Türk sinemasının usta ismi Münir Özkul, 93 yaşında vefat etti. Canlandırdığı "Mahmut Hoca" ve "Yaşar Usta" karakterleriyle Türk sinemasına damga vuran Özkul, uzun süredir rahatsızlığı nedeniyle evinde tedavi görüyordu.
Münir Özkul, uzun yıllardır KOAH ve DEMANS hastalığı ile mücadele ediyordu.
CENAZESİ EVDEN ÇIKARILDI
Sabah saatlerinde hayatını kaybeden usta oyuncu Münir Özkul'un cenazesi evden çıkarıldı. Özkul'un cenazesi Zincirlikuyu Gasilhanesi'ne götürüldü. Bu sırada yakınları gözyaşlarına boğuldu.
93 yaşında vefat eden usta sanatçı Münir Özkul’un cenazesi Cihangir’deki evinden alınarak morga götürüldü. Gözyaşlarına hakim olamayan Özkul’un kızı Güner Özkul’un babasının cenazesine duygu dolu bakışı dikkat çekti.
ASILSIZ HABERLERLE BUGÜNE HAZIRLANMIŞ OLDUK
Evinin önünde basın mensuplarının sorularını cevaplayan Güner Özkul, 'Uzun bir süreçti. Defalarca asılsız haberlerle bugüne hazırlanmış olduk. Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan'a tedavi sürecinde bizi hiç yalnız bırakmadığı, yardımcı olduğu için çok teşekkür ediyorum.'
GİDİŞİ ÇOK ANİ OLDU
Münir Özkul'un cenazesi öğleden sonra Cihangir'deki evinden alınarak morga götürüldü. Gözyaşlarına hakim olamayan Özkul'un kızı Güner Özkul'un babasının cenazesine duygu dolu bakışı dikkat çekti. Güner Özkul, usta sanatçının pazar günü öğle namazına müteakip Teşvikiye Cami'inde düzenlenecek törenle son yolculuğuna uğurlanacağını söyledi. Özkul basın mensuplarına yaptığı açıklamada, “Gidişi çok ani oldu. 11.25'de hayatını kaybetti. Pazar günü Muhsin Ertuğrul'da tören yapılacak ardından Teşvikiye'de cenaze namazı olacak. Son nefesini verirken sesini duydum. Babam için Beyoğlu Tiyatrosu'nda bir tören daha yapılacak. Bu töreni Ferhan Şensoy yönetecek, Ferhan Şensoy beni aradı, kendisi şuan yeni bir ameliyattan çıkmış, o yüzden cenazeye gelemiyor ama "Ortaoyuncular" olarak Beyoğlu Ortaoyuncular sahnesinde bir anma töreni yapacaklarını söyledi.Bu tören 14 Mart'ta olacak. Kültür bakanımız aradı, herkese teşekkür ediyoruz bizimle birlikte oldukları için" dedi.
SON VEDA PAZAR GÜNÜ
Kızı Güner Özkul, "Zaten biliyorsunuz uzun bir süreçti. Defalarca asılsız haberlerle aslında bugüne hazırlanmış olduk" dedi. Cenaze töreniyle ilgili de bilgi veren Güner Özkul, "Büyük bir ihtimalle Zincirlikuyu'ya defnedilecek. Pazar gününü düşünüyoruz. Çok küçük bir ihtimal pazartesi günü. Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu'nda tören düzenlecek daha sonra Teşvikiye Camii'nden uğurlayacağız" diye konuştu.
Haberi alan yakınları ve sanatçı dostları eve geldi.
AYŞEN GRUDA: YERİ DOLDURULAMAZ
Acı haberi alan ünlü oyuncu Ayşen Gruda, Münir Özkıl sadece Türkiye'de değil dünya çapında büyük bir oyuncuydu. Adil bir baba, kızlarına namus ve vicdanı öğreten baba, alicenap iyi bir anne, ben de kızlarıydım. Babamızı kaybettik. Münir Özkıl ve Adile Naşit'in yeri doldurulmaz. Yaşarken ne yapıyor diye soruldu mu. Telif hakları verildi mi? Kafamda böyle sorular var. Onun da evlatları var. Çolu çocuğu var. Çok zor bir şey değil telif haklarının verilmesi.
RASİM ÖZTEKİN: BİR KÜTÜPHANE, KONSERVATUVAR KAPANDI
Ünlü oyuncu Rasim Öztekin ise "Türk sineması, Türk tiyatrosu ustaların ustasını kaybetti. Münir Abi önemli bir oyuncuydu. Beklenen bir şeydi ama böyle kayıplar kabullenilemiyor. Bıraktı oyunlar, bıraktığı sinema filmleri ile kaybolmayacak. Münir Abi ile yıllarca beraber oyun oynadık. Bir konservatuar, kütüphane, kayboldu, kapandı diye düşünüyorum. Hepimizin başı sağolsun" diye konuştu.
HÜLYA KOÇYİĞİT: OYNADIĞI ROLLER GİBİ İYİ BİR İNSANDI
Ünlü oyuncu Hülya Koçyiğit de Münir Özkul'ın filimlerde canlandırdığı karakterler gibi çok iyi bir insan olduğunu söyledi. Koçyiğit "Oyunculuğu tartışılamaz. Büyük bir sanatçıydı. Uzun zamandır hastaydı. Kızına ve onu sevenlere başsağlığı diliyorum" dedi. Ertem Eğilmez'in aile filmlerinde Özkul ile oynadığını hatırlatan Hülya Koçyiğit "Çok güzel anılarımız oldu. Dram ve komedi oyunculuğunu başarabilen bir oyuncuydu" ifadelerini kullandı.
Münir Özkul'un ardından...
Rutkay Aziz ise Münir Özkul'ın ustalığı ile oyunculuğu ile kitlelere tiyatroyu sevdirdiğini, bir çok tiyatrocuya örnek olduğunu söyledi. Rutkay Aziz "Başlıbaşına bir direkti" ifadesini kullandı.
SOSYAL MEDYADAN ALIŞMIŞTIK AMA...
Zihni Göktay: Maalesef Münir Abi'nin sosyal medyadan aldığımız haberlere alışmıştık ama artık ajanslardan öğrenince inandım. Her ölüm erken ölümdür. Tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum. Onun hatırasını daima canlı tutacağız.
ALİ POYRAZOĞLU: KAYMAK GİBİ BİR ADAMDI
Türk tiyatro seyircisinin ve sanatseverlerinin başı sağ olsun. Ratatsızlığından dolayı bir kenara çekilmişti. Çok usta, yaptığından emin, usta bir adamdı. Zor bir adam olduğu söylenir. Hiç öyle bir adam değildi, kaymak gibi bal gibi bir adamdı.
EDİZ HUN: ZAMAN GELİNCE KAYBOLUYORUZ
Bizim bütün camianın sevgilisiydi. İnsan ilişkilerinde son derece saygılı bir beyefendiydi. Çok büyük bir sanatçıyı kaybettik.. Bizle nasıl konuşuyorsa kamera karşısında da öyle doğal bir şekilde aktarıyordu. Zaman gelince kayboluyoruz. Anılardır mühim olan. O anılarda da Münir Özkul başta gelir.
'KAVUK'U 1968'DE DEVRALDI
15 Ağustos 1925 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Münir Özkul, tiyatrodaki ilk sahne deneyimini 1940 yılında Bakırköy Halkevi'nde yaşadı. 1948 yılında Ses Tiyatrosu'nda sahnelenen "Aşk Köprüsü" oyunuyla profesyonelliğe ilk adımını atan Özkul, daha sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne'ye geçti. Usta oyuncu, İstanbul Devlet Tiyatrosu ve Ankara Devlet Tiyatrosu'nun da aralarında olduğu bazı tiyatrolarda sahneye çıktı. Türk tiyatrosunun önemli bir simgesi olan "Kavuk" da, 1968 yılında İsmail Dümbüllü tarafından Münir Özkul'a devredildi.
MÜNİR ÖZKUL KİMDİR?
Münir Özkul Bakırköy'de bulunan Halkevi'nde oyunculuğa adım attı. İlk amatör sahne deneyimlerini burada gerçekleştiren Özkul, İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda bir süre oynadıktan sonra Ankara Devlet Tiyatrosu'na geçti. Ardından da, İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda profesyonel oyunculuk kariyerine devam etmeye başladı ve artık bağımsız çalışabilecek düzeye geldiğine kanaat getirerek, özel sektöre geçiş yaparak Ses Tiyatrosu'nda sergilenen oyunlarda rol almaya başladı. Ancak buradaki çalışması uzun soluklu olamadı ve hemen ardından yien özel bir tiyatro olan Küçük Sahne'ye geçti.
Küçük Sahne, genç oyuncunun kariyerinin yükselişinde bir dönüm noktası oldu. Çünkü, ilk defa önemli bir oyunda rol alma şansı doğdu. Sadri Alışık, Nevin Akkaya, Şükran Güngör ve Cahit Irgat gibi güçlü oyuncularla, yönetmenliğini Muhsin Ertuğrul'un yaptığı ve Steinback'in aynı adlı romanından tiyatroya uyarlanan "Fareler ve İnsanlar"da oynadı. Yeteneği Musin Ertuğrul'un gözünden kaçmayan Özkul, Küçük Sahne'de ayrıca, "Yarış", "Onikinci Gece", "Aşağıdan Yukarı" ve "Karışık İş" gibi başarılı oyunlarda da yer aldı.
TESADÜFEN FİLM SETLERİNE GEÇTİ
Tiyatro sahnelerinden "tesadüfen" film setlerine geçişi 40'lı yılların sonuna denk düşen Özkul, askerliğini yaptığı dönemde, "Vatan ve Namık Kemal" adlı filmde yönetmen asistanlığı yapan arkadaşı Sırrı Gültekin'i ziyaret için Yeşilçam'a gittiği birgün ilk defa bir filmde figüran olarak rol aldı. Üniformalı bir figüran arayışı içinde olan arkadaşının ricasını kırmayarak, biraz da komik bir anı olsun diye kamera karşısına geçti ve rol aldığı 400'ün üzerinde filmle, Türk sinemasına damgasını vuran önemli karakter oyuncuları arasına girmesini sağlayacak sinema serüveni böylece başlamış oldu.
KÜÇÜK ROLLERLE BAŞLADI
50'li yılların başlarında, ilk olarak beyaz perdenin siyah-beyaz karelerinde küçük rollerle karşımıza çıkan Özkul, ilk defa 1950 yılında, senaryosu İhsan Koza ile Nazım Hikmet tarafından yazılan ve Vedat Ar'ın yönetmenliğinde çekilen "Üçüncü Selim'in Gözdesi" adlı bir İpek Film yapımında yer aldı. Hemen ardından, 1951'de, yine birer İpek Film yapımı olan "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" ile "Lale Devri"nde yardımcı oyuncu olarak kamera karşısına geçen Özkul, aynı yıl, Muhsin Ertuğrul'un yönetmenliğinde çekilen "Evli mi Bekar mı" ve Baha Gelenbevi'nin yönettiği "Barbaros Hayrettin Paşa" adlı filmlerde başrol oynadı.
Yabancı sinemanın tipik karakterlerinden etkilenen Türk sinemasında, Burhan Felek tarafından Lorel-Hardi ikilisinin kendi kültürümüze uyarlanmasıyla dönüştüğü Edi-Büdü ikilisinin 1952 yılında sinemaya aktarılmış versiyonu olan "Edi ile Büdü Tiyatrocu" ve "Edi ile Büdü" filmlerinde Vasfi Rıza Zobu ile birlikte rol alan Özkul, artık sinema çevrelerinde adını duyurmaya, halktan büyük ilgi görmeye başlamıştı. İlk yıllarında genellikle İpek Film yapımlarında yer alan oyuncu, çoğu zaman komedi türü filmlerde rol aldı ve özellikle mimikleriyle, samimi tavırlarıyla halk tarafından kısa sürede benimsendi. Ancak asıl başarısını Arzu Film yapımlarıyla yakaladı.
SEV KARDEŞİM FİLMİYLE ALTIN PORTAKAL
Münir Özkul, Mavi Boncuk, Hababam Sınıfı, Gırgıriye ve daha bir çok filmde oynadığı rollerle devleşti. Kariyeri boyunca 200'den fazla filmde rol alan Özkul, Sev Kardeşim filmindeki oyunuyla 1972 Altın Portakal Film Festivali'nde "en iyi erkek oyuncu" ödülünü kazandı. "Bizim Aile" filminde canlandirdigi "Yaşar Usta" rolüyle de 1977 Azerbaycan Film Festivali'nde özel ödül kazandı. "Süt Kardeşler" filminde yönetmen yardımcılığı da yapmıştır.
'İBİŞ' KARAKTERİ UNUTULMADI
Tarık Buğra'nın romanından televizyona aktarılan ve Naşit Özcan'ın yaşam öyküsünden bir kesiti canlandıran "İbiş'in Rüyası"nda canlandırdığı İbiş karakteri de unutulmazlar arasındadır. Televizyon dizilerinin yaygınlaşmaya başladığı 90'lı yıllarda dizi oyunculuğundan uzak dursa da Uzaylı Zekiye, Ana Kuzusu ve Şaban ile Şirin gibi dizilerde rol aldı. Son olarak 2000'li yılların başında, Hamdi Alkan'ın canlandırdığı "Yarmagül" karakterinin dedesini oynadığı Reyting Hamdi televizyon programında kamera karşısına geçti.
1980'de yapılan bir jübileyle 40'ıncı sanat yılı, 1996 yılında da Atatürk Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen gecede 55'inci sanat yılı kutlandı. 1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Münir Özkul'a "devlet sanatçısı" ünvânı verildi.
4 KEZ EVLENDİ 3 ÇOCUĞU OLDU
Özkul dört kez evlendi ve üç çocuğu oldu. İlk eşi Şadan, ikinci eşi Suna Selen, üçüncü eşi Yaşar ve son eşi 1986'da evlendiği Umman Özkul'dur. Oyuncu ve sunucu Güner Özkul'un babasıdır. Güner Özkul'a göre babası "Evlilikten korkmazdı ama boşanamamaktan korkardı".
Hayatının önemli bir kısmını alkolle savaşarak geçiren Özkul, 1990'lı yılların ortasında alkolü tamamen bıraktı.
Demans hastalığı ile yaşayan Özkul, 2003 yılından bu yana evinden dışarıya çıkmak ve kimseyle görüşmek istememiyordu. Hastalığı yüzünden geçmişe dair birçok şeyi hatırlamayan Özkul, ölen arkadaşlarının yaşadıklarını sanıyordu.