Türk Silahlı Kuvvetleri mevzuatına uygun hareket etmelerine rağmen bir çok arkadaşıyla birlikte ceza aldığını söyleyen Arslan, onların istediği şablona girmedikleri için meslekten ilişiğinin kesildiğini belirtti. Daha önce neden baskı gördüklerini anlamadığını söyleyen Arslan, darbe girişimiyle her şeyin daha anlaşılır hale geldiğini dile getirdi. Kendisi gibi çok sayıda mağdurun olduğunu belirten Songül Arslan, yıldırma politikasının mezun olduğu ilk günden itibaren başladığını söyledi.
Meslekten ilişiği kesildikten sonra ilk eşi tarafından da terk edilen ve psikolojik tedavi gördüğünü söyleyen Arslan, “2000 yılında Hava Harp Okulundan teğmen rütbesiyle mezun oldum. Mezun olduktan sonra görev yaptığım esnada bir çok zorluklarla karşılaştım. Hapis cezaları verdiler, göz hapsi cezaları verdiler. Emre itaatsizlik, disiplinsizlik, mesaiye erken geldiğim halde geç gelme cezaları. Ufak tefek nedenlerle cezalar verildi. Büyük baskılar kuruldu.
"ÖZEL HAYATIMIZDA ONLARA UYMADIĞIMIZ İÇİN CEZALAR ALDIK"
Fiziksel ve psikolojik işkencelere maruz kaldık. Sonunda yıldırma çalışmaları başarısız olduğunda ise 2008 yılında Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın imzasız ve mühürsüz bir belgesiyle ilişiğim kesildi. Çok mağdur oldum. Malum terör örgütü üyesi askeri şahıslardan şikayetçiyim. Mağdur edildim. Gereken cezayı almalarını istiyorum. Bu konuda hakkımı sonuna kadar arayacağım” dedi.
Görev yaptığı dönemde komutanların sadece askeri birlikte değil özel hayatta da kendilerine baskı kurduğunu iddia eden Arslan, “Tabiri caizse gözümüzün üzerinde kaşımız var diye cezalar alırdık. Görevimizi layıkıyla, TSK mevzuatına uygun yaptığımız halde özel hayatlarımızda kendilerine uymadığımız için, o şablona girmediğimiz için, arkadaşlarımızla beraber sebepsiz cezalar alırdık. Örneğin personellerimizden bu teşkilata üye olmayan kişilere iyi sicil verdiğim için çok uyarı aldım. Neden iyi sicil veriyorsun, kötü sicil vereceksin şeklinde fakat ben bunu uygulamadığım için benim sicilimle oynadılar. Akademi sınavına girmeme engel oldular, yükselmemi önlediler. Örneğin okuldayken bir kadın harbiyeli ve erkek harbiyeli yan yana yürüyemezdik. Koşmamız gerekirdi. Yine aynı masada bir kadın harbiyeli ile erkek harbiyeli oturamazdık, şiddetli cezalar alırdık. Hafta sonu izinlerimiz kesilirdi. Neden elinizin hamuruyla erkek işine girdiniz, ne işiniz var askerlikte şeklinde ibarelerle fiziksel ve psikolojik şiddetlere maruz kalırdık” şeklinde konuştu.
"GİTTİĞİMİZ YERLERİ TELEFONLA ARAYIP BASKI KURUN TALİMATLARI VERİLİRDİ"
Tayin oldukları birliğin telefonla aranarak baskı kurun talimatı verildiğini iddia eden Songül Arslan, “2003 yılından sonra bu baskılar başladı. O dönemlerde ben Ankara Etimesgut Hava Üssü’nde görev yapıyordum. Tayin olduğum birliğe önceden telefon edilerek bu kişi gelecek, bu kişinin sicilini bozun, cezalar verin, uğraşın, baskı yapın şeklinde sürekli aramalar yapılırdı. Ben bunun sebebini anlayamazdım. Mesaime geldiğimde masamın üzerinde her gün sabah sarı bir zarf bulurdum. Mesleğimi yapmam gerekirken ben savunma doldurmaktan işimi yapamazdım. Bu şekilde bir çok haksızlığa uğradım. Hapis cezaları aldım. Devre arkadaşım şehit oldu fakat cenazesine göndermediler. Abim kanser hastasıydı. Hacettepe Üniversitesi’nin tarafıma verdiği refakatçi kağıdı olmasına rağmen abimin ziyaretine gidemezdim. Kız kardeşimin düğünü oldu gitmeme izin vermediler, gidemedim. İzinlerimde neden evine gidiyorsun, evine gitmeyeceksin, çarşıya çıkmayacaksın, neden bunu giydin? Yani bu şekilde baskı altında kaldık” dedi.
"BİZİM ARAMIZDA DEĞİLSİN, SENİN İLİŞİĞİNİ KESECEĞİZ"
Kendilerine sebepsiz yere neden baskı kurulduğunu bir türlü anlayamadıklarını söyleyen Arslan, “Öncesinde bunun sözlü olarak uyarılarını yapmışlardı. Sen bizim aramızda değilsin, o yüzden senin ilişiğini keseceğiz, bizim söylediklerimize uymuyorsun, yapmıyorsun. Ben o zamanlar bunlara anlam veremiyordum fakat şu anda olaylar açığa çıktıkça şimdi ne yapmak istediklerini hissedebiliyorum” şeklinde konuştu.
"CUMHURBAŞKANI VE BAŞBAKAN ADINA SAHTE EVRAK HAZIRLADILAR"
Kendisini ordudan atmak için dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına sahte olduğunu düşündüğü imzasız ve mühürsüz bir evrak getirip imzalamalarını istediğini söyleyen Arslan, “Elime bir belge tutuşturdular. Cumhurbaşkanımızın ve başbakanımızın imzasının olmadığı, sadece isimlerinin olduğu, herhangi bir mühür de yoktu. Bu belgeyle sizin ilişiğinizi keseceğiz dediler. Ben buna itiraz ettim. Belgeleri imzalamayacağımı söyledim. İmzalamazsan da biz senin resen ilişiğini keseceğiz dediler ve bu şekilde ayırma işlemi yapıldı” dedi.
"UÇAKTA PİLOT DEĞİL ÇAYCI OLDUM"
Okula giderken tek hayalinin Türk Yıldızları’nda pilot olmak olduğunu fakat meslekle ilişkisi kesildiği için özel bir havayolu şirketinde hosteslik yapıp çay, kahve dağıtmak zorunda kaldığını söyleyen Arslan, “Bu dönemde özel bir havayolu şirketinde uçuş hostesliği yaptım. Kıdemli üsteğmen rütbesinden ayrıldıktan sonra tabiri caizse çay, kahve dağıttım. Bu şekilde geçimimi sağladım. Bir de aileme bakıyordum. Ailemin geçimi de benden sorumluydu. Çok üzüldüm, çok ağladım ve psikolojik tedavi gördüm. Ailemin desteği olmasaydı çok daha ciddi sıkıntılar yaşamış olabilirdim. Çok mağdur edildim. Üzüntümü kelimelerle ifade edemem. Kelimeler üzüntümü anlatmama yetmez” dedi.
"HAKKIMI HELAL ETMİYORUM"
Meslekle ilişkisini kesenlere hakkını helal etmediğini söyleyen Songül Arslan, “Bizler mağduriyetimizin giderilmesi için her yola başvuru yapacağız. Kesinlikle ben hakkımı helal etmiyorum. Bu malum örgüt üyesi asker şahıslarla ilgili hakkımı helal etmiyorum ve gereken cezaları almalarını istiyorum. Çok severek yaptığım mesleğime geri dönmek istiyorum. Ben 2000 yılında Hava harp Okulundan mezun olduğumda yine bu örgüt üyesi doktorlar tarafından gözlerimde 0.25 miyop rahatsızlığı sebebiyle ben ve bir çok arkadaşım uçuş muayenelerinden elendik. Tek hayalimiz pilot olmaktı. Tıp Fakültesini kazanmama rağmen gitmedim. Tek hayalim Türk Yıldızları’nda uçmaktı ama bu hayalimi gerçekleştirmeme izin vermediler, engel oldular. Ben hakkımı helal etmiyorum ve mağduriyetimin giderilmesini istiyorum. Çok severek yaptığım görevime geri dönmek istiyorum” şeklinde konuştu.
İkinci eşiyle birlikte Şanlıurfa'da özel bir ilaçlama firması açan Arslan, boş zamanlarında eşine büroda yardımcı oluyor. Hukuk mücadelesini de devam ettiren Songül Arslan, mesleğe geri dönmek için 2008 yılında Askeri Yüksek İdare Mahkemesine (AYİM) başvurmasına rağmen talebinin reddedildiğini belirtti.
İSTANUL/İHA