İktidar medyası izinsiz görmez.
Yargı izinsiz harekete geçmez.
İktidarın Meclis grubu izinsiz kılını kıpırdatmaz. Bugünkü düzenimiz böyle işliyor.
Sedat Peker bir yanı ya da her yanı iktidarla ilişkili rüşvet, yolsuzluk, kumpas çarkını açıklıyor.
Bir ayağında iktidar yanlısı medya var, bir ayağında yargı mensupları var, bir ayağında iktidar mensubu siyasetçiler var.
Mesela İçişleri Bakanı Soylu’nun “Sedat Peker’den her ay 10 bin dolar verilen siyasetçi var” sözlerinin arkası araştırıldı mı?
İçişleri Bakanı, adıyla sanıyla Sedat Peker’i işaret etti, belli ki para alan siyasetçiyi de biliyor, tanıyor. Peki ne oldu? O siyasetçinin ismi de açıklandı sonra… Çağırılıp soruldu mu “o paralar neyin nesi?” diye…
İlk satırlardaki “görmez”ler, “harekete geçmez”ler, “kılını kıpırdatmaz”lar hep bir kişinin gözünün içine bakarlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın…
Peki Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre Sedat Peker’in açıklamaları ne anlama geliyor?
Peker, henüz Cumhurbaşkanı ile ilgili bir açıklama yapmadı. Seçimlere doğru o alanda da açıklamaları olacağını söyleyip duruyor.
Ancak şu anda sayın Cumhurbaşkanı pekâlâ, ortaya konan yolsuzluk iddialarının araştırılması için emir verebilir.
Ya da en azından olan bitenin medya tarafından yazılmasına, araştırılmasına, yargı tarafından incelenmesine, Meclis grubu tarafından ele alınmasına rıza gösterdiğine dair bir işarette bulunabilir.
Ne yani Sedat Peker bir suç örgütü liderliği ile itham ediliyor diye söyledikleri keenlemyekün -yokmuş, hiç olmamış gibi- mü addedilecek?
SPK’daki rüşvet trafiğini açıklıyor mesela.
Muhalefet ortalığı ayağa kaldırıyor da, iktidar cenahı neden sessiz? Yani orada hiçbir şey olmadığından emin oldukları için mi, yoksa işin ucu bir yerde iktidar içinde birilerine ulaşıyor olduğu için mi?
Sedat Peker’in iddiaları “hiçbir şey olmamışsa bile bir şeyler olduğunu” ortaya koyuyor.
Bunlar herhangi bir araştırmaya tabi tutulmadan yok farz edilemez.
“Yok ferz etme”nin de bir bedeli olur üstelik yok farz edenler için?
Neden diye sorar insanlar?
Mesela İçişleri Bakanı Soylu’nun bir takım “suç insanları” ile birlikte fotoğraflarının ne anlama geldiğini bilmek istemez mi insanlar?
Mesela binlerce insanın “para yatırma” gerekçesiyle “FETÖ suçlusu” muamelesi gördüğü Bank Asya Genel Müdürü’nün bir süre sonra Halk Bankası Genel Müdürü, ardından SPK Başkanı yapılmasının gerekçesini merak etmez mi insanlar? Nedir binlerce insanı yakan nedir birisini terfi ettiren gerekçe?
Suskunluk, suskunluk, suskunluk…
Şu an Cumhurbaşkanı Erdoğan bir “Temiz eller operasyonu” başlatsa sen seyreyle medyadaki, yargıdaki ve iktidarın Meclis grubundaki hareketlenmeyi… Ne dosyalar dökülür ortaya…
Kim bilir belki de dökülmez…
İşin ucunun gelip ona, buna, şuna ve tabii kendisine dokunacağını görenler, görünmezliği oynarlar belki de…
Hakikaten çarkın kimleri içine aldığını tahmin etmek güçleşiyor şu ilk işaretleri ortaya çıktığında…
Bir işinizi çözeceksiniz, sizi ona, buna, şuna yönlendiriyorlar…. Birisi size diyor ki, “Bu işi ben çözerim ama dağıtım ağı için şu kadar milyon gerekiyor.” Çarkın içinde başınız döner.
Sonra bir fıkıh hocasına başvurursunuz: “Hocam, başkasının rüşvetle çözdüğü bir işi siz rüşvetsiz çözemiyorsanız rüşvet vermek caiz midir?”
Aman Allahım!
Böyle hikayeleri duymayan var mıdır?
Duymayan vardır, iktidar medyasından başka haber kaynağı olmayan ve hala işlerin “dâvâ” ekseninde yürüdüğüne inanan saf vatandaşlarımız…
Ah dâvâmız, ah…
Nurettin Topçu merhum bunlara şahit olduğu için burnunu tutuyordu…
20 yıldan bakiye “kirlenme” kalmamalıydı.
Yolsuzluklar cami yaparak, üç – beş öğrenciye burs vererek aklanmasın arkadaşlar…
“Dâvâyı kirletmek” hayır işlediğini zannederek tazmin edilmez arkadaşlar.
Son söz: İktidar cenahındaki suskunluk anlamsız değilse, o anlam pek hayra alamet değil.
Dâvâ dâvâ diye yola çıkıp, kirlenmeler sebebiyle dibe vurmak…. İşin en vahim ve dramatik tarafı bu olmalı.