Özgür Özel, CHP Genel Başkanı oldu ve sınav başladı. Türkiye’nin ana muhalefeti ve oy oranı yüzde 25’lerden yukarı gitmiyordu. İktidarın en yakın adayı idi ve Türkiye’nin sadece kıyılarından oy alıyordu. “Türkiye partisi olmak” en önemli sınavdı. İfade edelim, bu kaygı Kılıçdaroğlu’nda da vardı, İstanbul’u yönetme yetkisi alan Ekrem İmamoğlu da, bu hassasiyetle giderek siyasette kendisine alan açıyordu.
Özgür Özel, belli ki bir ekiple çalışıyor. (Reform Enstitüsü Direktöre Mehmet Ali Çalışkan’ın bu konuda t 24’teki mülakatını ilgiyle okudum) Sonuç da alındı 31 Mart seçimlerinde.
Belli “sıkıntılı” alanlardaki duyarlılığı da gözleniyor Özgür Özel’in… Dün bir bugün iki, 31 Mart’tan bu yana kaç gün geçti ki, “Siyasetteki nepotizm -eş, dost, akraba kayırma- hastalığı bu kadar çabuk devreye girer miydi, CHP’li belediyelerde nüksetti… İlk olarak, yıllar sonra kazanılan Bursa’da ortaya çıktı, ardından orada burada patladı… Özgür Özel, toplumun hassasiyetine denk bir tepki koydu. Belli ki, belediye ve “rant işi” bu alanı dedektör gibi izlemeyi gerektirecek. Değilse “pis kokular”in potansiyel oluşum alanıdır yerel yönetimler ve maalesef “Pis kokular” çıkmadan da kolay anlaşılmaz. Pis kokular çıktıktan sonra da, zemin aşınması başlamış demektir.
Özgür Özel’in bir başka duyarlılığına CHP’li belediyelerin “Arapça tabelaları indirme” işinde tanık olundu. Bir tv mülakatında soruldu kendisine. Cevabı özetle “Bu konuda hassas davranmak lazım, dedi, Arapça yazı, Kur’an’ın yazısıdır, halk Kur’an yazısını indiriyor gibi düşünür, oysa, genel olarak bir tabelaların yabancılaşması sorunu var, tabelaların Türkçeleştirilmesini genel çerçevede yapmak lazım” şeklinde oldu.
“31 Mart CHP’yi hem birinci parti hem de yerel yönetimde iktidar yaptı.” yaklaşımı genel kabul görüyor. Özgür Özel de bu sonucu, bir “sınama alanı” olarak değerlendirdiğini açıkladı. Toplum, CHP’ye bir “belediyeleri nasıl yönetiyor?” diye bakacak, “Merkezdeki duyarlılık sahaya intikal ediyor mu, ne kadar ediyor?”u gözleyecek, dolayısıyla her “kirlenme”yi not edecek, bir de “iktidar olunca ne yapar?” sorusunun cevabını arayacak. Özgür Özel bu sınama psikolojisini damarlarında hissediyor görüntüsü veriyor.
Din dili ve Maarif Modeli tartışmaları
CHP’nin en derin sınamayı “Din dili”nde yaşayacağını söylemek derin bir hakikati keşfetmek gibi görülmez. “Laiklik” yorumu her zaman sancılı oldu Türkiye’de… O sancının önemli payının da CHP’ye ait olduğu bilinir.
“Dini alanın kontrolü” meselesinin sahibi Atatürk ile başlayarak CHP’nin ana misyonları arasına girmiştir.
1937’de Anayasaya giren ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek özelliklerden birisidir laiklik. CHP’nin de 6 Ok’undan birisidir. Ama laikliğin özgürlükçü veya değil şekilde içeriğine ilişkin tartışma da, evet, CHP dışındaki partilerin zorlaması da söz konusudur ama, yine CHP içinde karşılık bulmuştur. “Özgürlükçü yorum”un altında Bülent Ecevit’in imzası vardır, Baykal’ın o yönde görüşleri olduğu biliniyor, en son Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar toplum kesimlerinin bu konudaki kaygı ve beklentilerini anlama çabası içine girmesi de “Taze” bir CHP çizgisidir.
Ben, Özgür Özel’in, “Helalleşme” ifadesini kullansın kullanmasın, Kılıçdaroğlu’nun o alandaki açılımını dışlayacağını düşünmem.
“Din dili” bugün de Özgür Özel’in, CHP’nin yeni alanlara açılımında özen göstereceği bir konu olacaktır.
Ya da olmayacaktır, iktidar tam da dini alandaki açılımları sebebiyle eleştirilecek ve siyaset alanı bu kadim tartışmada, CHP’yi kadim alanına çivileyecektir.
“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” tartışmaları biraz o istikamete doğru yol alıyor gibi görünüyor.
Belli ki Türkiye siyasetinde “laiklik tartışmaları”nın en çok yoğunlaştığı alan, “Eğitim” ve “Diyanet” alanıdır.
Bu alanlardaki toplum hassasiyeti, samimi dindarlık saikiyle de gündemde tutulur, “Dini siyasete alet etmek” için de, “Atatürkçülük”ü “din karşıtlığı” için çıkış noktası olarak kullanmak isteyenler tarafından da…
CHP’nin bu noktada “ikircikli” bir yol alışından söz etmek yanlış olmaz.
“Maarif Modeli…” Ne kadar tartışılsa yeri. Eğitimi ne kadar tartışsak yeri. “Çağdaş eğitim, beşeri sermaye, insan ve değer, din eğitimi vs…” konularını ne kadar tartışsak yeri. Sonuçta ülkenin geleceğinin inşası söz konusu… Hepimizin çocuklarının geleceği söz konusu…
“Ya iktidar bizi tam da din alanında bir tartışmaya çekmek istiyorsa…” ihtimali CHP’de düşünüldü mü, bilmem. “Maarif Modeli” böyle bir siyasi hesapla değil, samimi bir “dindarlık” motivasyonuyla, “Artık bu toplumu dönüştürmenin vakti geldi” düşüncesiyle de hazırlanmış olabilir.
Hangi saikle hazırlanmış olursa olsun, “Maarif Modeli”ni tartışmak mümkün, tartışma yapılmalı, bu noktada iktidarın önüne de toplumun önüne de, “din eğitiminin sağlıklı dozu”nu ya da “Laik öncelik”in “Hangi değerlerle donanmış bir nesil inşa edeceğini” dikkate alarak bir çerçeve konulmalı…
“Yeter ki dinden bahsedilmesin” yaklaşımıyla, “Laikliğin değersizlik anlamına geldiği” tarzında bir “dil” de tercih edilebilir. Özgür Özel’in “en zor CHP sınavı” belki de bu alandaki duruşu ile ilgilidir.