Türk Eczacılar Birliği (TEB) son günlerde sıkça tartışılan ve toplumda artış görüldüğü belirlenen 'aşı reddi' ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Aşı reddinin hiçbir bilimsel dayanağı olmadığını ve 2017 yılında 23 bin 600'e yükseldiğinin belirtildiği açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Kamuoyunda aşı kabulü noktasında yaşanan direncin arttığına, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bilgi kirliliğinin hızla yayıldığına endişeyle tanıklık ediyoruz. Yapılan araştırmalar, ülkemizde 2011 yılında 183 olarak kaydedilen aşı reddi sayısının 2017 yılında 23 bin 600'e yükseldiğini ortaya koyuyor. Bu akıl almaz artış halk sağlığı sorunlarını, salgın risklerini, ölümle sonuçlanabilecek vakaları beraberinde getirdiği gibi ülkemizin geleceği olan çocuklarımızı da tehdit etmektedir."
AŞI REDDİNİN SAĞLIĞI TEHDİT ETTİĞİNİ AÇIKLADI
Aşının sağlık alanındaki en önemli buluşlardan biri olduğunun belirtildiği açıklamada bu veriler 'korkutucu' olarak nitelendirildi. Açıklama şöyle devam etti:
"Sağlık alanındaki en önemli buluşlardan olan aşılar sayesinde geçmişte pek çok kişinin ölümüne yol açmış olan menenjit, çocuk felci, kızamık, kabakulak gibi hastalıklar ölümcül olmaktan çıkmıştır. Öte yandan Dünya Sağlık Örgütü'nün verileri, aşı sonucunda her yıl yaklaşık 3 milyon kişinin enfeksiyona bağlı ölümünün engellendiğini, pek çok hastalığın ve salgının önüne geçildiğini göstermektedir. Ancak son zamanlarda büyük oranda artış gösteren aşı reddi, uzun yıllar süren çalışmalar sayesinde olumluya giden tablonun hızla olumsuza dönmesine sebebiyet vermektedir. Sürdürülebilir halk sağlığının önündeki en büyük engellerden birisi olan aşı reddi, yalnızca ülkemizde değil dünyada da artış göstermiş durumda. Öyle ki Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklamaları, 2019 yılında sağlığı tehdit eden 10 sebepten birisinin de aşı kararsızlığı olduğunu gösteriyor. Kızamık vakalarının dünya genelinde yüzde 30 oranında artmış olması, Avrupa'da yaşanan geniş çaplı kızamık salgını da aşı reddinin sonuçlarından. Ülkemizdeki verilere baktığımızda 2016 yılında 9, 2017 yılında 69, 2018 yılında ise 557 kızamık vakasının bildirilmiş olduğunu görüyoruz. 2001 yılında görülen kızamık vakası sayısının 30.509 olduğunu göz önüne aldığımızda ise bağışıklama çalışmalarının ne denli başarılı olduğu ortaya çıkmaktadır. UNICEF'in istatistikleri ise boğmaca, difteri, tetanos, kızamık, çocuk felci ve verem sebebiyle tüm dünyada gerçekleşen çocuk ölümlerinin 1989 yılında 5 milyon civarında iken, gelişen aşılama uygulamaları sayesinde bu sayının günümüzde 100 bin dolaylarına gerilemiş olduğunu göstermektedir."
"TÜRKİYE'DEKİ AŞILAR, KABUL GÖREN AŞILARDIR"
Sağlık Bakanlığı tarafından aşıların güvenilir ürünler olduğunun belirtildiği söylenirken "Sağlık Bakanlığımız, aşıların güvenilir ürünler olduğunu, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkışının engellemesinin, bu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçilmesinin hedeflendiğini kamuoyu ile sıklıkla paylaşmaktadır. Aşılama programları, halk sağlığına yaptığı katkının yanı sıra ekonomik ve sosyal alanlarda da başarıyı beraberinde getirmektedir. Aşı reddinde sıklıkla karşılaşılan argümanlardan birisi de aşıların güvenilir olmadığı yönündeki bilimsel temelden yoksun iddialardır. Oysa aşılar, üretim ve dağıtım aşamalarında çok sıkı kontrollerden geçirilmekte. ülkemizde uygulanan tüm aşılar Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), EMA, FDA gibi dünyaca kabul görmüş otoritelerce ya da Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından ruhsatlandırılmakta, Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen ve onaylanan GMP (İyi Üretim Prosedürleri) kurallarına uygun üretilmektedir" denildi.
'MEDYADA BİLİMSEL TEMELLİ KONUŞMAYANLARA YAPTIRIM UYGULANMALI'
Son olarak kamuoyuna çağrıda bulunulan açıklamanın son bölümü ise şöyle: "Başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere konunun tüm muhataplarına çağrımızdır: Öncelikle aşı ile ilgili medyada yaratılmaya çalışan olumsuz algının ortadan kaldırılması gerekmektedir. Medyada bilimsel temelden yoksun açıklamalar yapan kişilere yasal yaptırımlar uygulanmalıdır. İtalya'nın aşı politikası gündeme alınmalı, bir çocuğun aşılanmamasının tüm çocukların sağlığının tehlikeye attığı göz önünde bulundurularak çocuklarını aşılatmayan ailelere tıpkı zorunlu eğitime karşı çıkanlara uygulanan yasal işlemlere benzer işlemler uygulanmalıdır. Son olarak ülkemizin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi'nin 3. Maddesi kapsamında çocuğun üstün yararı gözetilerek aşı politikaları bir an önce gözden geçirilmeli, aşı karşıtlığına karşı yaptırımlar uygulanmalıdır. Aşı reddine ilişkin karşımızda duran tablonun vahim bir hal aldığını ve mevzunun geleceğimiz olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, sağlık otoritesini ve sağlık alanındaki tüm paydaşları konuya ilişkin duyarlılık göstermeye, sorumluluk almaya, hep birlikte hareket ederek halk sağlığını tehdit eden bu duruma karşı ortak tavır sergilemeye davet ediyoruz."