Bir yandan Özgür Özel’in “Siyasetin normalleşmesi – yumuşaması” adına sürdürdüğü lider ziyaretleri var, bir yandan da ülkenin sıcak gündemleri akıyor.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan’ı, ardından MHP genel başkanı Bahçeli’yi ziyaret etti Özel. Diğer liderleri de ziyaret edeceği ifade ediliyor.
Ziyaret sonrası açıklamalar sadece Özgür Özel’den geldi, onlardan da görüşmelerin “nezaketli buluşmalar” tarzında gerçekleştiğini anlıyoruz. Süreç şöyle işliyor sanki: Buluşuluyor, el sıkışılıyor, bir miktar hal – hatır soruluyor, sonra Özgür bey elindeki dosyalardan “Problemli alanlar”a ilişkin notlarını aktarıyor, sonra…
Sonrasında ne olduğunu bilmiyoruz. Yani mesela Erdoğan’ın ne dediğini, Bahçeli’nin mesela “Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş’in sözleri nakledildiğinde nasıl tepki verdiğini” bilmiyoruz. Özel’in iki lidere bıraktığı dosyaların akıbetinin ne olacağını bilmiyoruz.
Görüşmeler bittiğinde ortak bir açıklama yapılmıyor, dolayısıyla ortada sadece “gülücükler” kalıyor.
Bana biraz yeni evlilerin yaşadığı “Cicim ayları” izlenimi verdi bu görüşmeler. Sonra Google’a baktım, orada “Cicim ayları ne kadar sürer?” gibi bir soru da var. Tıkladım “üç veya altı ay sürer” gibi bir ifade ile karşılaştım. “Sonrasında herkes birbirini tanır ve gerçek kişilikler ortaya çıkar…” deniyordu ayrıca…
Ne oluyor?
Özgür Özel götürüyor sorunları, o sorunlardan “sorumlu” olanların önüne koyuyor. Sonra?
Sonra kürsüye çıkıyor ve “Şunları, şunları, şunları götürdük masalarına bıraktık” diyor. Acaba bu sorunlar karşısında iktidarın ne yaptığına ilişkin bir bekleme süresi mi söz konusu? Yoksa hep böyle, dosya götürüp bırakmakla mı yürüyecek muhalefet görevi?
Öyle olmayacağı anlaşılıyor. Mesela Özgür Özel, 26 Mayıs’ta Ankara’da bir “Büyük Emekli Mitingi” çağrısı yaptı.
Yine anlaşılıyor ki, mesela Sinan Ateş cinayeti ile ilgili tavır da öyle Ayşe Ateş’in sözlerini götürüp Devlet Bahçeli’nin önüne koymakla bitmeyecek. Özgür Özel, Ayşe Ateş’le görüştü Bahçeli’den önce. Ayşe Ateş, yüreği yangın yeri haline gelmiş bir eş, bir anne.
Ayşe Ateş, Özgür Özel ile görüşürken ve Özel de Bahçeli ile görüşürken henüz cinayet iddianamesi kabul edilmemişti. İddianame kabul edildikten sonra Ayşe Ateş’in söylediklerini götürseydi Bahçeli’nin önüne Özgür Özel. O sözler şöyle:
“İddianame adı verilen içi boş kağıt parçasının kabul edildiğini büyük bir üzüntü içerisinde öğrenmiş bulunmaktayım. Çocuklarım bana ‘Babamızı polisler mi öldürdü’ diye soruyor. Ben onlara her defasında ‘Yok anneciğim, devletimizin polisleri bizi koruyor. Arkamızdan gizlice takip ediyorlar’ diyorum ki devlete olan güvenlerini kaybetmesinler. Fakat bugün bir kez daha gördüm ki devletimiz ne sağımızda ne solumuzda ne önümüzde ne de arkamızda.
“Bir kez daha ifade etmekte fayda var: Bedeli her ne olursa olsun hukuki mücadelemin siyasi çıkarlar sofrasına meze edilmesine izin vermeyeceğim. Başkalarının çocukları rahat uyusun diye benim çocuklarıma reva görülen gözyaşlarının, benim çocuklarımın elinden zalimce alınan çocukluk yıllarının, zehir edilen günlerinin hesabını yargı önünde tek tek soracağım. Bana ve benim çocuklarıma uyku haramsa bizim bugün bu durumda olmamıza sebep olan tek bir failin bile rahat uyku uyumasına müsaade etmeyeceğim.”
31 Mart’tan “birinci parti” olarak çıkan “Ana Muhalefet Partisi”nin lideri olarak Özgür Özel’in çok çetin bir sorumluluk üstlendiği aşikâr.
22 yıldır kazanan bir partiyi “ikinci”liğe iten bir ülke vasatı ve millet iradesi söz konusu. Cumhur İttifakı’nın üstünde kurulan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yaman biçimde tökezledi 31 Mart’ta…
Ekonomi S.O.S veriyor. İnatla sürdürülen bir ekonomik program iflas etti, şimdi onun tamiri ile boğuşuluyor ve bunun bedelini, en çok dar – sabit gelirliler ödüyor. Boğuluyor insanlar ve seçimde bunun bedeli yüklendi iktidara…
Ben de “siyasette iletişim kanallarının açılması” anlamına gelen son diyalogları olumlu buldum. Ancak….
Bunun böyle gitmeyeceği açık… Sorun çözmek lâzım… Diyelim şu Sinan Ateş cinayeti bir turnusol niteliğinde… “Onun ipini çekmişler…” gibi bir diyalog, “tasarlanarak işlenmiş bir cinayet tespiti”, zincir halkaları içinde emniyet görevlilerinin bulunduğu iddianameye girmişken, “ip çekenler” üzerinde, zincir halkalarının nereye uzandığı üzerinde, iktidarın bir kanadı bundan rahatsız olacak diye durulmaması anlaşılamaz.
Belli ki Ayşe Ateş çığlık atmaktan vaz geçmeyecek. Bir başka aylardır adalet arayan kadın - anne en sonunda Adalet Bakanlığı önünde yola yatarak eylem yapmayı tercih etti.
Ülke sorunları söz konusu olunca iktidar ile muhalefet arasında cicim ayları türünden bir iklim yaşamaya devam etmek mümkün değildir. Bu, ülke sorunlarını ıskalamak olur. Bu partilerin her biri için misyon kaybı olur. İşi doğru dürüst yapabilen vardır, yapamayan vardır. Toplum iradesi buna bakarak oluşur.
Şu an toplum seyrediyor bence… Mühlet tanıyor. Ne çıkacak bu “normalleşme – yumuşama” sürecinden? İktidarın 31 Mart travmasından çıkarak bildiğini okumaya devam ettiği, muhalefetin de gün geçtikçe daha sade suya tirit tarzı bir söylem içine girdiği siyaset zemini…
Çözüm üretmeyen diyalogların toplum nezdinde bir değeri yoktur.