Yüzde 50 artı 1, demek ittifakların kaçınılmazlığı demek. Bir tek parti bu oya ulaşabilse en azından o parti için ittifaka gerek olmayacak. Ama belli ki şu anda böyle bir parti yok Türkiye’de. Nitekim Ak Parti de, en yüksek oy yüzdesine rağmen MHP ile ittifak yapmak zorunda kaldı Tayyip Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtirebilmek için.
Tam da bu sebeple karşı tarafta da bir ittifak oluştu. O ittifak da Cumhurbaşkanı seçtirmeye kafi gelmedi ama, İstanbul, Ankara gibi sembol iller yanında 8 Büyükşehri kazanmayı başardı.
Bu ikinci ittifakın bir görünen müttefikleri var, bir de örtülü müttefikleri. Görünenler CHP ve İyi Parti. Görünmeyenler HDP, Saadet vs.
Bu sistemde “Artı 1” puan bile önemli, bunu herkes biliyor. O yüzden ittifakın içine kim katkıda bulunuyorsa, bunu görmezden gelmek mümkün değil.
Ancak bu ikinci ittifak alanında HDP oyları özel bir ağırlık taşıyor. Çünkü ciddi bir oran oluşturuyor.
Şu var ki HDP desteği öyle “tekin” bir destek değil. “Niye açık bir ittifak ortağı değil ki?” sorusunun cevabı bu “tekin olmama” haliyle ilgili.
Malum HDP ile Kandil’in ilişkisi. “Tekin olmama” hali bundan kaynaklanıyor.
Konunun tartışıldığı her platformda “Öyleyse HDP kapatılsın” çağrısının bir anlamı yok, çünkü kimse onun olmasını istemiyor. İstemiyor, çünkü kimse “Türkiye’de Kürtler temsil edilmiyor” gibi bir görüntünün ortaya çıkmasını istemiyor. Çünkü diğer partilerdeki Kürt milletvekilleri o partilere “Kürt temsili” gibi bir nitelik kazandırmıyor. En azından dünyadaki algı bu. Ak Parti’nin öteden beri sürdürdüğü “En büyük Kürt partisi biziz” söyleminin dünyada alıcısı pek yok.
HDP (veya başka adlarla kurulagelen partiler) bir Türkiye realitesi. Kandil ile ilişkisine, İmralı ile ilişkisine rağmen yasal meşruiyet dışına itilemeyen bir gerçeklik.
HDP’nin toplumsal karşılığına baktığımızda 6 milyon civarında oy aldığı görülüyor.
Buna karşılık HDP’nin (Kürtleri temsil vasfının değil) Kandil – Öcalan ilişkisinin toplumun geniş kesimlerinde tepki doğurduğu da bir gerçek.
İşte orası, içine gireceği her türlü ittifakı tartışmaların odağı haline getiriyor.
Malum Millet İttifakı’nın iki ana unsuru CHP ve İyi Parti. Hem İyi Parti tabanı hem de CHP tabanının bir kesimi, HDP’nin “malum” özelliğine karşı duyarlı, belki tepkili. Ama aynı tabanlar, diyelim Cumhur İttifakı politikalarına da tepkili.
Millet İttifakı, hem güçlü olabilmek için HDP desteğine ihtiyaç duyuyor hem de taban hassasiyeti sebebiyle HDP’nin o özelliğini tolere etmekte zorlanıyor.
İşte o noktada Cumhur İttifakı’nın karşı ittifakı çözme projesi devreye giriyor.
HDP ile ilişkiyi Millet İttifakı’nın bir “Yumuşak karnı” haline getirmek için hem Ak Parti ve MHP liderlikleri hem de İktidar ve MHP medyası yoğun propagandaya girişiyor.
Bu noktada malzeme bulmakta da zorlanmıyor. Çünkü HDP’li politikacılar, ne İyi Parti ne de CHP tabanı şöyle bakar gibi bir kaygı taşımıyor. Onlar da kendi bildiklerini okuyorlar.
Cumhur İttifakı’nın “HDP üzerinden yumuşak karın politikası” en azından İyi Parti’yi çözer mi, beklenen bu. Başka ittifak ihtimalleri bu sebeple gündeme giriyor.
Ancak Cumhur İttifakı’nın bu politikasının, bu konuda çok gözü kara olan MHP için değil belki, ama Ak Parti için karşıt bir bedelinden söz edilebilir. Bir başka bakışla da stratejik planda Türkiye için bir bedel.
“Kürdistan’a defolsun gitsinler ” söyleminin HDP’li veya değil Kürtlerde oluşturduğu karşılığın çok entegre edici olmadığını azıcık bu işlere kafa yoran herkes görür. İstanbul’da ikinci seçim niye bu kadar dramatik sonuç verdi?
Bunun yanında Abdullah Öcalan ya da Osman Öcalan’ın seçim arefesinde Cumhur İttifakı lehinde “kullanımı” siyasi rant söz konusu olduğunda işlerin nasıl rayından çıkacağı algısını ortaya çıkarmıştır.
Sonuç itibariyle bir sorun var. HDP, Kandil, İmralı ve oraya akan oylar….. Geniş Kürt toplumu… Diğer partilerdeki Kürt temsili… Suriye ve Irak’taki Kürtler… Kürtler’in Türkler veya Türkiye’deki başka etnik aidiyetlerle her türlü karışmışlığı…
Bu tablo içinden bir ahenk çıkarabilecek miyiz? Yoksa siyasi hercümerç içinde dışardan kurgulanan savrulma türbülansına mahkum mu olacağız?
Gündelik siyasi hesaplardan kurtulup “Türkiye ahengi” inşa edecek siyasi akıl!
Nerede?