İki gün önceki yazım “Tayyip Erdoğan’ın asıl problemi” başlığını taşıyordu. İlk paragrafı “Hemen söyleyeyim” diye başlıyor ve şöyle devam ediyordu: “Hem sistemik yetkilerinin, yetkilerinden öte fiilen oluşturduğu gücün neredeyse sınırsız nitelik kazanması hem de etrafında kendisini uyaracak hiç kimsenin kalmamış olması. Bu ülke için problemdir, evet, ama Erdoğan’ın kendisi için de problemdir.”
Daha sonra Ak Parti yola çıkarken birlikte olan ve eşit derecede etkinliği bulunan Abdullah Gül, Bülent Arınç, Abdüllatif Şener, Cemil Çiçek gibi isimlerin “Lider”e uyarı yapacakları zeminin kaybolduğunu yazmıştım. Bu isimlere belki sonraları önemli sorumluluklar üstlenen Davutoğlu ve Babacan’ı da ilave etmek gerekiyor.
Andığım isimlerin Erdoğan’ın iş tutma tarzına ilişkin bir hayli rezervi bulunduğu biliniyor. Kimi açık kimi örtülü söylemlerle Ak Parti’nin ana mecrasından uzaklaştığı, Erdoğan’ın her alanda belirleyici olduğu bir parti haline geldiği, parti bünyesinde bunu satın alacak bir tabanın da bulunduğu ancak, ülke gidişatı açısından içerde – dışarda ciddi problemlerin de biriktiği ifade ediliyordu.
Arınç ismi bu noktada öne çıkanlardandır.
“Yenilikçiler” olarak Fazilet’ten ayrılırken “Bülent Abi”dir. Onun zaman zaman “özgül ağırlık” diye hatırlattığı şey, orada da etkili olmuştur. Kendisini bütün zamanlarda Tayyip Erdoğan’a söz söyleyebilme hakkına sahip bir yol arkadaşı olarak gördüğü açıktır. O hukuku kendinde gören başkası var mı diye sorulursa, Abdullah Gül’ün kendi üslubunca, Cemil Çiçek’in başka birikimlerirn hukuku çerçevesinde, Abdüllatif Şener’in daha keskin ayrışmayla devreye girdikleri söylenebilir.
Bülent Arınç, üslûbu şusu busu tartışılabilir, ama, kritik zamanlarda bana göre en azından kendisine saygının gereği, “Doğru bildiği” şeylerde devreye giren tavrıyla kayda değer bir politikacıdır. Bunların bir kısmında “Tayyip Erdoğan’a rağmen” geliştirdiği tavır, bizde genelde liderlere yönelik daha edilgen duruşun egemen olmasına bakılırsa, altı çizilmesi gereken bir tavırdır.
1 Mart tezkeresinde mesela.
Hukuk alanında yaşanan zikzaklar ve hukuk ihlallerinin hakim politika haline gelmesi karşısında mesela.
Dolmabahçe’de masa devrildiğinde “Orada kimin hangi sandalyeye oturacağından bile haberi vardı” sözüyle mesela.
“Millet İttifakı”nın “Zillet” diye tanımlanmasında mesela.
Böyle pek çok örnek verilebilir.
En son olarak iş “Kral çıplak”a geldi. Arınç tam da Erdoğan’ı hedef alarak mı “Kral çıplak” dedi, yoksa, genel gidişat için mi söyledi, tartışılabilir.
Öyle bir şeyi kastetmiş olmasa da sözün Erdoğan’a gideceğini öngörmemiş olması, Arınç gibi bir “söz ustası” için düşünülemez. Ama bir yerde “durmak” konusunda kendisinin de farkında olduğu bir zaafı bulunduğu biliniyor.
“Kral çıplak!”
Bu sözü Arınç, ekranlara Ak Parti’nin politikalarını savunmak için çıkarılan ve kendisinin “Majestelerinin gazetecileri” diye tanımladığı kişilerin durumunu ve eleştiri gibi ifade edilen ama gerçeğin yakıcı niteliğini kamufle eden demeçleri eleştirirken söyledi.
Tepki çekeceğini bilerek söyledi.
Bana göre Arınç hala “içerden” konuşuyor. Partinin misyonunu koruma hassasiyetiyle konuştuğunu ifade ediyor, ki bence yanlış değil. Yaptığı iş “muhalefet” değil.
Ama Ak Parti içinde, bu tarz tüm yapılarda olduğu gibi, Lider’in arkasında duruyor gözüküp, Lider adına hareket ediyor pozisyonuna yerleşip, parti ya da örgüt içi rant devşirme hesabına soyunanlar çıkar. Dostoyevsky’nin Cinler’de çizdiği liderin her dediğini – yaptığını onaylayan “Erkel” böyle bir tipi sembolize eder.
Ak Parti yönetiminde Arınç’ı dinleyecek bir makam kaldı mı, bilmiyorum.
Tayyip Erdoğan, o kadar idealize edildi ki, eleştirilerin ona zor uzanacağını düşünüyorum. Aslında bizim kültür kodlarımızda bu tarz idealizasyonlara en önce ona hedef olanlar karşı çıkmalı.
Arınç zor bir işi yaptı.
Söz konusu anekdotta bir çocuk Kral’ın sokaklarda kendisini giyinik zannettiği halde çıplak olarak dolaşmasını önlemiş olur.
Bence Arınç’ın değerlendirmelerinden yararlanılmalı. Başta ismini saydığım kişilere de “Arınç bizi böyle görüyor siz nasıl görüyorsunuz?” diye sorulmalı. Soranlar ve aldıkları cevaptan ders alanlar kazanacaktır. Ülke de öyle kazanacaktır.
BAHÇELİ – METİNER
Arınç’ın sözleri üzerine bir tartışma da Arınç ile Mehmet Metiner arasında çıktı. Karşılıklı ağır laflar söylendi. Bu tartışmanın en ilginç boyutu ise bana göre Metiner’e Devlet Bahçeli’nin destek çıkması oldu. Metiner Bahçeli’nin desteğini ve kendi duygularını şöyle açıkladı:
“Az önce MHP’nin bilge genel başkanı saygıdeğer Devlet Bahçeli aradı. Destek sözleri benim için onurların en büyüğüdür. Kendisine en kalbi şükranlarımı hürmetle arz ederim.” Tarihe not.
FOTOĞRAFLAR
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun fotoğraf albümü belli ki kendisi bakanlıktan ayrıldıktan sonra da Türkiye siyasetinde epey bir zaman gündeme gelecek. En son fotoğrafı, çocuk istismarından dolayı tutuklanan ve MHP’nin feshettiği Diyarbakır İl başkanlığının son başkanı Cihan Kayaalp’in alnından öpme pozisyonunda görüleni. Bu fotoğraf serüvenini izleyeceğiz nasip olursa…