DERLEYEN: ELİF KİRAZ
Canınız sıkkın veya kendinizi kaygılı mı hissediyorsunuz? e-postanızı kontrol edin. Hiçbir şey yok mu? Sosyal medyaya bir göz atın. Tatmin olmadınız demek? Yaptıklarınızı başa sarın. Telefonun başında saatler geçirmek o kadar kolay ki...
Sonuçta akıllı telefonlarımızı sevmek için birçok haklı nedenimiz var. Onlar hem kamera, hem radyo. Sevdiklerimizle iletişim kurmamızı sağlıyor, trafiğin durumunu söylüyor ve sorduğumuz tüm soruların cevabını veriyor. Aslında akıllı telefonlar hayatımızı kolaylaştıran iyi bir araç. Fakat onlarla ilgili bir ayrıntı aptalca davranışlara neden olabiliyor; yemek vaktinde telefonunuzu tabağın yanına yerleştirmek artık normal karşılanıyor ya da karşınızdakinin lafını bölerek gelen bir aramayı cevaplamak, hatta tuvalete giderken bile telefonu yanınıza almak gibi. İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre yetişkinler telefonu günde 33, gençler ise günde 90 kez kontrol ediyor. Bu kişilerin telefonda geçirdikleri toplam sürenin iki saatten fazlası anlamsızca ekranı kaydırmaktan ibaret!
Akıllı telefonların farklı fonksiyonları onları bugünün insanı için vazgeçilemez kılsa da fakat yapılan çalışmada bu aygıtların beyin sağlığımız için ne kadar zararlı oldukları kanıtlandı. Teknoloji bağımlılığı üzerine çalışan Dr. David Greenfield’in sonuçlarını açıkladığı araştırmayla cep telefonuyla geçirilen gereğinden fazla zamanın beynin hem yapısını hem de fonksiyonlarını (hafıza ve odaklanma gibi) olumsuz yönde etkileyebileceği anlaşıldı. Akılllı telefonlar aynı zamanda akıl sağlığı yerinde olan bireylerde obsesif-kompulsif bozukluk veya dikkat bozukluğu gelişimine de neden olabiliyor. Gerçekten de eğer bir toplumu adım adım dikkati dağılmış, yorgun, bencil ve empati yoksunu yapacak bir alet icat etmek istenseydi herhalde bu alet bir akıllı telefon olurdu.
Her ne kadar aynı anda birçok şeyi yapmada (sinema bileti alırken aynı anda yeni perdeler için kumaş seçmek gibi) çok başarılı olduğumuzu düşünsek de aslında beynimiz bu işleri birlikte yapmada zorlanır. Böyle durumlarda beynimiz yavaşlar ve iki işe de odaklanamamaya başlarız. Bu bizi verimsizleştirmekle kalmaz, zihnimizi de yorar. Çok fazla sayıdaki küçük bilginin hücumu beynin kısa süreli belleğinin aşırı yüklenmesine sebep olarak uzun süreli belleğe yeni bilgi transferini aksatabilir. Bu durum aynı zamanda dikkat vererek öğrendiğimiz bilgileri sonrasında hatırlayamamanıza da sebep olabilir. Birinden ayrılmak nasıl tüm insan ilişkilerini kesmek anlamına gelmiyorsa telefon kullanımınızı kısıtlamak da akıllı telefonunuzu sabit hatla değiştirmek demek değil. Gazeteci-yazar Louise Atkinson yeni kitabında cep telefonu bağımlılığından nasıl kurtulabileceğinizi anlatıyor.
BUGÜN BAŞLAYABİLİRSİNİZ
Nörobilime göre hepimizin bu denli bağımlı hale gelmesi aslında şaşırtıcı değil. Telefonlar ve aplikasyonları özellikleri bizi ödüllendirerek beynimize mutluluk hormonu olan dopamin salınımını tetikleyecek şekilde tasarlanmış. Güzel bir e-posta, arkadaştan gelen bir mesaj, ilginç bir haber... Eylem (telefonunuzu almak) ve ödül arasındaki bağ bir kez kuruldu mu ödüllendirmenin sıklığı da önemsiz hale gelmeye başlıyor.
Yatak odanıza sokmayın
Eğer telefonuzu çok sık kullandığınızdan şüphe ediyorsanız kendinize bazı sınırlar çizin. Bunu yapmaya başlamanın iyi bir yolu telefonuzu ne sıklıkta kontrol ettiğinizi ve ona ne kadar vakit ayırdığınızı takip eden bir uygulama indirmek. (iOS için ‘Moment’ ve android için de ‘Offtime’ kullanılabilir.) İngiltere’deki yetişkinlerin üçte biri telefonlarını uyandıktan sonra geçen ilk 5 dakika içinde kontrol ediyor, yarısından fazlası ise ilk 15 dakika içinde. Yüzde 38’i ise geceleri telefonlarıyla ilgileniyor. Eğer hayatınızı kontrol altına almak istiyorsanız yatak odanıza telefonunuzu sokmayın. Bu telefonunuzu çalar saat olarak kullanamayacağınız anlamına geliyor, yine de her zaman gerçek bir çalar saat edinebilirsiniz. Amaçlanan, telefonunuzu kontrol etmeyi otomatik bir alışkanlıktansa kasti bir seçim haline dönüştürmek.
Günde en az 30 dakika kullanmayın
Gün içinde kendinize ‘telefonsuz’ zaman dilimleri belirleyin. Ne kadar sık telefon orucu tutarsanız zaman içinde telefonunuzdan o kadar bağımsız hale gelirsiniz. Her gün için 30-60 dakikalık bir zaman dilimi seçin ve bu süre içinde telefonunuzu kapatın. Zil hariç tüm özellikleri kapatın ki telefon sadece sabit hat olarak hizmet etsin. Cuma günleri yatmadan önce telefonunuzu kapatmayın ve ertesi gün uyandıktan sonraki birkaç saat içinde de açmayın. Aileniz veya arkadaşlarınızla 24 saatlik bir ‘telefon detoksu’ yapmayı deneyin.
Evin içinde yasak alanları belirleyin
Evin içinde telefon kullanımın yasak olduğu alanlar belirlemek bitmeyen bir çatışmaya olan ihtiyacı ortadan kaldırabilir. Telefonları yatak odalarında yasaklamak herkese daha iyi bir uyku sağlarken yemek masasında yasaklamak da aileyi tekrar bir araya getirebilir. Yapılan çalışmalarda akıllı telefonun sadece varlığının bile yemek masasındaki sohbetler üzerinde olumsuz etkileri olabileceği gözlendi. Telefonunuzu masanın üzerinde tutmayın ve bir görüşme yapmanız gerektiğinde de öncesinde masadakilerden izin isteyin. Bu davranış etrafınızdaki insanların da kendi telefonlarıyla uğraşmasını engelleyecektir.
Bildirimleri kapatın
Telefonunuzun titreşip yanıp sönmesine karşı koymak zor, ayarlardan bildirimleri kapatarak kontrolü elinize alabilirsiniz. Telefonunuzun cazibesini kullanmadığınız gereksiz uygulamaları silerek daha da azaltabilirsiniz. Telefonunuzda sadece yaşam kalitenizi yükselten, önemli uygulamaları tutun (haritalar, galeri, müzik vb.).
Sinsi uygulamaları silin
Yaşam kalitenizi arttırmaktansa dikkatinizi dağıtan tüm uygulamaları silin. Eğer sizi mutsuz ediyorsa (mesela iş arkadaşınızın Facebook’taki tatil fotoğrafları) onu da silin. Sonuçta sosyal medyayı diz veya masaüstü bilgisayarınızdan da kontrol edebilirsiniz.
Sizi cezbedenleri budayın
Fazla kullanmadığınız uygulamaları ve e-postanızı telefonun ikinci sayfasına taşıyın, kullanmadığınız ama silinemeyen uygulamaları da üçüncü sayfaya. Sizi cezbeden uygulamaları da bir dosyada toplayarak daha az dikkat çekmelerini sağlayabilirsiniz.