Denge ve Denetleme Ağı, son 10 yılda toplumdaki demokrasi talebinin nasıl değiştiğini inceledi. KONDA’nın araştırma sonuçlarına dayanıyor.
2010’la 2020 arasında, 250 binden fazla yüz yüze görüşme yapılmış.
Dün Zoom üzerinden bir basın toplantısıyla açıklandı. Ben de katıldım.
Singapur’da, Endonezya’da Zoom üzerinden duruşma toplayıp idam kararı bile veriyor mahkemeler...
Onları gerçek mahkeme saymayanlar haksız değil. Ama kanguru mahkemesi, karakuşi yargı, adalet tiyatrosu kavramlarının yanına, görüntülü internet mahkemesi de artık hayatın bir gerçeği olarak eklendi.
Online basın toplantısı, işte bu yeni realitenin çok daha hoş bir cilvesi. Az zahmet çok verim. Ben sevdim, umarım bundan dönülmez.
Ama eşit vatandaşlık kazanımlarından dönmüşüz. İkinci sınıf vatandaş, çekingen vatandaş, makbul vatandaş ayrım ve ayrımcılıklarına doğru...
Dr. Meltem Ersoy raporu sundu, Bekir Ağırdır’la Prof. Fuat Keyman da yorumladı.
Peyami Safa rahmet istedi galiba, “Bir Tereddüdün Romanı”na benziyor.
Bekir Ağırdır “Sonuçlar ikircikli bir toplum gösteriyor, mehteri neden bizim bulduğumuzu da açıklıyor” demeyi seçti.
Mehter yürüyüşü gibi yani, iki ileri bir geri. 2010 öncesindeki demokratikleşme sıçramaları, 2010 sonrası gerilemeye yüz tutmuş.
Gelgitleriyle bir aşk tereddüdüydü romandaki. Rapordaki ise 10 yıllık bir demokrasi tereddüdü.
Tereddüt siyasetine mehteri de verdiğinizde yerinde sayamıyor. Mehteran takımı geri giderken mehterbaşılık yapan partileri de beraberinde götürüyor. Talep ve beklentileriyle toplumun gerisine doğru. Arabaları atların önüne koşmuşsunuz gibi.
E hani camialar karalanamazdı!
Sosyal medyada iktidar adına yapılan ahlaksızlıkların bütün camialarına mal edilmesinden iktidar rahatsız. Ne kadar yaygın olursa olsun haklı da.
İçlerindeki ahlaksızlar örnek verilerek hepsi ahlaksızmış gibi gösterilebilir mi?
Dün, bir AK Parti yetkilisinin bu konudaki tepkisini aktarmıştım.
Fakat daha mürekkebi kurumadı, tekil bir kötü örnekten bütün CHP’yi sorumlu tutmak için medyası siyasetçisiyle yine sıraya girdiler.
İzmir’de cami hoparlöründen Çav Bella yayını hala soruşturuluyor. Kimin yaptığı aydınlatılabilmiş değil.
“Dini değerleri aşağılamak”tan şu ana dek tek bir kişi yakalanıp tutuklandı. O da gorüntülerini Twitter’da kınamadan paylaşan CHP eski il yöneticisi Banu Özdemir.
Gazetelerinde “Sabotaj merkezi CHP” başlığı atıldı. İktidarın sözcüleri yaygarayı bastı. “Sıradan değil, bir zihniyetin eseri, ezan ve cami düşmanlığının yansıması, malum çevrelerin işi, örgütlü provokasyon” imiş.
Polisten önce çözdüler, savcıdan önce iddianameyi döşendiler, mahkemeye kalmadan hükmü giydirdiler, infaz aşamasına geçtiler şimdi de.
Kılıçdaroğlu’ndan Tunç Soyer’e, CHP adına her konuşan camiye saygısızlığı kınadığı halde.
Provokasyonu boşa çıkardılar, kullanacakları açığa düşürdüler, provokatörleri derhal bulmaya çağırdılar. Yine de mi?
AK Partili dostumun kendileri için istediği karalanmama hakkı, lekelememe ahlakı bu köpürtme ve kaşımaların neresinde?
Bu muhalefet de ne teröristmiş arkadaş (!)
“Biri İYİ, biri Gelecek, diğeri DEVA. İsimlere bak, tesadüf mü? Hepsi FETÖ projesi” deniyor.
Hepsinden tepki gelince de “Bak hep bir ağızdan konuşuyorlar, hep birlikte saldırıyorlar, tek merkezden çıkmış gibi, bu da mı tesadüf” diye bir tur daha...
Aynen böyle...
Söylene söylene ağza sakız edildi; “Araçları ayrı olsa da amaçları aynı, CHP zaten PKK’dan farksız.”
Hepsi aslında terörist ama demokrasiyi istismar edip araç olarak kullanıyorlarmış. Düşünce ve basın özgürlüğünü de alet ediyorlar.
‘Adeta’ amaç ve ağız birliği yaptıkları nereden mi belliymiş?
FETÖ ile PKK da iktidarı eleştirip değiştirmek istiyormuş, bu muhalefet partileri de. Biri darbeyle biri sandıkla, ne fark eder.
Böyle mantık hilelerine, Aristo’dan beri safsata deniyor. Duysa şapka çıkarırdı.
Demagoji, kelime oyunu, mugalata, ağız kavaflığı, çıkarsama cambazlığı gibi türevlere ayrılıyor.
Safsatanın, mantık dersinde şöyle alaya alındığını lise çağlarından hatırlarsınız herhalde: “Yerin kulağı var. Benim de kulağım var. Öyleyse ben yer miyim? Yemem...”
31 Mart seçimlerinde Ankara ve İstanbul’da ikram edildi, yenmedi. Şimdi yenir mi?
Bir Ramazan daha geçti, cümleten iyi bayramlar.