Almanya 2. Dünya harbinde yıkıldı, dünyanın süper güçlerinin kısıtladığı bir statü içinde ayağa kalktı, Japonya, yine 2. Dünya savaşında yıkıldı, yine kısıtlanmış bir küresel statü içinde ayağa kalktı… Bugün dünyanın en güçlü ekonomilerine sahip iki ülke…
Biz, İslam dünyası ile birlikte Birinci Dünya Savaşında yıkıldık. Aradan 100 yıl geçti, Almanya’nın – Japonya’nın ayağa kalkışını neden gerçekleştiremedik?
Soru bu değil mi?
“O iş” dediğim şey, yani benim bir ara konferanslarımda koyduğum başlıkla “Ümmet nasıl ayağa kalkar?” ya da “İslam dünyası yeniden nasıl bir güç merkezi haline gelir?” sorusunun cevabı nedir?
Bunu isterseniz İslam dünyası diye bir kapsamı hayalci bulanlar için “İslam dünyası”ndan bağımsız düşünüp Türkiye ölçeğinde de cevaplandırabilirsiniz? “Türkiye Cumhuriyet’in 100’üncü yılında böyle mi olmalıydı?”
“Böyle mi?” sorusunun pek çok problemi kapsadığını hepimiz biliyoruz. İşte “Türkiye’nin büyüyüp gelişmesi ile İslam ve tabii Türk dünyasının büyüyüp gelişmesi arasında önemli bağlar vardır” noktasından baktığınızda da “İslam dünyası nasıl ayağa kalkar?” sorusu sizin için de önemli hale gelir.
“İslamcı çevreler” diyeyim, benim de içinde bulunduğum bu camia, “Ümmet”i , “İslam dünyası”nı önemserler. Türk dünyasını da bu çerçevede değerlendirirler. Bu camianın gündeminde İslam dünyasının sorunları vardır. Acılarına ilgi gösterirler, başarılarından memnun olurlar. Ama bu dünyanın genel bir “mazlumiyet”i paylaştığının da, buna sebep olan küresel güç odaklarının kötü hesaplarının da farkındadırlar.
Sorun, bu “mazumiyet”in nasıl aşılacağı, İslam dünyası geçmişte büyük bir medeniyet inşa etmişse, bunun yeniden nasıl inşa edileceği ve tabii bir başka planda İslam’ın insanlık için nasıl bir umut haline geleceği sorunudur.
Yeniden askeri hesaplaşmalarla mı, yeniden ekonomik savaşlarla mı, yeniden güç mücadelelerine girmekle mi? Bazen bunlar mazlum Müslüman ülkelerin can ve özgürlük savunması biçiminde kaçınılmaz olarak yaşanıyor. Ve maalesef bu hesaplaşmalar, genelde İslam toplumlarının can – kan kayıpları ile sonuçlanıyor. Çünkü hakim emperyalist güçler, İslam toplumlarını o alanda yakalayıp imha etmeyi planlıyorlar. Evet “Şehit oluyoruz” ama kurgusunu bizim yaptığımız savaşlarda değil.
O işin matematiği…
Ben “insana yatırım”ı en başa yazdım.
Onun için Ak Parti, mesela, böyle bir dert taşıyorsa, “insana yatırım yapmalı” dedim. Bunun için “Eğitimi önemsemeli” dedim.
20 yıllık bir iktidar, eğitimle ilgili her toplantıda “Eğitimde gerekeni yapamadık’ diye söze başlamamalı” dedim.
Kültür, aile, gençlik politikaları yerlerde sürünmemeliydi, mesela.
20 koca yıl. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin 5’te biri. Ve siz eğitimi başaramıyorsunuz.
İşte Almanya’nın ve Japonya’nın başardıklarını başaramamış olmanın matematiği bu.
1 milyar 700 milyon nüfuslu ve Afrika’dan Çin’e kadar uzanan, Avrupa’nın önemli bir coğrafyasında varlığı hissedilen İslam dünyasının “özgür ağırlığı”na bakmak gerekiyor asıl.
Bizde ne oranda “İnsana yatırım” diğer İslam ülkelerinde ne oranda? En son İHA – SİHA geliştirdik, işte odur insana yatırımın kazandırdığı özgül ağırlık.
Türkiye olarak eğitim çağındaki nüfusumuza hangi ölçüde bir özgül ağırlık kazandırabiliyoruz?
Ne kadar çocuğumuz eğitim kademelerinde ıskartaya çıkıyor?
Hani, ihraç ürünlerimizde “katma değer”i dikkate alıyoruz ya, insan kalitesinde katma değer duyarlılığımız hangi ölçüde?
ASDER – SADAT – ASSAM’ın ASRİKA projesi, anayasa çalışması vs… Bunların adını koymak o kadar kolay ki… Bir cazibesi de var kuşkusuz mazlumiyet boğulması yaşayan İslam toplulukları için…
Bu işin bir boyutunun askeri nitelik taşıdığı izlenimi de veriliyor SADAT faaliyetleri ile… Türkiye ile de irtibat – iltisak bir şekilde sağlandı danışmanlık vs. statüleri ile.
Bunların matematiği var mı diye sormak isterim. Asker kişiler var ya işin merkezinde… Kurmay askerler stratejik güç değerlendirmeleri yaparlar ya… Bana hangi İslam dünyası kumaşından nasıl bir “ASRİKA” elbisesi çıkacağını söyleyebilirler mi? Hangi ülkede hangi sistem, hangi insan unsuru ile kurulacak, bunlar hesaplandı mı? Adını “İslam” koyunca çarpık yapılar İslamileşiyor mu Allah aşkına? Ve İslami bir vizyonu askerî bir hüviyetle birleştirmek hangi stratejik akılla ilgili?
İZİN: Bir haftalık izin istiyorum. Yeniden buluşmak dileği ile.