[Karar]
YRD. DOÇ. DR. RAMAZAN GÜREL
Terim olarak iman genellikle, “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanıp güvenmek” diye tanımlanır.
Kur’an-ı Kerim’in değerler sisteminin unsurlarından biri de imandır. Dinin merkezinde imanın bulunması ve dini hayatın bütün yönleriyle bu değere göre anlam kazanmasından ötürü imanın, dinin özü ve temel değerlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmaz.
İnanan kişinin fiillerinin arkasında bir motivasyon olarak yer alan iman değerinin insandaki ilk tezahürü, bu duygunun onun iç dünyasında gönülden gelen bir yönelişle ortaya çıkmasıdır. Tam bu anda insanın yaşadığı farklı tecrübeler, bir değer olarak imanın oluşum ve gelişiminin hangi safhalardan geçerek şekillendiğini anlama konusunda önümüzü aydınlatır.
ENTELEKTÜEL BİR ARAYIŞ
İlk başta, içe doğan yüce bir varlığa iman etme duygusu ve sezgisi ile sarsılma insanı gerçek yaratıcıya bağlanmaya götürür. Zira iman, bir taraftan sorular, şüpheler ve aykırı eylemlerin sarstığı diğer taraftan amellerin teyit ettiği bir eğitim sürecidir.
İMANSIZLIK SAVRULMADIR
Allah’a imanın yok olması, yaşamın yüksek anlamlarından, insanlığın övünç duyulacak değerlerinden soyutlanma demektir. Kur’an-ı Kerim, Allah’a inancını kaybeden insanın hissettiği çatışma, stres ve kaybı insanın gökten düşmesine ve kendisini kuşların kapıp götürmesine veya rüzgârın onu uzak bir yere savurmasına benzetir (Hac, 31). Kur’an-ı Kerim’in değerler sisteminde seçkin bir yere sahip olan iman değeri, farklı ayetlerde bir iç uyanış olarak doğuşundan, kuvvetlenmesinden, şirk unsurlarından arındırılmasından arı duru hale gelişine kadar bütün aşamalarıyla anlatılıp özendirilmektedir. Allah’ın elçileri, tevhit inancının getirisi olan iman değerini din eğitimi sürecinde muhataplarının gönüllerine yerleştirmek uğruna inkârcı kavimleriyle mücadele edip çeşitli bedeller ödeyerek bir ömür tüketmişlerdir.