İsrail’de, özellikle de Netanyahu’da hâlâ jeton düşmemiş gözüküyor. Onlara birilerinin, mesela Amerika’nın, Almanya’nın “Soykırımla suçlandınız, haberiniz var mı?” diye seslenmesi lazım. “Uluslarası medyadaki etkinliğimiz, sahip olduğumuz silahlı güç insanlık hassasiyetini yenemedi, farkında mısınız?” diye dürtmesi lazım. “Güney Afrika gibi, daha düne kadar apartheid fecaatine sahne olan ülkenin o zulüm rejimine diz çökerten çocukları, onların içinden çıkan hukukçular, insanlığın küresel vicdanı ile bütünleşerek, dünyadaki Siyonist ablukaya da diz çöktürdü, anlıyor musunuz?” demesi lazım. “Birçok Yahudi bile, hahamlar bile İsrail’in vahşetiyle bütünleşmiş gözükmemek için insanlığın vicdan isyanına iştirak etti, bunu bile anlamıyor musunuz?” diyerek sarsması lazım.
Ama anlamaz gözü dönmüşlük. Onun için Netanyahu ile Hitler arasında kurulan zihniyet bütünleşmesi gündeme geliyor.
İsrail – Netanyahu, birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan çıkan uyarıları da anlamadı. BM Güvenlik Konseyi’ndeki ABD vetolarına güvenerek cinayetlerini sürdürebileceğini düşündü. Ama olmadı.
Yine BM bünyesindeki Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Güney Afrika Cumhuriyeti’nin inisiyatifiyle başlayan yargılamada, tarihi kararını verdi.
Canlı yayınlanan son karar duruşmasında İsrail’in Filistin’e yönelik operasyonlarının soykırım sözleşmesinde zikredilen eylemlerle ayniyet arz ettiği bütün dünyaya duyuruldu. Gazze’de çocuklar öldürülüyordu, sağlık kuruluşları bombalanıyordu, insanlar yerlerinden ediliyordu, açlığa mahkûm oluyordu insanlar, İsrailli liderler (mesela savunma bakanı) Filistinlileri “Hayvanımsı insanlar” kategorisinde tanımlayıp, öyle bombalıyorlardı…
Netanyahu’nun “İsrail’i soykırımla suçlamak sadece yanlış değil iğrençtir” ifadesi, sadece kararın nasıl yüreğine oturduğunun işareti. Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın UAD kararını “anti semizim” olarak suçlayan tavrı ise anti - semitizmin nasıl İsrail vahşetini saklamak için araçsallaştırıldığının ifadesi.
UAD’dan ateşkes kararı çıkmadı. Bu İsrail’i teselli ediyor. Cinayet hürriyeti nasıl bir teselli ise… Ama İsrail’e bir ay sonra soykırım uygulamalarına nasıl son verdiğine dair rapor verme görevi yüklendi.
Artık İsrail gözaltındadır.
Artık İsrail, Hitler soykırımından dolayı sadece kendisine karşı kullanıldığını iddia ettiği “Soykırım”ın bizzat suçlusu durumundadır.
Neyi hedeflemişti Gazze’ye yönelik savaşı başlatırken? Filistin’i bitirmeyi mi? “Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa bizi desteklemeye mahkûm, dolayısıyla onların sayesinde tırnak içinde “Hamas saldırısı” üzerinden Filistin dosyasını kapatırız” diye mi hesaplanmıştı.
İşte harekat, önce Hamas’a misilleme olmaktan çıktı, ardından İsrail’in – Netanyahu’nun “Ortadoğu’da en güçlü biziz, bize kimse yan bakamaz, kimse bizim elimizi tutamaz” meydan okumasına ve vandallığına dönüştü, uzunca bir süre de Ortadoğu – İslam ülkeleri başta olmak üzere kimseden “Ağlama – feryad sesleri”nden başka bir şey duyulmadı.
Ama bir başka şey oldu, insanlık vicdanı Gazze için, çocuklar, kadınlar, hastaneler, okullar, sivil alanlar için ayaklandı. İsrail’e gözü gibi bakması beklenen Yahudiler bile “Biz böyle bir devlet istemiyoruz” diyerek insanlık damarıyla harekete geçtiler.
Hani bizde epey bir zaman sokaklarda yankılanan bir slogan vardı: “İnsanlık onuru işkenceyi yenecek” diye…
İnsanlığın küresel planda sokaklara yansıyan “İnsanlık onuru soykırımı yenecek” çığlığı da, Lahey’de UAD’ın kararıyla ete kemiğe büründü.
Bunlar yaptırım boyutu bir yana, sembolik anlamıyla da tarihi değerdedir. 1966’da Bertrand Russel – Jean Paul Sarte iş birliğinde farklı ülkelerden 15 aydının katılımıyla kurulan, ve ABD’nin Vietnam’daki cinayetlerini yargılayan mahkeme de sembolikti ama, uluslararası planda ABD’ye utanç yaşatmıştı.
Netanyahu ve İsrail, insanlık vicdanı tarafından mahkûm edilmiş durumdadır. On binlerce çocuğu bombalar altında kalan Gazze ise insanlık vicdanı kuşatılmış bulunmaktadır.
“İnsanlık nerede?” diye soruldu aylar boyunca… İnsanlık göz mü yumacaktı bu vahşete?
Vicdanının sesini dinleyenler yürüdü, yürüdü, yürüdü… Dünya çapında yürüdü. Paris’ten Brüksel’e yürüdü, ABD Kongresini basmak üzere yürüdü. Londra sokaklarında yürüdü… Ve işte Lahey’de bütün bu vicdan haykırışları, İsrail’in – Netanyahu’nun boynuna “soykırım ilamı” olarak asıldı.
Haydi bizler de haykıralım: İnsanlık onuru soykırımı yenecek!