Temel fıkrası malum: Otobanda ters yola girmiş de karşıdan gelen araçlara bakıp isyan ediyor: “Ula, bu nedur, diyor, herkes ters yolda….”
Şu sıralar dünyada ve ülkemizde ekonomi gelişmelerine bakan herkes, Amerika’dan Avrupa’ya, hatta Rusya’ya kadar bir çok büyük ekonomi pandeminin ardından enflasyonun anormal yükselmesi karşısında faiz artırımına gidip enflasyonu kontrol altına almayı planlarken, Türkiye’nin farklı bir yol takip ederek, önce peş peşe faiz indirimine gidip, sonra da düşük faizde sabit tutması karşısında aynı soruyu soruyor:
-Acaba kim yanlış yolda?
En son “paranın patronu” kabul edilen MB Başkanı Kavcıoğlu’ya soruldu bu soru. Başkan şunu söyledi: “Kim yanlış kim doğru yapıyor zaman gösterir.”
Tabii ortada Türkiye’nin boğuştuğu bir enflasyon canavarı var. İktidar ekonomiye ilişkin tahminlerini sürekli güncelleme ihtiyacı duyuyor. Kavcıoğlu bile son basın toplantısında yıl sonu enflasyon tahminini 17.6 puan artırarak 60.4’e çıkardıklarını açıkladı. Döviz kurları tutulamıyor. Dolar-TL’nin nerede duracağı bilinmiyor. Türkiye’nin risk primi 900 puanın üzerine çıkmış. Cari açık azalmıyor, artıyor.
Başkan Kavcıoğlu, faiz artıran büyük ekonomilerin yaşadığı “Resesyon – Durgunluk riski”ne işaret ediyor. Yani faiz artırınca resesyon geliyor. Başkana göre faizi düşürünce enflasyonun yükseliyor olması, “ihracata dayalı büyüme” tercihinin sonucu ve “ilerde” kimin yaptığının doğru olduğu anlaşılacak.
Buradaki soru şu: Acaba MB Başkanı gerçekten inanarak mı söylüyor bunu, yoksa başka türlüsünü ifade edememekten kaynaklanan bir gerekçe üretme zaruretiyle mi?
Malum ortada bir özdeyiş var: “Faiz sebep enflasyon sonuç!” Bu söz, bizdeki gibi sistem yapılanmalarında kolay itiraz edilemeyecek bir “İrade”den çıkıyor. Buna göre faiz düşürülünce enflasyonun da düşmesi gerekiyor ama, bizde bu faiz politikasına rağmen enflasyon düşmüyor, yükseliyor. Yani MB Başkanlarına söz dinletilse bile “enflasyon söz dinlemiyor!”
Enflasyonun düşüşü o “Yüksek İrade” tarafından en son 2023 Şubat - Mart aylarına ertelendi. Acaba en son enflasyon tahminini yukarılara doğru güncelleyen Kavcıoğlu da aynı kanaatte midir? Yani “kimin doğru, kimin yanlış olduğunu”nun ortaya çıkacağı zaman Şubat – Mart ayları mıdır? Yoksa, siyasi iradenin önüne sağlıklı raporlar, öngörüler koymaları beklenen teknokrat kadrolar bütün söylemlerini “Yüksek İrade”ye uyum çerçevesinde belirleme çabasına mı girmektedirler?
Bazı basit sorular var:
-Ekonomi yönetimi enflasyonun hangi oranını risk olarak görmekte, mevcut enflasyonu risk olarak değerlendirmekte midir?
-Döviz kurları hangi takvimde hangi seviyede olacak ve döviz kurları ile gelen enflasyon nasıl kontrol edilecektir?
-Türkiye’nin risk primi nasıl düşürülecektir?
--Türkiye ihracata dayalı politikayı alternatif olarak gördüğüne göre ihracat yapılan ülkelerdeki resesyonun geri yansıması Türkiye’yi nasıl etkileyecektir?
-Butün bu gelişmeler içinde geçim sıkıntısından boğulmakta olan halkın payına sadece “sabır” mı düşmektedir?
Ekonomide hedeflerin tutturulduğuna dair bir inanç oluşabilse ekonomi otoritelerinin söyledikleri otoyolda bizim ters yolda olmadığımıza ilişkin bir güven oluşturacak ama asıl sorun da bu “Güven”de. Ne yazık ki herkesin yüreği ağzında…
DOSYALAR DOSYALAR
12 Temmuz tarihli “Yarına bırakılan dosyalar”ı yazmıştım. Hani “Bir tuğla çekilse devlet göçer” denilmişti Susurluk günlerinde. En son bu sözü, şu anda firarda olan ve Hablemitoğlu cinayetiyle suçlanan Levent Göktaş’ın seslendirdiği iddia ediliyor. Ne tuğlaymış. Atlar ve itlerin izi nasıl da karışırmış birbirine. Tuğlalarla Devlet’in işi nerede buluşup nerede ayrışıyor?
Dosyaların ucu kimi zaman sınırları aşıp taaa Amerika’ya kadar uzanıyor. Rıza Zarrab’dan sonra Sezgin Baran Korkmaz. O fotoğraflar… Amerika’nın bildiklerini biz biliyor muyuz?
Kim kimlerle iş tutmuş.
Kayyım dosyaları… Yolsuzluk dosyaları… Yargıda borsalar… Daha neler neler?
Bunu hangi temiz eller operasyonu paklar ki? Ah Türkiye!
---------------------------------------------------------------------------------------------------
İZİN: 15 gün süreyle izin kullanmak istiyorum. Yeniden buluşmak dileğiyle…