Teröristin yaptıklarına zaman zaman “Bunlar insan değil” diye isyan edersiniz. Hakikaten insan yapmaz teröristin yaptıklarını. Ama mesela bir mağaradaki teröristi haşere gibi itlaf etmezsiniz. Şöyle seslenir güvenlik güçleri: “Dışarı çıkın. Teslim olun. Devletin adaletine güvenin.”
Yakalanan teröristlerin en “çocuk katili” diye niteleneni bile bir adada iskan edilir. Ekmeği suyu verilir.
Amerika iseniz “Guantanamo” gibi yerler oluşturur, işkencenizi bile gözden ırak yerlerde yaparsınız.
Terörle mücadelenin köy yakma, köy ahalisini meydana toplayıp erkekleri kadınların çocukların gözü önünde çırıl çıplak soyma ve “Örgüte neden yardım ettiniz?” diye öldüresiye kadar dövme dönemi bile sona erdi. Köylüye “Pislik yedirmek” kötü hatıralar olarak kaldı.
Dersim’de isyancıların “haşere” gibi itlaf edildiği dönemi ise hatırlamak istemiyoruz. Çünkü utanç veriyor.
1980’lerde Diyarbakır Cezaevinde yapılanları “PKK terörünü beslediği” gerekçesiyle darbe döneminin hukuksuzlukları diye mahkum ediyoruz.
Yıl 2020. Meclis’te insanlar birbirine “Siz haşeresiniz. Sizi itlaf etmek gerekir” diye sesleniyor. Zaman zaman Meclis’i yöneten bir gruba söyleniyor bu. Mecliste bir partinin lideri, dışarda insan hakları bildirisi yayınlayan insanlara “Pislik” diye hitap ediyor. “Haşere” ise “itlaf” edilir, “pislik” ise “temizlenir”, değil mi?
İtlaf ve temizlik dönemindeyiz!!!
“Haşere” diye görülenler nasıl itlaf edildi bir ülkede, hatırlayın. Gaz odalarına dolduuruldu insanlar, kadın, çocuk, genç yaşlı demeden, verildi gaz, sonra kapılar açıldı, insanların bir piramit gibi üst üste yığıldığı görüldü. En altta çocuklar, sonra yaşlılar, sonra kadınlar vs…
Haşere ve itlaf başka neyi hatırlatır? Adı konursa o sistemlerin ne diyeceksiniz?
Bu dile geldi Türkiye.
İçişleri Bakanı’nın zaman zaman Meclisi yöneten gruba dönüp “Haysiyetsizler” diye bağırdığına tanık olundu.
Haşere tanımlaması karşınızdakini “insanlıktan çıkarma” ve “zararlı bir mahluka, böceğe” dönüştürmek demek. İtlaf ise insanlar için kullanılmaz. “Öldürürsünüz”, hadi daha nazikçe (!) “Etkisiz hale getirirsiniz.” Eğer insanlara yönelik “İtlaf” kelimesini kullanıyorsanız bir tür kök kazıma yani jenosid psikolojisine sürüklenmişsiniz demektir.
Belli ki bu işler, bir grubun diğerini böyle görmesi ile kalmaz. Karşıtını oluşturur. Haşere gibi gördüğünüz kesim de size haşere gibi bakmaya başlar. İtlaf düşüncesi sirayet eder.
İş kimin kimi itlaf edebileceği noktasına gelir, yani kimin kime gücünün yettiğine.
Bir ülkeyi – toplumu yönetenler, yönettikleri toplumun birbirini “haşereleştirmesi”ni, birbirine yönelik “itlaf” düşüncesine gelmesini istemezler.
Kapatacaksanız kapatırsınız mesela partiyi. Onu da hukuk içinde, hukuk elveriyorsa yaparsınız. Hatta onu siz siyasiler değil, hukuk kapatır hukuk devletinde. Ya da parti, toplumsal karşılığı kalmazsa zaten kendiliğinden kapanır. Türkiye yaşayan ölü halinde onlarca partisi bulunan bir ülkedir. İsimleri var, kendileri yok. Niye? Çünkü toplumsal temsil vasıfları yok. Ama “Kapatsak neye yarar, yedeği hazır, zaten bugüne kadar kapattık neye yaradı?” diye bakılan bir siyasi temsilden söz ediliyorsa ve siz onları “Haşere” diye tanımlayıp, “İtlaf” etmekten söz eder hale gelmişseniz, yani hukuk zihniyetini kaybetmiş, öfkeleriniz aklınızı berhava etmiş, çılgınlaşmaya başlamışsanız ipin ucunu kaçırmışsınız demektir.
Bazen iktidarın resmi – hukuki temsilcisi olan parti gelinen noktadan rahatsız olur, hatta ürker diye düşünüyorum. Bir yandan ülkeyi “hukuk devleti” haline getirmekten, yargı reformundan söz ediyoruz, bir yandan “haşere - itlaf düzeni” söylemleri kaplıyor etrafı. İçişleri Bakanının Meclis’teki bir gruba “Haysiyetsizler” diye seslendiği bir manzara. Ne bileyim rahatsız eder, sorumluluk sahibi bir siyasi yapıyı, diye düşünüyorum. Birileri elleriyle yüzünü kapar, “Ne hale geldik?” diye hayıflanır gibi geliyor bana.
Ama öyle olmuyor. Dil benzeşmeye, şiraze dağılmaya, herkes terörize olmaya başlıyor. Hukuk devleti “Teröre rağmen” terörize olmamak demek. Katile bile hüküm kesinleşinceye kadar “katil” dememe terbiyesi hukuk devleti. Davası yargıda olan bir siyasiyi “Terörist” diye en tepeden suçlamak var mı? Hadi Adalet Bakanı da kursun o cümleleri? Ondan sonra dünyanın yüzüne bakılabilir mi, “Hukuk devleti” hüviyetiyle?
Uyarayım: Bu “Haşere ve itlaf” söylemi, suç örgütü liderinden “dava arkadaşı” üretme dili, iktidardaki herkesin üzerine yapışıyor. Kimlik değiştiriyorsunuz, farkında mısınız?