Öncelikle “Oyun” ifadesinin olumsuz bir anlam taşımadığının bilinmesini isterim. Siyaset zaten başlı başına oyun planıdır.
YRP halen yerel seçimler için Ak Parti ile pazarlık yapıyor. Sözcülerinin ifadesine göre bazı büyükşehirleri, illeri ve İstanbul – Ankara’da birkaç ilçe istiyor.
Sanırım orada “MHP’ye var da bize niye yok?” sorusunu soruyorlardır. Bu soru onlara göre haksız da sayılmaz. Çünkü “yükselen bir parti” olduklarına, yakında mesela üye sayısı itibariyle “Üçüncü parti” haline geleceklerine inanıyorlar. Kamuoyu yoklamalarının da, genel seçimlerdeki çıkışlarına ve şu sıradaki verilere göre bunu doğruladığı düşünülüyor. “Yükselme” şu anrda en çok Yeniden Refah için kullanılıyor.
Yeniden Refah’ın Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesine katkısı olmuş mudur? Hiç şüphesiz. Genel seçimlerde yüzde 2.8 oy almanın, mevcut sistemde “Artı 1”lerle hesap edilen bir seçim için ne anlam taşıdığını en iyi Tayyip Erdoğan bilir.
Özellikle İstanbul için yerel seçimin mahiyeti, Tayyip Erdoğan nezdinde, Cumhurbaşkanlığı için olmasa da, hayati önem taşır. Orada da YRP’nin oy oranı ihmal edilemez. Kurttan kuştan oy devşirildiği bir zamanda…
Bunu YRP tabii ki biliyor.
YRP gibi geleceğe oynayan bir parti, seçime kendi başına girip, oy oranını göstermenin önemini de bilir. Nitekim şu andaki pazarlık gücü de, gösterebildiği oy oranı ile yakından alakalıdır.
YRP, Erdoğan’a 10 Şubat’a kadar süre tanıdı. “Adaylarımız hazır” diyor, kimilerini ilan da ediyor, bazı adaylarını Ak Parti’den ayrılanlardan oluşturuyor, yalnız İstanbul, Ankara ve İzmir adaylarını tutuyor, Erdoğan’ın kararını bekliyor.
En son genel başkan yardımcısı eski Ak Partili Suat Kılıç’ı dinledim b.ir tv kanalında, “Mahalle’nin hassasiyeti”nden bahsetti. Bu, muhafazakâr câmianın “Az oyla seçimi, diyelim, CHP’ye kaptırdınız” suçlamasının önemsendiği anlamına geliyor. Onun için, Ak Parti adaylarını “destekleme-mek” için sağlam gerekçe üretmeye çalışılıyor.
Aslında YRP’nin Ak Parti’ye, çok sert itirazları var. Genel seçimlerde Erdoğan’ı desteklerken de ortaya koydular. Hani o 30 maddelik talep metni, en azından “Faizler”le ilgili boyutu ile, iktidarın şu anki ekonomi politikasına reddiye niteliğindedir. Yerel seçimler söz konusu olduğunda Erdoğan’ın ve Kurum’un adını anmadığı, ama seçimlerde kazanılırsa ilk kazmanın vurulacağından herkesin emin olduğu mesela “Kanal İstanbul” da YRP’nin kökten itiraz ettiği konular arasında.
Ama siyaset bu. Her zaman “Kaz gelecek yer” hesabı yapılabilir.
Bunu anlamak için Yeniden Refah (YRP)’ın nihai oyun planını görmek gerekiyor.
Yeniden Refah hiç kuşku duymamak gerekir ki büyük oynuyor. Ne demek “büyük oynamak”?
Tabii ki Ak Parti’nin yerine oynamak.
Adıyla ve liderliği ile “Erbakan misyonu”na sahip çıkıyor YRP. Fazilet, Saadet çizgisine devam etmedi mesela. Onların içinden Ak Parti doğmuş ve onları geri planda bırakmıştı. Erbakan Hoca’nın bir yandan yasaklı bir yandan fizik bakımdan güçten düştüğü zamanlardı. Ama sahneye asansörle çıkmayı göze alacak kadar da kendi alanını koruma ısrarı söz konusu idi.
O zaman Ak Parti ayrışmasına çok sert tepki gösterdi. Halen “Ak Parti’yi siyonistler kurdurdu” gibi sözleri Whatsapp gruplarında dolaşıyor. “Bizans’ın çocukları” ifadeleri de var merhum Erbakan’ın.
Fatih Erbakan, “Refah”ı sahiplenerek bir anlamda babasının bıraktığı yerden işe başlaığını anlatmaya çalışıyor. Bu mesajın ulaştığı toplum alanı da var ki bu partiye yükseliş yolu açıyor. YRP yöneticilerinin bu alanın önemli bir kısmının epeyce bir zamandır Erdoğan tarafından kontrol edildiğini görüyor olduğu açık.
Onları geri kazanmak…
Hani bir “Tapulu arazi” metaforu vardır bizim siyasette. Birilerimiz bir yerleri “Tapulu arazi” gibi görür, başkalarını da “Oraya gecekondu yapma peşinde” gibi algılar. Demirel Özal’ı öyle mi görmüştü? Ak Parti, Erbakan’ın tapulu arazisinde kurulmuş bir gecekondu mu idi? Bunlar tartışılır tabii.
YRP sahneye, “Erdoğan’dan sonra partinin başına kim geçer?” sorularının sorulduğu, bir veliahd arandığı dönemde çıkıyor. Evet damatların, oğullardan birisinin adı geçiyor ama onlar da kolay görünmüyor. Erdoğan henüz fizik olarak Erbakan merhumun zorluklarını yaşamıyor, ama diyelim Fatih Erbakan’la arasında da 20 küsur yaş var. Fatih Erbakan da babasının siyasi mirası ile zemin bulmaya çalışıyor. Erdoğan, ayrı parti kurarak paralel bir siyasi çizgide Erbakan’ın halefi olmuştu, acaba şimdi de Fatih Erbakan, paralel çizgide ayrı bir parti ile siyasi rövanşı alır mı?
Yeniden Refah’a baktığımda böyle bir “heyecan” görüyorum. Tabii uzun bir yolculuk bu. Mahalle çok parçalı. Bir anlamda aynı kandan atların yarıştığı bir koşu söz konusu. Bir yandan da iktidarda veya muhalefette olan siyasetçilerin şahsında toplumun “Değerler”le ilişkisi sınavdan geçiyor.
Ben bu pazarlıkların ve iktidar oyunlarının içinde değerlerin aşınmasından endişe etmekteyim asıl.
Hayırlısı olsun.