Uzaylılar savaşmak değil konuşmak istiyor

ABD’li yazar Ted Chiang’in ‘Arrival’ isimli romanından beyazperdeye uyarlanan ‘Geliş’, bilimkurguyla yoğun dramatik öğeleri gerçekçi bir şekilde iç içe sunuyor. Dünyaya inen uzaylılar savaşmak yerine oturup konuşmak istiyor. Filmde “uzaylı nedir, insanlığa faydaları dokunur mu ve dünyaya niçin gelirler?” gibi sorular cevaplanıyor.

ÖZEL HABER: ERKUT TEZERDİ

Filmlerde mevzu uzaylılar oldu mu, yaşanan hadiseler hep iki kurgu ekseninde gelişir. Birincisi kaçırma vakası, ikincisi ise global bir işgal planı. Mesela birinci kurgunun ilk etabında öncü bir uzaylı birliği, çiftliklerde pastoral yaşamı tercih eden kişilerin tek katlı ahşap evlerini ziyaret eder. Kaldırma ışını vasıtasıyla çifçiler hatta ailesinden kopuk yaşayan ergen çocuklar, odalarının pencelerinden ağır çekimde dışarıya taşınıp gemiye alınır. Ardından da uzaylılar bu kişilerin üzerinde birkaç deney yapar. Bu kaçırılanlar sonra ya özel güçler kazanır ya da ilkel yöntemlerle uzaylıları hunharca katlederek insanoğlunun skor tablosuna artı 1 puan yazılır. İkinci kurgu planında da görsel efektli bir savaş mevzusu işlenir. Uzaylılar dünyaya devasa uzay gemileriyle gelir gelmez adımızı dahi sormadan savaşa girişir. Gerisini biliyorsunuz, Amerikalılar korkusuz, espritüel ve acayip şanslı askerleriyle dünyayı kurtarır. Ancak bu hafta vizyona giren ‘Geliş’ filminde bunların hepsini unutun.

TÜM DÜNYA PANİKTE

‘Geliş’te dünyanın farklı noktalarına kaju fıstığına benzer 12 devasa uzay gemisi aniden iniş yapıyor. Herkes panikliyor. Ordular harekete geçiyor. Bütün dünyada olduğu gibi ABD’de de bilimciler bir araya getiriliyor. Alanında öncü fizikçiler, matemetikçiler, doktorlar ve dilbilimcileriyle anlaşılıyor. Amaç uzaylılarla iletişime geçmek. Dost ya da düşman olup olmadıklarını ve neden geldiklerini öğrenmek.

BEN İNSANIM PEKİ SİZ?

Dilbilimci Dr. Louise Banks, ekibiyle beraber uzaylıların gemisine giriyor. Onlarla karşılıklı konuşarak diilerini öğrenmeye ve amaçlarının ne olduğunu anlamaya çalışıyor. “Ben insanım” diyor, sonra da karşılık almayı bekliyor. Fakat cam bölmenin ardında konuşan uzaylıların dili çok farklı. Çıkardıkları sesler ise ürkütücü. Dost olmak istiyorlar ama acaba dünyaya neden geldiler? Çinliler ve Rusların savaş yanlısı oldukları için beklemeye pek de niyetleri yok. Buna ABD de eklenince sıra dışı olaylar silsilesi başlıyor. Geçmiş ve gelecek arasında önemli bir bağ kuruluyor. ‘Geliş’, dramatik öğeler açısından zengin, bilimkurgu tarihine adını altın harflerle kazıyan etkileyici bir yapım.

HAKKINDA SENELERCE KONUŞULACAK

Bir aile dramı şeklinde başlayan ‘Geliş’in samimi anlatımı ve dünya barışına yönelik vurucu mesajı kayda değer. Film boyunca gerek uzay gemisinde gerekse çevre tasvirinde kullanılan gri tonlar kaotik ambiyansı tutarlı bir biçimde yansıtırken senaryoya ve Dr. Louise Banks’in yaşadığı evlat acısını içselleştirmeniz açısından katkı sağlıyor. Ortaya Christopher Nolan imzalı ‘Yıldızlararası’ gibi hakkında yıllarca konuşulacak bir yapım çıkmış. Ancak uzaylıların neden devasa evrimleşmiş mürekkep balığı görünümünde olduklarını anlamış değilim. O forma sahipken uzay gemilerini nasıl yaptıklarına dair mantıklı bir açıklama getiremedim. Filmde keşke bununla ilgili küçük bir işaret olsaydı.

OSCAR'A BİRKAÇ DALDA ADAY OLABİLİR

Filmin senaristi Eric Heisserer, Ted Chiang’in romanının senaryosunu beyazperde için çok iyi kaleme almış. Anlatımı yalın. Ayrıca zaman atlamalı sahneler nitelikli düşünülmüş. ‘Geliş’ filmi 89. Akademi Ödülleri’nde ‘en iyi uyarlama senaryo’ dalında aday olabilir. Filmin yönetmeni Denis Villeneuve’un ‘İçimdeki Yangın’, ‘Tutsak’ ve ‘Düşman’ gibi etkileyici yapımları göz önüne alındığında Akademi’nin Villeneuve’un başarılarını artık görmezden gelmeyeceğini düşünüyorum. Akademi, bilimkurgu yapımlara karşı hep önyargılı davranır. Fakat ‘Geliş’ gerçekçiliği ve mesajıyla bu kuralı yıkabilir. Birkaç dalda adaylık kazanabilir.

SİNEMADA BU HAFTA

Gökşen Aydemir: Hayallerle naif bir veda

Canavarın Çağrısı: Annesinin hastalığını ve öleceği gerçeğini kabul edemeyen Conor’ın hayalleriyle kurduğu dünyada terapi olma sürecine dair, naif bir veda filmi.

Pınar Karahan: Diyaloglar zekice

Benim Adım Feridun: Zekice kurgulanmış diyaloglara sahip. Ancak anlatımında aksaklıklar var. Bu da gerek karakterlerle gerekse de konuyla içselleştirmeyi kırabiliyor.

Erkan Büker: Son yılların en iyisi

Geliş: Bir dilbilimci ile bir uzay fizikçisinin dünyaya gelen uzaylılarla iletişim kurma çabalarını anlatan, son yılların en başarılı ve en etkileyici bilimkurgu filmi.

BAŞKA NELER İZLEYECEĞİZ?

Canavarın Çağrısı: Fantastik / 108 dakika

Başrollerini Sigourney Weaver, Felicity Jones, Lewis MacDougall ile Liam Neeson’ın oynadığı filmin yönetmen koltuğunda Juan Antonio Bayona var. Filmde hastalığın pençesindeki annesi ölüm döşeğinde yatan ve bulunduğu okulda zorba eğitimcilerle uğraşan 12 yaşındaki bir çocuğun, bu zorluklarla başa çıkmak için beklenmedik bir şekilde en ihtimal dışı dostunu çağırması konu ediliyor.

Benim Adım Feridun: Komedi / 111 dakika

Çağan Irmak’ın Mahir Ünsal Eriş’in aynı adlı eserinden sinemaya uyarladığı film, Halil Sezai Paracıkoğlu’nun canlandırdığı ve uzun süreli ilişkisi yeni bitmiş olan Ersan adındaki bir gencin, tesadüfi olarak gittiği bir düğünde başka birine benzetilmesi sonucu gelişen sıra dışı komik olaylar anlatılıyor. Filmin başrollerinde ayrıca Büşra Pekin, Suzan Aksoy ile Özge Borak yer alıyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

Hayat Haberleri