Vahdette kesret, kesrette vahdet, birlikte çokluk, çoklukta birlik anlamına gelmektedir. Tasavvuf düşüncesinde vahdet esas, kesret görecelidir. Var olan ve yok olması düşünülemeyecek yegane varlık Hakk Teala'dır. Kesret ve vahdet birbirine mukabil iki kavramdır. Kesret çokluk, vahdet birlik anlamındadır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Abdülhakim Sancak Camisi'nin "Vahdette kesret, kesrette vahdet" fikriyle tasarlandığını belirterek, "Yapıda sadece ana ibadet mekanı değil, tüm mimari unsurlar bu biçimde ele alınmıştır. Minarenin yüksekliği 39 metre olup, köklü bir eğitim kurumunun camisi olması hasebiyle kamış kalem biçiminde tasarlanmıştır." dedi.
Bu konuşmanın ardından "Vahdette kesret, kesrette vahdet" sözünün anlamı araştırılmaya başlandı.
TASAVVUFTA VAHDETTE KESRET, KESRETTE VAHDET AÇIKLAMASI
Her şeyin Allah’ın indinde bir ilmi hakikati vardır. Bu ilmi hakikate ayan-ı sabite adı verilir. Bu ilmi hakikat Allah’ın Zatında, Zatıyla Zatında, Zatça yaptığı düzenlemedir.
Her ilmi hakikat (ayan-ı sabite) kendi bünyesinde ilahi Zatın isim ve sıfatlarını taşır. Kur’an “Cem esma ve sıfatı cami Zat” olduğundan yani tüm isim ve sıfatları toplayan Zat olduğundan bu program (ilmi hakikat – ayan-ı sabite) Kur’an’ı taşır. Hakk’ı “İlmi Zat” taki Zatından ayrı olmayan programıdır. Zat BİR’dir (vahdet) ancak Zat’tan ayrı olmadan Zatındaki bu ilmi hakikat programları her mevcud için olduğundan ve her mevcudda çokluğu (kesret) oluştuğunda “İLK VAHDETTE KESRET ve KESRETTE VAHDET” mertebesi Zatında oluşmuştur. Bu mertebeye tasavvuf ehli “Ferdiyeti Zat” ismini vermiştir. Zatı TEK ve BİR (Vahdet), programı oluşturan isim ve sıfatları çok (kesret) olduğundan asli tekliğinde ve birliğinde çoğalmıştır. İsim ve sıfatların kökeni ve kaynağına bakarsan tek (vahdet), Zat açısından isimlerin çokluğuna bakarsan (kesret) oluşmuştur. Bu nedenle vahdet ve kesret bakış açısına göre değişen iki itibardır. Zatın tekliğinde çokluğa bakarsan “vahdette kesret”, isim ve sıfatlarını çokluğunda TEK ZATA bakarsan “kesrette vahdet” ismini almıştır. Bütün hepsi ise tek bir hakikatin farklı yönleridir. Hakk, bilinmekliliğini isteyip alemleri zuhura çıkarırken, bu ilmi hakikatleri (ayan-ı sabite programları) suretleri üzere oluşturmuştur. Yani alemin suretlerinde isim ve sıfatları açığa çıkmış, Kendi Zatı bu çokluğu arkasında batında kendi tekliğinde kalmıştır. Yani alem ve içindeki her şey O’nun isim ve sıfatlarının görünmesinden ibarettir. Her mevcud Allah’In Zahir ismiyle şehadet aleminde çoğalmıştır. Bu çokluğun altında O’nun isim ve sıfatları ve isim ve sıfatlarının arkasında Zatı vardır. İşte bu şehadet aleminde çokluktan (kesretten) perde arkasındaki Zatı idrak edebiliyorsan “kesrette vahdet” ten ve Zat idrakiyle çokluğa bakarken “vahdette kesretten” söz edebilirsin. Kesret ve vahdet senin için baktığın açıya göre izafi bir hal alır. Örneğin bir insan kendi başına bir zattır. Zatına ait anne, baba, kardeş, işçi, memur, ağlayan, gülen, okuyan, konuşan, gören vb. isim ve sıfatları vardır. Bu isim ve sıfatların çoğalması zatını çoğaltmaz. İsim ve sıfattır. Zatın itibarları ve izafetleri ve görünümleridir. İşte sen tek Zatına bakıp Zatından isim ve sıfatlarına bakarsan “vahdette kesretten” isim ve sıfatlarından Zatına bakarsan “kesrette vahdetten” söz etmiş olursun. Zatın kendi tekliğinde bir değişim olmadan. Değişim zatının suretleridir. Bilgisayardaki “Windows” programından, alt program ve açılışlara bakarsan “vahdette kesretten” açılmış programlardan “Windows” a baktığında kesrette vahdetten söz etmiş olursun. Örnekleri arttırabilir ve idrakini arttırabilirsin. Bu hakikatlerin bilinmesi müşahedesi için bir yoldur. Bilinmezse müşahede edilemez. Müşahedenin makam olması içinde “tevhid eğitimi” gereklidir.