Normalde siyasi partiler, ülkeye ilişkin kendi projelerini hayata geçirmek için yola çıkarlar. Bu, MHP gibi ideolojik tercihleri bulunan bir siyasi hareket için daha çok böyledir, böyle olması beklenir.
“MHP lideri” olarak Bahçeli’ye bakıldığında böyle keskin koordinatları olan bir lider niteliğinde olduğu söylenebilir.
Bir dönem Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ihtimali karşısında “Tekeden süt çıkarsa Tayyip Erdoğan da Cumhurbaşkanı olabilir” gibi keskin ifadeler kullanmıştı. Yeterli oyu alabilen kişinin Cumhurbaşkanı olabilmesine imkan veren normal demokratik bir sistem içinde böyle bir cümle kurulması yadırgatıcıdır. Her insan, “Yeterli oy aldığında Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığını nasıl onlayabilirsiniz ki” sorusunu soracaktır. Bahçeli de bu soruyu sorabilecek rahatlıkla sorabilir ama o başka bir şey söylüyor. Üstelik özlerinin “Aykırı” diye nitelenebileceğini hesaba katmadan söylüyor.
Sonra bir gün Bahçeli, Erdoğan Cumhurbaşkanı olup, Başbakan’dan daha baskın biçimde icra yetkisini kullanmaya başladığında, “Fiili olanı hukuki hale getirelim” diyerek, Erdoğan’ın çok istediği ve ülkeyi tek başına yöneteceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin kapısını aralayacak süreci de başlatacaktır.
Daha sonra da, Erdoğan’ın “Üçüncü defa” Cumhurbaşkanı olma süreci tartışılırken, yine Erdoğan’ı rahatlatacak biçimde “Üçüncüyü ikinci diye niteleme” kampanyasına katılacak ve şu son sürecin şekillenmesine en başat katkıyı sunacaktır.
Süreçte “Bahçeli’nin rolü” herhangi bir siyasi parti liderinin “Liderlik yaklaşımı”ndan çok büyük farklılık taşıyacak biçimde siyasi tarihin altını çizeceği bir roldür.
En son durum:
Cumhurbaşkanı Erdoğan bir ortamda “Benim için bu bir final, bu seçim benim son seçimim” diye konuşuyor ve yerel seçim sath-ı mailinde bu, farklı bir hareketlilik getiriyor. Siyasi öngörülerde 2028’de de, hatta hayatta olduğu sürece Cumhurbaşkanlığına aday olabileceği tahmin edilen Erdoğan acaba gerçekten “Final”e mi yürüyor, ya da bu söylem, daha önce dillendirilen benzerleri gibi, desteğinde sıkıntı yaşanan ve seçimde tereddüt geçirebilecek kitlelere yönelik duygusal bir hamle mi değerlendirmeleri yapılıyor.
Parti ileri gelenleri, “Yeniden seçilmenin yasal formülleri var” niteliğinde “Ölüm bizi ayırıncaya kadar” tahminleri yapıyor. Muhalefet çevrelerinde de sayısal zorluklara rağmen “Anayasa değişikliği ile erken seçime gidip yeniden aday olma” ihtimalini göz ardı etmiyor.
Tam burada, Bahçeli devreye giriyor. MHP’nin 14. Genel Kurulu gibi kritik bir zeminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Ayrılamazsın” diye sesleniyor. Bahçeli’nin bu ifadeyi kullanırkenki ses tonu herkesin dikkatini çekiyor. Bir tür “Nasıl düşünebilirsin bunu” muhtevası taşıyan “Azarlama” tonu bu. Hani Bahçeli’nin muhalefete yönelik veya hedefe aldığı insanlara yönelik “Azarlama – hakaret” söylemleri de bilinir, ama bu öyle değil. Yani diyelim misyon yüklenmiş birisine hitap eder gibi. “Seni bunun için mi seçtik” der gibi…
Bahçeli’nin arkadan gelen sözleri bu muhtevayı besliyor. Bir parti liderinden başka bir lider (Sonuçta Erdoğan da Cumhurbaşkanı olmasına rağmen bir parti lideri ve bunun böyle olmasını bizzat kendisi dikte eden birisi) hakkında söylenmesi akla gelmeyecek olan şeyler söylüyor. Şöyle ki:
“Ayrılamazsın.
“Türk milletini yalnız bırakamazsın.
Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz.”
Bu sözler gerçekten ilginç. Bu cümlelere gelen zihni hazırlıkta belli ki “Erdoğan giderse Türk milleti yalnız kalacak” değerlendirmesi var. Diğer cümle daha çarpıcı. Erdoğan’ı “Yeni yüzyılda kurtarıcı lider olarak görmek” nasıl bir şey? Nedir kurtarıcılık? Nereden kurtuluş? Hangi özelliği sebebiyle kurtarıcı oluyor Erdoğan?
Bahçeli kendisini görmüyor aynı misyonda. Dün “Tekeden süt çıkarsa ancak sen Cumhurbaşkanı olabilirsin” dediği birisini aradan 10 yıl geçtikten ve Cumhur İttifakı içinde beraber yol yürüdükten sonra böyle bir noktaya geliyor. “Cumhur İttifakı olarak yanındayız, beraberindeyiz.” diyerek iktidarın en belirgin parçasını oluşturuyor.
Neresinden bakılsa siyasetin en ilginç olayı yaşanıyor. Bahçeli, Cumhur İttifakına desteğinde “parti çıkarı önceliği” ile hareket etmediklerini farklı ortamlarda ifade etti. Son sözleri, Erdoğan’a çok farklı baktıkları bir noktaya geldiklerini de gösteriyor.
Olayı çözmeye çalışırken aklıma “Devlet Bahçeli bunları söylerken nasıl bir yerden konuşuyor?” sorusu geliyor. Türkiye’de “Kurtarıcı” tanımlaması yapmak, hep, çok farklı ve derin bir yaklaşımın ürünü oldu.
Bahçeli’nin bu değerlendirmesi Erdoğan’ın dünyasında nasıl karşılık buldu, bu sözlerin neden söylendiği öngörüldü, bu da merak edilenler arasında.
İlginç vesselam.