Peşrev, malum, yağlı güreşlerde, güreşçilerin birbirini tarttığı hareketlere denir. Güreşçiler birbirini yoklar, oyun vermemeye çalışır, küçük yoklamalar yapar, bazen rakibinin paçasını tutmaya çalışır, daha doğrusu rakibinin paçasını verip vermeyeceğine bakar, aslında rakibini aşağı – yukarı tanımaktadır, oyun stilini bilmektedir ama bu yeni meydanda oyuna gelmemek ister, rakibinin zayıf yerini yakalamaya çalışır vs…
14 – 28 Mayıs seçimleri, evet, Cumhur İttifakı’na yeniden iktidar vermiş, Tayyip Erdoğan’ı da Cumhurbaşkanlığına getirmiştir.
Ancak 10 ay sonra yapılan 31 Mart seçimlerinde bambaşka bir sonuç çıkar ve seçmen CHP’yi birinci parti yapar. Bu, Türkiye siyaseti açısından gerçekten çarpıcıdır. Cumhur İttifakı hala iktidardır ama Ak Parti ve onun lideri, Tayyip Erdoğan, 22 yıl sonra ikinci parti olmanın şokunu yaşamıştır.
CHP ve onun yeni seçilen lideri Özgür Özel ise, yılların ana muhalefetini yeni bir noktaya taşımıştır. Başarı vardır ama, yerel yönetimler alanındadır. Devletin bütün varlığı ve politikaları, halen Cumhur İttifakı’nın denetimindedir, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’ın…. İttifak’ın bileşeni Devlet Bahçeli de, ihmal edilmez bir etkinlik odağıdır.
Peşrev süreci, Tayyip Erdoğan’ın “irtifa kaybı” olarak nitelediği yenilgiyi aşma hesaplarını, Özgür Özel’in ve CHP’nin ise, ülke sorunlarını, – ki derin sorunlar vardır- insanların yaşadığı boğulmayı -ki milyonlar için gerçek bir boğulma yaşanmaktadır- sahiplenerek “yereldeki birincilik”ten “Merkezdeki birinciliğe” ulaşabilme hesabını ifade etmektedir.
Özgür Özel, eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’ndan farklı olarak iktidar ile gerilimi değil, iletişimi benimsemiştir. “Müzakere – Mücadele” kavramları bu tercihin klişeleri olmuştur.
Bu, hem Erdoğan hem Özel tarafından “Normalleşme – Yumuşama” tavırları ile ifadelendirilmiştir.
Ancak bu süreci “peşrev” diye nitelemek hem Erdoğan’ın hem Özel’in “Normalleşme – Yumuşama” diye nitelenen yaklaşımın içinin nasıl doldurulacağını tam belirleyememiş olmaları ile ilgilidir.
İktidara kaybettiren şey, ülke sorunlarıyla başa çıkamamış olmakla ilgili, CHP’nin birinci parti haline gelmesi ise, seçmenin onu iktidarla hesaplaşmanın aracı olarak kullanmak istemesi ile ilgilidir.
Erdoğan, Özel ile bu tarz -yani görece yumuşak- ilişkiden ne bekliyor olabilir?
Erdoğan başat bir rol içinde olagelmiş, CHP’ye vurarak zeminini büyütmüş, bir politikacıdır. Bu yeni konum ise daha “düşük profilli”dir. Düşük profile rağmen Erdoğan’ı tatmin eden şey, muhtemeldir ki, Özgür Özel’in tavrını kendisini hâlâ “Çözüm odağı” olarak gösterdiğini düşünmesidir. Yani Özgür Özel, sorunları Beştepe’ye götürmekte, oradan çözüm istemektedir. Bu, vatandaşın gözünün, ana muhalefet tarafından da Erdoğan’a yöneltilmesi anlamına gelmez mi?
Böyle bir görüntü, Erdoğan’ı ne kadar tatmin ediyor bilinmez, ama muhalefet cenahında sorgulandığı açık. Sorun götürüyorsunuz, Erdoğan dinliyor, eee sonra?
Evet, gerilim, kamplaşma, kavga, döğüş olmuyor, Özgür Özel, çözüm arayışında bir siyasi lider olarak görünüyor, ama sorun da çözülmüyor. Emekliler, öğretmenler, asgari ücretle çalışan milyonlar, çay üreticileri…. Ekonomik sorunlar…
Yargıdaki hukuksuzluklar… Ardı arkası gelmeyen adalet arayışları…
Tamam, bu işlere dair, sesinizin en yüksek tonuyla ifade edeceğiniz düşünceler var, bunları iktidara, daha doğrusu Tayyip Erdoğan’a duyurmaya çalışıyorsunuz, ama zaman zaman bunun bir “oyalanma” olduğu hissi de geçiyor içinizden…
Herkes biliyor ki Erdoğan bu rolde ilanihaye durmaz, onun siyaset tarzı değil bu, zaten politikalarında da köklü değişiklik izlenimi vermiyor, partiyi toparlayabilirse peşrev biter…
Benim kanaatim o ki, Özgür Özel de peşrev sürecini çok uzun süre devam ettirmez. Şöyle düşünün: İki güreşçi meydana çıkmış, sürekli dönüp duruyor, ara-sıra karşı karşıya gelip el ense çekiyor, sonra yine dönmeye başlıyorlar… Seyirci ne kadar tahammül eder bu gösteriye?
Hele seyirci dediğimiz insanlar, ekonomik cendere içinde boğulan, adaletsizliklerin tavan yaptığı alanlarda altta kalan, iktidar tarafından zenginleştirilenlerin şımarıklıklarına isyan edenler… ise…
Siyaset oyun değil. Ülke sorunlarla soğuşuyor ve insanlar sorunların altında kalmanın perişanlığını paylaşıyor. İktidarda olup sorunlarla başa çıkamayan da, alternatif olup çözüm umudu oluşturamayan da siyaseten biter… Benden söylemesi…