Baran Beki | KARAR
Formula 1 araçları her geçen yıl daha da hızlanırken, sporda sıklıkla yapılan değişiklikler ise hala daha devam ediyor. Yeni markaların spora katılma isteği, güvenlik sorunları ve araçların daha da gelişmesi bir yana bu teknik ve sportif kurallar neden değişiyor?
Formula 1 Kurallarının neden değişmesi gerekiyor?
Formula 1’in doğası gereği araçların her geçen yıl daha da hızlanması gerekiyor çünkü diğer araçlardan bütün pistlerde daha hızlı ve rekabetçi olması bekleniyor, bunun gerçekleşmesi için de takımlar milyonlar harcıyor. Takımların daha da hızlanmasını ve daha fazla para harcamasını önlemek için kurallar durmadan değişiyor.
Takımların milyonlar harcadığı bu sporda bazen takımlar kendilerini bir kısır döngünün içerisinde buluyorlar. Aynı 2009 Dünya Şampiyonasında Brawn GP’nin kurallarda bulduğu gri alan ile geliştirmiş olduğu çift katmanlı difüzörü gibi.
Brawn GP’nin kurallarda bulduğu açıkla kullandığı bu gri alan kendilerine haksız bir üstünlük sağladı. Formula 1 de daha sonrasında rekabeti ve seyir zevkini korumak adına bu haksız avantajı yasaklamıştı. Yani, kurallar değişiyor ve takımlar bu kurallarda bir açık buluyor. Daha sonrasında bulunan bu açık haksız avantaj sağladığı için kurallar tekrar değişiyor ve aynı şey tekrar yaşanıyor.
Takımların her yıl milyonlar harcadığı ve daha iyi olmak yerine çok daha iyi olmayı seçtiği bu sporda, araçlar hızlandıkça tehlikeleri de beraberinde katlıyor. Araçlar hızlandıkça, viraja giriş hızları ve düzlük hızları artıyor dolayısıyla pilotların aldığı riskler de her geçen yıl daha da artıyor.
"Romain Grosjean'ın Haas aracı ile Bahreyn GP'de yaptığı korkunç kaza"
Tehlikeleri önlemek için neden sadece Formula 1 araçlarını yavaşlatmıyorlar?
Dönem dönem gelen bu kural değişikliklerinin amacı bu aslında. F1 araçları fizik kurallarının limitlerini zorlarken araçların gelişmesini yavaşlatmak adına kurallar bu dönemlerde baştan yazılıyor.
Lakin, her ne kadar bu mühendislik harikalarının önlerine yavaşlamaları için duvar örülse de, yavaşlaması hatta geriye gitmesi gereken araçlar hızlanmaya devam ediyor. Sonuç olarak kuralların bile geriye götürme görevini tam olarak yerine getiremediği bu durumda, kurallar vasıtasıyla araçların gelişimi bir nebze olsun yavaşlatılıyor.
Yapılan son büyük kural değişikliği ne zamandı?
F1 1950 yılında doğduğu zaman, resmi kurallar bir çıktı alınarak yarış programına yapıştırılmıştı. Yarış programı sadece 3 sayfaydı ve kağıtta giriş ücretleri (Araç başına 5 pound), 500 pound olan ödül ve teknik kurallar yazıyordu.
Uluslararası Formula 1 adına yarışacak olan bu dört tekerlekli yarış araçları, CSI (Yeni adıyla FIA) tarafından onaylanmış ve ÜÇ spesifik teknik kural ile belirtilmiştir:
- Araçlar 1.5 litrelik süperşarjlı bir motor veya 4.5 litrelik atmosferik bir motor kullanabilecek.
- Araçlarda, yangının geçişini önlemek adına sürücü ve motor arasında ‘bir çeşit’ koruma olacak.
- Her araçta geçişlerde güvenliği sağlamak adına iki adet yan ayna bulunacak.
1950 yılında kurallar sadece bu kadardı. Bu sırada sportif kurallar sadece bir adet pit stop yapılmasına müsaade ediyor ve buna da “cezalandırma” adı altında izin veriyordu. Ağırlıkta şu anki döneme nazaran herhangi bir limit bulunmuyordu, hatta kasklar bile zorunlu değildi.
Formula 1 Kuralları ve Formatı yıllar içerisinde nasıl değişiklikler gördü?
İlk 20 yıl içerisinde pek değiştiği söylenemez fakat 1970’lerden itibaren kendisini belli eden değişiklikler yapılmaya başlandı. İlk olarak pistler kısaltıldı, meşhur iki araçlık start gridi (o zamanlar ikiden fazla araçla start alınıyordu) yapıldı ve yarış menzili 200 mil (321km) ile limitlendi.
1980 yılında Bernie Ecclestone yönetimindeki FOM (Formula 1 Yönetimi) adı altında kurallar standart hale getirildi ve 1984 yılından itibaren pilotların yarışmak için “Süper Lisans” sahibi olması zorunluluğu getirildi.
Sıralamalar
Neredeyse 50 yıldır, 1950’den 1996’ya kadar, F1’de sıralama formatı aynıydı: Cuma günü iki seans ve Cumartesi bir seans, grid iki seansta atılan en hızlı turlara göre diziliyordu. Bu format 1996’da değişti. Sıralama turları Cumartesi günü ile sınırlandırıldı ve sürücülere en hızlı turlarını atmaları için sadece 12 tur ve 1 saat zaman verildi. Bu format yaklaşık olarak yedi yıl boyunca işledi, değişmesinin başlıca sebepleri de garajda çok zaman geçirilmesiydi.
2003 yılında, tek turluk sıralamalar sunuldu ve bu da yaklaşık 3 yıl boyunca denendi. Burada sürücülerin zamanlarını belirlemek için tek bir tur atmasına izin veriliyordu. Bu sistem iki seanstan oluşuyordu, ilk seansta sürücüler şampiyona sıralaması için tur atıyordu, ikinci seansta da start gridini oluşturmak için tur atıyorlardı. 3 yıl süren bu format kullanıldığı süre boyunca küçük değişikliklerle ayakta kaldı ve en sonunda günümüzde kullanılan 3 seanstan oluşan elenme formatına evrildi.
2021 yılında yeni bir format denenmeye başladı, adına da Sprint Sıralaması dendi. Bu format halihazırda bulunan formatı Cuma gününe çekti ve o sıralamada alınan sonuç ile Sprint Sıralaması adında 100km’lik yeni bir yarış düzenlendi. Sprint Yarışının sonucunda hem Sprint Yarışı puanı olarak puan kazanılıyordu hem de asıl yarıştaki start gridi oluşturuyordu.
Ancak bu sistem daha sonrasında değiştirildi. Artık Sprint Yarışındaki sonuçlar, Pazar günü asıl yapılacak olan yarıştan bağımsız olarak yapılıyor ve ilk sekiz puan kazanıyor. Puanlar ise sırasıyla; 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2, 1.
Puanlama sistemi
Puanlama sistemi aslında ilk beşe, 8-6-4-3-2 olarak dağıtılıyordu. 1961 yılında bu ilk altıya yükseltildi ve birinciye 9 puan düşüyordu. 30 yıl kalan bu sistem, 1991’de birinciye verilen puanın 10 olmasına kadar devam etti.
2003 yılında puan sistemi tekrar değişti ve ilk sekize sırasıyla 10-8-6-5-4-3-2-1 olarak dağıtıldı, bu sistem de 2010 yılında değişti. 2010 yılında, aynı zamanda günümüzde de kullanılan ilk on pilot arasında sırasıyla 25-18-15-12-10-8-6-4-2-1 olarak dağıtılan puan sistemine geçildi.
2019 yılında küçük bir ekleme yapılarak, eğer pilot ilk 10 içerisindeyse, en hızlı turu atması durumunda 1 puan ekleme verildi. 2021 yılında eklenen, Sprint Yarışı adı verilen yeni sıralama sistemi pilotlara ilk 3 içindelerse 3-2-1 olarak ekstra puan kazanma şansı verdi. Bu sistem yukarıda anlattığımız gibi daha sonrasında değişti.
Kurallar sürekli gelişen Formula 1 araçlarına nasıl uyum sağladı?
Kurallar F1 tarihi içerisinde defalarca kez farklı sebepler gösterilerek değiştirildi fakat bunların başında “Güvenlik Önce Gelir” yer alıyordu. İlk büyük kural değişikliği 1960’larda getirilen güvenlik güncellemesiydi. Bu değişiklik roll-bars denilen güvenlik korumasını kapsıyordu. Bu koruma, araç ters döndüğünde pilotun güvende kalmasını sağlayan ve pilotun aracın altında kalmasını engelleyen bir sistemdi. Buna ek olarak, bu değişiklik yangın koruması, yangın söndürücüsü beraberinde de kasklardaki güvenliğin arttırılması ve geçmişte kullanılmış olan saman balyalarının bariyer olarak kullanılmasını yasaklıyordu.
1970’lerde gelen aerodinamik gelişmelerle birlikte (yer etkisi) araçların hızı ayrı bir boyuta taşınmıştı. Böylece pist güvenliğini sorgulamaları ortaya çıktı. Bu dönemde “Catch Fencing” denilen, aynı zamanda NASCAR pistlerinde de sıklıkla kullanılan “Yakalama bariyerleri” önerisi sunulmuştu fakat bu öneri ilerleyen dönemlerde F1 için tehlikeli olduğu gerekçesiyle yasaklandı.
Zamanında getirilmiş iki ana güvenlik kriteri ise hala günümüzde geliştirilmiş halleriyle devam etmekte. Bunlardan ilki yakıtın güvenli bir tankta depolanması, bir diğeri de pilotların araçlarını terk etmesini gerektiren bir durumda, pilotların beş saniye içerisinde araçtan çıkabilmesiydi.
1980’lerde yer etkisinin etkileri görüldü ve yasaklandı. Sonrasında da, ilk olarak 1985 yılında tanıtılan ve günümüzde de sıkı bir şekilde uygulanan “kaza testleri” getirildi. Kaza testleri ilk başlarda sadece aracın ön kısmını içeriyor olsa da daha sonraki yıllarda pilotun bulunduğu Monokok Şasi’nin güvenilirliğini de içerdi.
Sporda köklü değişikliklere neden olan, izlerini hala sürdüren İmola Devrimi nedir?
1990’ların başlarında hızlar gelişen teknolojilerle birlikte ciddi bir şekilde artıyordu. Aktif süspansiyon ve otomatik şanzıman teknolojileriyle birlikte şampiyonluğa oynayan takımlar ile orta ve arka sıralardaki takımlar arasında uçurumlar oluşmuştu. Bu yıllarda bulunan akıllı çözümlerin çoğu ne yazık ki seyir zevkini ve rekabeti korumak adına daha sonraki yıllarda yasaklandı.
Öte yandan, Efsane Ayrton Senna’nın İmola pistindeki trajik ölümü sonrası getirilen dev güvenlik önlemleri ise günümüzde etkilerini sürdürmeye devam ediyor. Bu etkiler araçları yavaşlatmak adına araçların aerodinamiğini limitlemekten arka kanadın alçaltılmasına kadar bir sürü değişikliği içermişti.
Bu devrim araç güvenliğinin yanında “Peki pistler ne kadar güvenli?” düşüncesini getirdi. Bundan ötürü de pistlerdeki tehlikeli bölgeler kategorilere ayrıldı ve bu bölgelerde olabilecek kazaların büyüklükleri incelendi. Yüksek riskli bölgelerde güvenliği arttırmak adına çakıl havuzlarının çoğu araçların takla atmalarını veya ters dönmelerini engellemek için kaçış alanlarıyla değiştirildi. 2000 yıllarında araçları yavaşlatmak adına kural değişiklikleri gelmeye devam etti ve bu evrim önce 2003 yılında FIA’nın HANS (Kafa ve Boyun Güvenliği) sonrasında da günümüzde -yine trajik bir kazanın ardından- Halo korumasının eklenmesine yol açtı.
"Ayrton Senna'nın ölümüne neden olan ve köklü değişikliklere sebep olan o kaza"
Maliyet ve Sürdürülebilirliğin önemi
Son 20 yılda farklı farklı kural değişiklikleriyle maliyetler düşürülmeye çalışıldı. Buradaki kilit nokta kullanılan parçaların sınırlandırılması ve fazla kullanımda bunu yapan takımların cezalandırılmasıydı. Bu, takımların hızlarından ödün vererek araçlarının dayanıklılıklarını arttırmalarına ve böylece daha az parça kullanarak maliyetleri azaltmalarına yardımcı oluyordu.
Maliyet F1 için her zaman bir problemdi. Hatta, 2000’li yıllarda çoğu takımın bütçe sıkıntısı çekmesi üzerine kurallarda yapılan bir değişiklik ile arka kanat ve motor kapağı büyütüldü. Bu değişikliğin tek sebebi -söylentilere göre- takımların daha çok sponsor alması ve onların reklamlarını yapmasıydı.
KERS... DRS... ve yapılan geçişleri arttırma isteği
2010’lu yıllar F1’de sürdürülebilirlik adına önemli yıllardandı. Sosyal medyanın gelişimi ile artan etkileşim ve daha çok markanın (sponsor) spora katılmasıyla, spor geçmiş dönemlerine kıyasla altın çağını yaşıyordu. Aynı yıllarda KERS sistemi getirildi, bu sistem frenlerin ısısından kazandığı sıcaklığı geri dönüştürerek elektrik motoru vasıtasıyla ekstra güç sağlıyordu.
Bir yıl sonrasında DRS (Sürtünme Azaltma Sistemi) tanıtıldı. Bu sistem arka kanadın bir bölümünün hareket ederek aracın maruz kaldığı sürtünmeyi önemli bir ölçüde azaltıyordu. Araçların düzlük hızına büyük bir etki sağlayan bu sisteminin getirilmesindeki ana neden, büyüyen ve ağırlaşan araçların yarış sırasındaki geçişlerini kolaylaştırmaktı.
DRS sisteminin ise kullanım şartları vardı. Bu, kullanacak aracın, önündeki araç ile arasındaki farkın 1 saniye altında olduğu aynı zamanda da DRS Zone (DRS Bölgesi) olarak belirlenen bölgelerde bulunduğunda aktifleştirilmesini gerektiriyordu. O yıllarda geçişi arttırmak adına araçlara avantaj sağlayan gri alanlar; F kanalları, köpekbalığı kanatçıkları, esnek ön kanatlar, reaktif sürüş ve karmaşık motor haritaları gibi birçok çözümün sonradan engellenmesine sebep oldu.
Yeni dönem motor değişiklikleri
Son motor kuralları 2014 yılında getirilmişti. Bu kurallar motorların 1.6 litre turbo bir V6 motorun, elektrikten desteklenen ERS-K (Gelişmiş KERS) ve ERS-H ile kullanımını zorunlu kılıyordu. Yıllar ilerledikçe elektrik motoruna da sonradan eklemeler yapıldı. Son gelen bu kurallarla birlikte araçlar 1998’deki hallerine göre büyük bir oranda büyümüş ve ağırlaşmıştı.
2020 dönemi bütçe sınırlaması, sosyal medya kullanımının pandemi dolayısıyla iyice artması ve izleyicilere daha keyifli yarışların sözünün verilmesiyle başlamıştı. Aynı zamanda geçişlerin arttırılması ve yeni markaların F1’e katılması için teşvik edici gelişmeler için yeni kurallar getirilmişti.
Radikal değişikliklere sahip 2022 Formula 1 aracı
Yeni 2022 araçları aslında 2021 yılında getirilecekti fakat koronavirüs salgını dolayısıyla bu kural değişikliklerinin ertelenmesi gerekti. Yeni araçların hedefi, araçların oluşturduğu kirli havanın azaltılmasını merkeze alıyordu. Bunun altında yatan ana neden, kirli havanın araç takibini zorlaştırmasıydı. Çünkü kirli hava yüzünden araçlar geçiş yapmakta zorlanıyordu.
Araştırmalara göre 2021 araçları, öndeki aracın üç araç boyu yakınına geldiğinde yüzde 35’lik bir yere basma kuvveti kaybı yaşıyordu ve bu kayıp bir araç boyu yaklaşıldığında yüzde 50’leri buluyordu. Yeni kurallar bu kaybı büyük oranda azaltmayı hedefledi. Bunu yapmak için tasarım felsefesi olarak, araçların kirli havanın üretilmesine yardımcı olan aerodinamik kanatları yerine aracın tabanının kullanılması fikri ortaya atıldı. Yani yer etkisi. Yeni araçların tabanlarında bulunacak tüneller vasıtasıyla üretilecek olan yer etkisi, kirli havayı en az şekilde oluşturarak yere basma kuvveti üretmeyi amaçlıyordu.
Arka ve ön kanadın da bir önceki araçlara göre tamamen farklı göründüğü yeni araçlar pilotların gelmesinden çok da memnun olmadığı 18 inçlik yeni jantları da beraberinde getirdi. Aracın arka ve ön kanatlarındaki tasarım felsefesi değiştirilerek kirli hava üretimi engellenirken yeni gelen jantlar fazla ısınmayı, beraberinde de eski jantların oluşturduğu hava akımından dolayı oluşan titreşim sorunlarını çözmeyi hedefledi.
2022 Formula 1 Demo aracı
Önemli yakıt kriterleri ve sporun geleceği olan yeni nesil motorlar
Yeni motor dönemi 2026 yılında gelecek. Gelecek olan kuralların elektrikli motorun sağladığı gücü arttırması beklenirken motorların karmaşıklığının da azalması bekleniyor. Elektrik motorunun kullanımının artmasıyla Volkswagen Grubunun ilgisini daha da çok çeken F1, yeni motor döneminde elektrik ile sağladığı gücü şimdiden üçe katlamış durumda. Bu sebeplerden ötürü de Porsche'nin spora girişi artık resmi bir şekilde biliniyorken elini gizlemeye devam eden Audi'nin çok geç olmadan bomba haberi patlatması bekleniyor.
Belki de içten yanmalı motorların kurtuluşu olacak bir başka gelişme ise yeni motorların, önümüzdeki yıllarda yüzde yüz yenilenebilir yakıtları kullanması olasılığı oldu. Formula 1 bir süredir “E10” isimli etanol bazlı yakıtı kullanıyor ve çoğu takım, yeni yakıtın sebep olduğu güç kaybını daha yakıt resmen kullanılmaya başlamadan telafi etmeyi başarmıştı. Farkın bu denli kapatılması "Bu araçlar hani yavaşlatılacaktı?" sorularının da gelmesine sebep olmuştu.
Yeni dönem araçları eklenen güvenlik elemanları, güçlendirilmiş parçalar ve son anda eklenen ekstra ağırlıklarıyla, tartıda yaklaşık 800kg civarında geliyor. Bu ağırlık ve genişlik 1998 yılında kullanılan araçlardan neredeyse 200kg daha ağırken genişlik, araçların dar şehir pistlerinde yarışmasını ve özellikle de geçiş yapmasınıysa oldukça zorlaştırıyor.