış beşte hiç bakılmaz yüzüne/ Âhireti görmüş Sübhan’a benzer/ Ah altmışbeşten sonra beller bükülür/ Bütün damarlardan kanlar çekilir/ Gel gel diye toprak çağırır/ Geldi geçti şimdi yalana benzer...."
Koklanan gül, kızıl şekerken birden bıyıkları terliyorsa kime serenat yakılıyordur, o da ayrı konu.
Amerikan versiyonunda ise yaş destanı, aşağı yukarı şöyle bir şey:
"Bir an için 15 yaşındayım/ 10 ila 20 arasında sıkışmış/ Ve ben sadece hayâl ediyorum/ Tırmandığınız basamakları sayarken/ Bir an için 22 yaşındayım/ Her zamankinden daha iyi bir his/ Ve gençlik ateşiyle yanıyoruz/ Mars'tan dönüş yolundayız/ 15, senin için hâlâ zaman var/ Kazanmaya ve kaybetmeye zaman/ 15, bundan daha iyi bir dilek olamaz/ Yaşamak için sadece 100 yılınız kaldığında/ Bir an için 33 yaşındayım/ Hâlâ erkek ama görüyorsun ki ben onlardanım/ Yolda bir çocuk, aklımda bir aile/ Bir an için 45 yaşındayım/ Deniz yüksek/ Ve bir bunalıma doğru gidiyorum/ Hayatımın yıllarını kovalıyorum/ 15, senin için hâlâ zaman var/ Almaya ve kendini kaybetmeye zaman/ Bir sabah yıldızının içinde 15/ Seninle iyiyim 15, bundan daha iyi bir dilek olamaz/ Yaşamak için sadece 100 yılınız kaldığında/ Yarım gün geçiyor/ Aklın başına geldi birden/ Bir göz kırpışı daha/ İşte 67 gitti/ Güneş yükseliyor/ Devam ediyoruz/ Bir an için 99 yaşındayım/ Bir an sonrası ölmek/ Ve ben sadece hayâl ediyorum/ Tırmandığınız basamakları sayarken/ 15, senin hâlâ zamanın var/ 22, ben de onu hissediyorum/ 33, yoldasın/ Her gün yeni bir gün/ 15, senin için hâlâ zaman var/ Elde etmeye ve seçmeye zaman/ Hey 15, bundan daha iyi bir dilek olamaz/ Yaşamak için sadece 100 yılınız kaldığında..."
Bilmem, Sadık Abi'ye 2023 hakkında ne anlatıyor?