TBMM Dışişleri Komisyonu, AK Parti İstanbul Milletvekili Volkan Bozkır Başkanlığında toplandı.
Komisyon, gündemindeki uluslararası anlaşmaların görüşmeleri öncesinde Libya ile imzalanan Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nı ele aldı.
Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin, Türkiye'nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hakları bağlamında attığı kararlı adımlarla farklı bir boyut kazandığını söyledi.
Libya ile imzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının uluslararası toplumun bazı aktörleri tarafından manipüle edilmeye çalışıldığını ifade eden Kıran, anlaşmanın her maddesinin BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne uygun olduğunun altını çizdi.
Anlaşmanın Türkiye'ye teknik, siyasi, ekonomik anlamda katkılarının olacağını belirten Kıran, "Bu konuyu Sayın Cumhurbaşkanımız ve Dışişleri Bakanımızın talimatıyla Meclisimizi bilgilendirmek istedik. Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'nın kısa sürede Meclisimize sevk edilerek, kabul edilmesini önemsiyoruz. Bu anlamda tüm siyasi partilerin bu anlaşmayı desteklemesi de önemli bir husustur." diye konuştu.
'TÜRKİYE HAKÇALIK PRENSİBİ İLE ANLAŞMA YAPTI'
Dışişleri Bakanlığı İkili Siyasi İşler ve Denizcilik-Havacılık-Hudut Genel Müdür Vekili Büyükelçi Çağatay Erciyes de Türkiye ile Libya deniz sınırı anlaşmasının, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile imzaladığı anlaşmadan sonra bu konuda yaptığı ikinci anlaşma olduğunu söyledi.
İmzalanan muhtırayla Libya ile 18,6 millik bir sınır çizgisiyle Kıta Sahanlığı (KS) ve Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) sınırlarını belirlediklerini anlatan Erciyes, şunları kaydetti:
"Bu anlaşma çok önemli bir anlaşma ve bir an önce onaylanması önem taşımaktadır. Bazı ülkeler bunun uluslararası hukuka aykırı olduğunu iddia ettiler. Uluslararası hukukun koyduğu kural, sınırlandırmanın hakça olmasıdır. Bu anlaşma da hakçalık çerçevesinde yapılan bir anlaşmadır çünkü uluslararası hukukta Rum ve Yunanların iddialarının hilafına adaların, otomatik olarak KS ve MEB yaratma hakları yok. Sınırlandırmada adaların özel konumlarına, kıyı uzunluklarına, bulundukları coğrafyaya bakılıyor. Uluslararası mahkeme kararlarında da ikili anlaşmalarda da adalara hiçbir şekilde deniz yetki alanı verilmiyor. Türkiye de bu hakçalık prensibiyle hareket ederek bu anlaşmayı Libya ile yaptı. Dolayısıyla bu anlaşmanın hem bizim tarafımızdan hem de Libya tarafından onaylanarak bir an önce BM'ye bildirilmesi çok büyük önem taşıyor."
Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunun 2000'li yılların başlarında bölgede büyük miktarda doğal gaz ve petrol rezervlerinin ortaya çıkmasıyla başladığını anımsatan Erciyes, 2003 yılında bölge ülkelerinin yavaş yavaş sınırlandırma konusunu gündeme getirdiğini söyledi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin bu çerçevede 2003 yılında Mısır, 2007 yılında Lübnan, 2010 yılında ise İsrail ile anlaşma yaptığını dile getiren Erciyes, bu anlaşmalara Türkiye'nin KKTC ile itiraz ettiğini belirtti.
Erciyes, itirazın ilk nedeninin KKTC olmadan Rum Yönetimi'nin bir anlaşma imzalayamayacağı ve belirlenen çizgilerin Türkiye'nin kıta sahanlığını ihlal etmesi olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Türkiye hem Kıbrıs Türklerinin hem kendi haklarının korunması için Doğu Akdeniz'de belirlediği kıta sahanlığı sınırları içerisinde bölgede doğal gaz ve petrol aramalarına başladı. Ülkemiz doğal gaz ve petrol aramalarına çok büyük yatırım yaptı. Şu anda 2 son nesil araştırma gemimiz, 2 son nesil sondaj gemimiz bulunuyor. Libya ile yaptığımız anlaşmanın en önemli unsurlarından birisi Türkiye'nin 2004 yılından itibaren BM'ye bildirdiği kıta sahanlığı sınırları ile ilgili olarak bir ülke ile anlaşma yapmamız ve bunun kayda geçirilmesidir. Türkiye tüm bunları yaparken de bölge ülkeleri ile diyalog içinde olduğunu bildirmektedir. Biz 'Doğu Akdeniz'de sınırlandırma konularını tüm ülkelerle görüşmeye hazırız, Rum Yönetimi hariç' diyoruz çünkü Kıbrıs meselesi var. Kıbrıs Türklerinin de masada olmadığı bir formatta biz Rumlarla hiçbir şekilde masaya oturmayız. Libya ile yaptığımız bu anlaşma Türkiye'yi Doğu Akdeniz'de yalnızlaştırmaya yönelik Rum-Yunan ikilisinin attığı adımlara da bir cevap niteliği taşıyor. Bu anlaşma, Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı uzunluğuna sahip olan Türkiye olmadan bölgede hiçbir adımın atılamayacağının da bir göstergesidir."
Toplantı basına kapalı devam etti.
TBMM/AA