Şimdi ortada iki Amerika var.
Bir, “S-400 alırsanız yaptırım uygularız” diyen Amerika, iki, Osaka’da, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştükten sonra Trump’ın “Türkiye’ye adil davranılmadı” sözüne yansıyan Amerika. Trump’ın bu sözünün tam önü arkası şöyle:
“S-400 konusuna bakıyoruz. Farklı çözümler arıyoruz. Patriotları almasına izin vermediler, Obama yönetimi izin vermedi, insanlarla böyle iş yapamazsınız, insanlara Obama yönetiminin yaptığı gibi davranamazsınız. Bu sebeple başka füze almak zorunda kaldılar. Başka biriyle anlaşınca da ‘Tamam size satarız’ dediler. Bence Türkiye’ye adil davranılmadı.”
Bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürece yönelik anlatımlarından sonra Trump’ın sözlerine yansımış gözüküyor. Çünkü uzun süredir Türkiye, Amerika’ya “Siz Patriot satmadınız, bizim savunma ihtiyacımız vardı, biz de çaresine baktık, bizi Rusya’ya siz muhtaç ettiniz” şeklinde sitemlerde bulunuyordu.
***
Trump günahı Obama’ya atarak ortaya Türkiye için çıkış yolu beklentisi verecek bir söylem sunuyor.
Bu söylem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Trump’la Osaka buluşması”na yönelik beklentisine uygun. Erdoğan, Trump ile ABD’nin diğer odaklarını ayırmayı tercih etti bugüne kadar ve Trump üzerinden farklı bir sonuç alınabileceğine yönelik umudu saklı tuttu.
Osaka sonucu en azından “söylem planında” bu beklentinin boşa çıkmadığını gösteriyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan Trump’ın sözlerini “Yaptırımlar konusunda Trump bugün de açıklama getirdi, böyle bir şeyin olmayacağını kendisinden dinlemiş olduk” diyerek çerçeveledi.
Ancak birçok konu yanında özellikle Türkiye ile ilişkilerde Trump ile “Öteki Amerika” arasında ciddi farklar bulunduğu ve sürecin Trump tarafından değil “Öteki Amerika” tarafından belirlendiği gibi bir gerçeklik de var.
Coğrafyamızdaki gelişmelere bakıldığında Erdoğan-Trump görüşmesinin ürettiği “söylem”in dışındaki Amerikan politikalarında Trump’la “Öteki Amerika”nın pek fazla ayrışmadığı, hatta Trump’ın bazı konularda (İsrail ile ilişkiler, Kudüs’ün, Golan’ın statüsü, Kaşıkçı cinayeti) çok daha agresif tutum takındığı bir gerçektir.
Kaldı ki Erdoğan-Trump görüşmesinden sonra Beyaz Saray’dan yapılan yazılı açıklama da “Trump’tan daha farklı” bir üslup taşıyor. Şöyle ki: “Başkan, Rusya’dan S-400 alımına ilişkin endişesini dile getirdi ve Türkiye’yi savunma iş birliği konusunda NATO İttifakı’nı geliştirecek biçimde ABD ile çalışmaya teşvik etti.”
Bu ifadeler Washington’un öteki odaklarındaki duruşu yansıtıyor. Kaldı ki ABD ile sorunlu alan sadece S-400 konusu değil. Bizim içinde bulunduğumuz coğrafyaya bakışta çok çok ayrıştık ABD ile. Şu andaki tek “pozitif” nokta, NATO’daki yerimiz. “Türkiye’yi feda edemezler” değerlendirmesi. “Amerika ve Avrupa, Türkiye’siz bir Ortadoğu politikası oluşturamaz” diye bakıyoruz. Rusya ile ilişkileri “Biz Batı’ya mahkum değiliz” mesajını besleyecek bir çizgi olarak gördüğümüz algısı oluşuyor.
Ama Rusya’dan da emin değiliz. Mesela Rus Ria Haber Ajansı’na göre Rusya Güvenlik Konseyi Sekreteri Nikolay Patruşev, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ile İsrail’de güvenlik konularının ele alındığı 1.5 saatlik bir görüşme yapıyor. İsrail’de… Amerika-Rusya güvenlik toplantısı…
Mesela Putin, Financial Times’a yaptığı değerlendirmede Suriye’deki varlıklarının gerekçesini anlatırken “Suriye’de çok sayıda militan etkisiz hale getirildi. Rusya veya vize serbestisi olan komşu ülkelere geri dönmeyi planlıyorlardı. İkisi de bizim için eşit derecede tehlikeliydi. Böylece Rusya’nın iç güvenliğini doğrudan güçlendirdik” diyor.
***
Suriye’de ABD ile neredeyiz Rusya ile neredeyiz sorusu, S-400 gerilimi kadar hayati. Uzun süre ABD’de Türkiye Büyükelçiliği yapmış bulunan Şükrü Elekdağ, Sözcü’de, Uğur Dündar’a verdiği mülakatta “Ankara ile PKK ve PYD arasında ABD’nin Suriye özel temsilcisi James Jeffrey aracılığıyla tampon bölge müzakeresi yapıldığı”nı, daha kötüsü “Tampon bölgenin ABD’nin Fırat’ın doğusunda Suriye’nin kuzey bölgesinde kurmak istediği Kürt devletini Türkiye’den korumak amacını güttüğü”nü iddia ediyor. Daha da kötüsü “Jeffrey 8 Haziran’da Washington’da yaptığı açıklamada ‘Türkiye ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) arasında prensipte genel bir anlaşma sağlandığını söyledi” diyor. (Sözcü, 27 haziran 2019)
Bunların tamamı te’yide muhtaç ifadeler. Ama coğrafya her bakımdan sıkıntılı. Libya’dan “düşmanca sesler” yükseliyor, nasıl bir şey?
Bu sıkıntılı yazıyı bitirirken Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “S-400 olayı bir taraftan yürürken, ABD’den şu an 100 tane Boeing uçağı alıyoruz” cümlesini de “parasal bir çözüm ihtimali” olarak not etmek lazım.