Ayla filminin başarısıyla beraber sinema sektörünün güçlü aktörleri arasına giren Dijital Sanatlar Yapımevi, bu başarısını Müslüm’le de tekrarlayarak “Tüm Zamanlar” listesinde üst sıralarda iki filmle yer aldı. Türkiye sinema tarihini baştan yazan Dijital Sanatlar, 2019’a da hız kesmeden giriyor. 18 Ocak’ta ‘Çiçero’, 15 Mart’ta ise ‘Turkish’i Dondurma’nın vizyon yolculuğu başlıyor.
Gerçek hayat hikayelerini beyazperdeye uyarlayarak ülkemiz sinemasında eksikliği hissedilen “True Story” kategorisinde önemli bir boşluğu dolduran Dijital Sanatlar, SOHO’da düzenlediği basın toplantısıyla hem vizyona girecek filmlerini hem de bu yıl çekimlerine başlayacak yeni projelerini tanıttı.
İki bölüm halinde düzenlenen basın toplantısının ilk bölümünde Turkish’i Dondurma filminin fragmanı ilk kez basın mensuplarıyla buluştu. Ardından Yapımcı Mustafa Uslu, Yönetmen Can Ulkay ve filmin oyuncularından Ali Atay, Erkan Kolçak Köstendil, Şebnem Bozoklu ve Alma Terziç sahneye çıkarak gazetecilerin sorularını yanıtladı. Toplantının ikinci bölümde ise 18 Ocak Cuma günü vizyona girecek Çiçero filminin yeni fragmanı ve yepyeni afişi ilk kez gazetecilerin beğenisine sunuldu. Ardından bu kez filmin yönetmeni Serdar Akar ve Yapımcı Mustafa Uslu sahneye çıkarak bilgiler paylaştı.
MUSTAFA USLU: “SEVGİ VE İYİLİK FİLMLERİ YAPIYORUZ”
Turkish’i Dondurma filmini anlatarak ilk bölümü açan Mustafa Uslu; “Ayla ile hem ülkemizde hem dünyada insanların kalbine dokunmayı başardık. Turkish’i Dondurma filmimizle de bunu başaracağız. Ali (Erkan Kolçak Köstendil) ve Mehmet (Ali Atay) karakterleri üzerinden savaşın kazananının olmadığını göstereceğiz” dedi.
İzleyicilerimize layık olmaya çalıştıklarını anlatan Uslu; “Güzel bir şey yaparsanız her zaman karşılığı vardır. Elimizden geldiği kadar özenli ve iyi filmler yapmaya çalışıyoruz. Son 15 yıldır sinemaya gitmeyi unutan, küsmüş kitleleri tekrar sinemaya çekiyoruz. Ayla ve Müslüm’le bunu başardık. Bizim için gurur verici. Sevgi ve iyilik filmleri yapıyoruz. Turkish’i Dondurma’da da böyle bir amacımız var. Tüm oyuncularımıza çok teşekkür ediyorum. Bu film bir yerlere gelecekse onların sayesindedir” dedi.
CAN ULKAY: “HEM PRODÜKSİYON HEM OYUNCULUK ANLAMINDA İDDİALI BİR FİLM YAPTIK”
Turkish’i Dondurma’nın yönetmeni Can Ulkay; “Aslına bakarsanız çok sert bir hikayeydi, senaryolaştırdıktan sonra arkadaşlarla birlikte üzerinden geçerek dramatik kurgu yarattık. İçinde hem dram, hem komedi unsurları var. Yabancı oyuncular dahil herkes çok sevdi filmi. Çok iddialı bir iş yaptığımıza inanıyorum. Hem oyunculuk anlamında hem görsel olarak” dedi.
ALİ ATAY: “FİLMDE DONDURMACIYI OYNADIM AMA HİÇ DONDURMA YEMEDİM(!)”
Turkish’i Dondurma’daki rolünü nasıl kabul ettiğini anlatarak konuşmasına başlayan Ali Atay; “Ayla olsun Turkish’i Dondurma olsun, Mustafa Uslu’dan müthiş hikayeler geliyor ve hayır diyemiyorsunuz. Bir yolculuğa çıkarken bana filmin sunumu verdi ve çok etkilenip hemen kabul ettim” dedi. Karaktere hazırlanma aşamalarından da söz eden Atay; “Gerçek bir hayat hikayesini nasıl daha gerçekçi kılabiliriz diye Erkan’la aramızda çok konuştuk, çünkü aslında filmin kahramanları daha önce de söylediğim gibi bir nevi ‘deli’… Normal insanların; filmde de göreceğiniz gibi; onların yaptıklarını yapabilmesi mümkün değil. Hayata bakışları da öyle olmalıydı. İster istemez oralarda dolanırken film aslında bir yandan da çok komik oldu. Bu da fragmana çok iyi yansımış. Bir sürü sahneyi çok gülerek çektik. O kadar dondurmacı rolündeydim. Hiç dondurma yemedim(!)” dedi.
KÖSTENDİL: “BU FİLMLE SİNEMANIN BÜYÜSÜNE BİR KEZ DAHA İNANDIM”
Turkis’i Dondurma’da deveciyi canlandıran Erkan Kolçak Köstendil filmde yer alan Junior isimli deveyle eğlenceli set anılarını anlatarak söze başladı; “İlk hafta çok uyumluydu, bizi çok şaşırttı ama ikinci haftadan sonra kafasına göre takılmayı tercih etti. Biz de ona uyduk, yönetmenimiz kamera açılarını ona göre ayarladı, mizanseni değiştirdi” dedi.
Filmin konusuyla ilgili görüşlerini de anlatan Köstendil; “Tarihte hakkında çeşitli iddialar bulunan, tartışmaların olduğu bir olayı filme çektik. Ama o olayların içinden sinemanın işine yaracak kısmı alıp, esinlenip bir film yaptık. Filmin içinde milliyetçi duygulara sahip iki tane adam var. O duygulara sahip olmasalar savaşa girmezler. Bence filmin en önemli özelliği milliyetçiliğin ötesinde, savaşın ne kadar saçma olduğunu anlatması. Halklar bir arada yaşarken savaşın hepimizi nasıl böldüğünü ayrıştırdığını anlatan bir film Turkish’i Dondurma” dedi.
“O yüzden bütün yabancı oyuncularımız da filmi çok sevdi. Evrensel bir film çünkü ve bizi de en çok bu heyecanlandırıyor aslında. Filmde bu mücadeleyi veren iki Türk’ten birini oynuyorum. Ben biraz daha; aman başımız belaya girmesin, aman düzenimiz bozulmasın diyen tarafım ama sen karışmasan bile o var olan sorun gelip dolaşıp sana dokunuyor. Benim oynadığım karakter onu temsil ediyor. Sinemanın ne kadar büyülü bir ortam olduğunu bir kez daha gördüm ve hatırladım bu filmle. Çünkü uzun süredir sıfırdan kurulmuş bir set, bir mekanın içinde çekim yapmamıştım. Bana sinemanın büyüsünü hatırlattı” diyerek sözlerini sonlandırdı.
ŞEBNEM BOZOKLU: “KENDİ MİNİCİK DÜNYALARINDAN KOCAMAN BİR DÜNYA YARATMAYI BAŞARAN KAHRAMANLARIN HİKAYESİ”
Çekim sürecini anlatan Şebnem Bozoklu; “Sette geçen zamanlar hayatımızın en zevk aldığımız yazlarından biriydi. Can Hocamızın sayesinde çok rahat ve güzel bir set ortamı geçirdik. Hiç zorlanmadan tereyağından kıl çeker gibi bitirdik” dedi. “Dünyanın her yerinde anlaşılabilecek evrensel bir hikayeye sahip filmimiz” diyerek sözlerini sürdüren Bozoklu; “Kendi minicik dünyalarından kocaman bir dünya yaratmayı başaran kahramanların hikayesi” dedi. “İzleyici olarak sevdiğim bir tür ve oyuncu olarak da içinde olmaktan çok heyecanlandığım bir film oldu Turkish’i Dondurma. Hep güzel hatırlayacağım bu filmi ve beraber dört ay geçirdiğimiz şahane arkadaşlarımı. İnanıyorum ki söylediğim şeyler tatlı bir his olarak izleyen herkesin içinde olacak” dedi.
ALMA TERZİÇ: “FİLMDE YABANCI OYUNCULAR FAZLA OLSA DA HEPİMİZ SANATIN ORTAK DİLİNDEN KONUŞTUK”
Filmde Rose karakterini canlandıran Alma Terziç; “Aslında Turkish’i Dondurma’da Türkler kadar yabancı oyuncu da var. Aynı dili konuşmamıza gerek kalmadan kamera açılınca hepimiz beraber çalıştık. Sanatın dili herhangi bir dil istemiyor. Sanat bizleri bu projede birleştirdi, ortak dilimiz oldu” dedi. “Bu filmli izleyince o iki kahramanla empati yapıyoruz, onları anlamaya uğraşıyoruz: Sanat bizi insanı anlamaya yönlendiriyor. Çünkü günümüzde birbirlerinden korkan toplumları, halkları da sanat birleştirecek. Bu film gösteriyor ki biz ülkeler ya da halklar arasında sanatla, sinemayla köprü kurabiliriz. Ben Bosna-Hersek’te bir savaş yaşadım. Ne kadar acımasız olduğunu biliyorum. Savaşta kazanan yok aslında herkes yaralı. Ama yaraları nasıl saracağımızı ve iyileştireceğimizi de film gösterecek bize” dedi.
Basın toplantısının ikinci kısmı Çiçero filminin fragmanının izlenmesiyle başladı. Bu kez Yönetmen Serdar Akar ve Mustafa Uslu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
SERDAR AKAR: “ÇİÇERO, TÜRKİYE SİNEMASININ VİZYONUNU DEĞİŞTİRECEK”
“Türk sinema seyircisi için de, sinema sektörümüz için de gerçekten sinema tarihimizde vizyonumuzu değiştirecek bir eser ortaya çıktı ki buna çok inanarak söylüyorum” diyen Serdar Akar; “Bunun da baş müsebbibi yapımcı Mustafa Uslu’dur. Umarım böyle filmleri Türk sinemasında daha fazla görürüz ve bu bir başlangıç olur” dedi. Akar; “Her filmin kendine özgü bir farkı oluyor ama ÇİÇERO çok büyük prodüksiyonlu bir film. Daha çok çalışıp daha iyi hazırlanmanız gereken bir filmdi ve öyle yaptık. Toplamda da 12 haftada tamamladık” dedi.
MUSTAFA USLU: “ÇİÇERO’DA İZLEYENLERİ ÇOK BÜYÜK BİR SÜRPRİZ BEKLİYOR”
“Çiçero Türk sineması adına ve benim yaptığım filmler adına çok farklı bir film. Siyasi ve askeri taraflarıyla birlikte, içinde savaş, casusluk, aşk temaları var. Ayrıca izleyenleri çok büyük bir sürpriz bekliyor! Bayılacaksınız, çok güzel oldu. Son 10 gündür itinayla rötuşları yapıyoruz. Eksik bulduğumuz yerlerde ek çekimler yaptık. Çok severek çektiğimiz bir film oldu” dedi.
İlyas Bazna bizden bir kahraman, araştırdığınızda göreceksiniz ki görevlendirilmiş bir Milli İstihbarat elemanı diyen Mustafa Uslu; “2. Dünya Savaşı sırasında çok önemli bir görev alıyor. Eğer o dönemde yapılan, yapılmaya çalışılan entrikalarla o kirli savaşa girmiş olsaydık; hangi tarafta olduğumuzun önemi yok, İngilizler ya da Almanlar fark etmez sonuçta savaş savaştır; çok genç bir cumhuriyettik… Savaşı kaldırabilecek ne ekonomik ne de psikolojik gücümüz vardı. Daha yeni savaştan çıkmıştık, yepyeni, tertemiz bir cumhuriyettik. Ne şart altında olursa olsun Türkiye’nin bu kirli savaşa girmemesi başta İngilizlerin düzenledikleri komploların bozulması gerekiyordu. İlyas Bazna ve arkadaşları yapmışlar. Bize de onların yaptıklarını beyazperdeye aktararak Türk halkına kazandırmak düştü” dedi.
Çocuklarla da çalıştıklarını söyleyen Uslu; “Çiçero’yu çekmeye karar verdiğimizde T4 uygulamasını da öğrendik. Bir ırk kendi ırkını daha saf hale getirmek için kendi hasta ve dezavantajlı çocuklarını da toplumdan ayrıştırıp onları yok ediyor. Dünyada bunu anlatan sayılı filmlerden birisini yaptık. Her platformda kendini ispat edecek çok güzel bir film oldu” dedi.
Çektiği filmlerdeki kriterlerinden bahseden Uslu; ”Bizi biz yapan, milli değerler olmasına, seyrettiğinde çocuklara ve kendi çocuklarıma zarar vermeyecek filmler olmasına ve en önemlisi de izleyenlerin gurur duyacağı filmler olmasına özen gösteriyorum. Eğer ben bu filmleri çekmezsem kimse çekmez. Özel ve seçilmiş insanların filmlerini çekmeye devam edeceğim. Naim Süleymanoğlu, Gülsüm Kabadayı’nın hayatlarını sinemaya uyarlayacağız bu yıl. Her biri pırlanta gibi yakut gibi çok değerli… Sinemaya gitmeyen insanların sinemaya gitmesini sağlıyoruz ve sağlamaya devam edeceğiz” dedi.