GÜVEN ADALI / İSTANBUL
Türkiye’de ekonomi yönetiminin ilk gündem maddesi yüksek enflasyon ve bu sorunu çözebilmek için pek çok adım da atılıyor. Fakat yüzde 11,20’ye ulaşan tüketici fiyat endeksinin (TÜFE) altında yatan en büyük nedenlerin başında ise üreticideki yüksek maliyet. Türkiye İstatistik Kurumu’nun açıkladığı, ülke sınırları içinde üretimi yapılarak yurt dışına ihraç edilen malların üretici fiyatlarındaki değişimi ölçen yurt dışı üretici fiyat endeksi (YD-ÜFE), bir önceki yılın aynı ayına göre %24,05 artış gösterdi. Sektörlere göre en fazla artış, yüzde 44,42 ile kok ve rafine petrol ürünlerinde gerçekleşirken, bu imalatı sırasıyla yüzde 31,67 ile deri ile ilgili ürünler, yüzde 31,13’lük oranla kağıt ve kağıt ürünlerinde gerçekleşti. Ana sanayi gruplarına göre ise 2016’nın eylül ayına göre enerji sektöründe maliyetler yüzde 44,42 artış kaydederken, ara malı üretiminde yüzde 26,96, sermaye malında ise yüzde 22,10 artış yaşandı. 3 Ekim’de açıklanan, Yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) de, 2017 yılı Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %16,28 yükseldi. Ana sanayi gruplarına göre ara malı üretiminde yüzde 22,96, sermaye malında yüzde 15,92, dayanıklı tüketimde yüzde 14,46, enerjide yüzde 11,20, dayanıksız tüketim ürünlerinin maliyetinde ise yüzde 8,79 artış kaydedildi. Sanayinin dört sektörünün bir önceki aya göre değişimleri; madencilik ve taşocakçılığı sektöründe 2016’nın Eylül ayına göre artış oranı yüzde %0,72 artış, imalat sanayi sektöründe %0,35 artış, elektrik ve gaz sektöründe %1,57 düşüş ve su sektöründe %0,34 artış olarak gerçekleşti. Bina İnşaatı Maliyet Endeksi (BİME) ise Temmuz–Ağustos–Eylül aylarını kapsayan 2017 yılı üçüncü çeyreğinde, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %22,1 arttı. Dört çeyrek ortalamalarına göre ise inşaat sektöründe maliyetler yüzde 17,1 yükseliş kaydetti. Bina maliyetlerini oluşturan etkenlere bakıldığında işçi ücretlerinin yüzde 12,9, malzemelerin yüzde 25,1, tesisat malzemelerinin ise yüzde 23,9 yükseldiği gözlendi. Rakamları değerlendiren İntegral Yatırım Araştırma Direktörü Tuncay Turşucu, şunları söyledi: “Enerji ve ara malında yüksek artış büyük ölçüde TL’nin 2016 yılının sonu ve 2017 yılının başlarındaki değer kaybı alakalı. Çünkü her iki mal grubu da ithalata dayanıyor. Dolayısıyla TL’deki değer kaybı üreticinin maliyetini artıran önemli bir faktör. Bu durum ise ilerleyen aylarda TÜFE rakamına da sirayet edebilir. Ancak YD-ÜFE Nisan ayında yıllık %26,38 artışı gördükten sonra bu seviyenin altında kaldı. Başka deyişle kur artışının geçişkenliği kaybolmuş görünüyor. Enflasyon konusunda ise üretici maliyetlerini kontrol etmek elbette önemli ancak mevcut durumda TÜFE’de talepten kaynaklanan bir enflasyon baskısı var. Bu ise üretici fiyatlarından farklı bir durumun olduğunu ortaya çıkarıyor.”
KURDA İSTİKRAR SAĞLANMALI
Üretici maliyetlerindeki yükselişin enflasyona yaptığı baskıyı değerlendiren Gedik Yatırım Portföy Yönetim Müdürü Eral Karayazıcı, şunları söyledi: “Türkiye’de enflasyon üzerinde etkili olan iki faktör var. İlki kur artışı ikincisi fiyatlama davranışlarında oluşan değişim. 2008-2015 döneminde enflasyon %8 bandı içinde yatay seyretti. Ancak 2017 yılında bu bandın dışına taşarak %12’ye kadar yükseldi. Alışılan seyir önce kurun ardından enflasyonun yükselmesi bunu takiben kur artışının sona ermesi ve enflasyonunda yeniden gerilemesiydi. Son 14-15 aylık periyotta kur artışının daha kalıcı bir görünüm kazanması enflasyonda düşüşü engelliyor. 2016 yılında maliyet artışını fiyatlara yansıtamayan üreticilerin 2017 yılında aksiyon almaları ve vergilerin artması da diğer etkenler. 2017 yılını %10 enflasyon ile noktalamamız muhtemel. 2018 yılında enflasyon oranının düşmesi için öncelikle döviz kurlarında istikrarın sağlanmasına düşmese bile yatay kalmasına ihtiyaç var. Bu başarılırsa yeniden %8’e yönelim görece kolaylaşacaktır. “
ÖNCE ÜRETİCİDE DÜŞMELİ
ÜFE ile TÜFE arasında yakın bir ilişki olduğunu belirten Kapitalfx Araştırma Müdür Yardımcısı Enver Erkan, ”Bu yüzden tüketici fiyatlarının öngörülmesi açısından ilk bakılması gerekenlerden birisi ÜFE’deki trend ve beklentilerdir. Tarımda ve sanayide bolca ithal girdi kullanılan bu dönemde, döviz fiyatındaki yükseliş ithal girdi fiyatları üzerinden ilk önce maliyetleri, ardından da 2-3 ay gecikmeli, hatta bazen daha erken bir şekilde tüketici fiyatlarını etkiliyor. Dolayısıyla atılması gereken adımlardan birisi, gerek hammadde ve girdiden kaynaklı, gerekse de malın el değiştirme sayısı, nakliyatı, taşınması, vs. gibi nedenlerle maliyet artışına neden olan faktörleri yapısal düzenlemelerle ortadan kaldırmaktır. Üretici fiyatları düşmeden tüketici fiyatları düşmez. İlk önce %16 üzerindeki ÜFE’nin makul seviyelere çekilmesi lazımdır” dedi.