DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan 1. Olağan Şırnak İl Kongresi'ni gerçekleştirdi. Babacab burada yaptığı konuşmada hem Şırnak'ın sorunlarına hem de ülke gündemine dair açıklamalarda bulundu.
Babacan, konuşmasında Merkez Bankası'nın başkanlık koltuğundaki sürpriz değişimi eleştirerek "Çiftçiye verilen desteğin tamamı 23 milyar lira, esnafa verilen destek 5 milyar lira. Yanlış kararın maliyeti 531 milyar lira. Her şeyi ben yapacağım diyen kişinin tek bir imzayla bu ülkeye açtığı maliyeti görüyor musunuz?" ifadelerini kullandı.
Babacan'ın konuşmasında öne çıkanlar şu şekilde:
"Onlar ayrıştırıyor, DEVA Partisi birleştiriyor. Oranlar sorunları çözmemek için bahane uyduruyor DEVA Partisi çözümü anlatıyor.
Bu sistem bir kişinin kafasına eseni yapmasının önünü açan bir sistem. Hatırlayın yeni sistemle istikrar gelecek diyorlardı. Huzur getireceklerini vadediyorlardı. Ne yaptılar? Ekonomiyi, hukuku, demokrasiyi dibe batırdılar.
Çiftçiye verilen desteğin tamamı 23 milyar lira, esnafa verilen destek 5 milyar lira. Yanlış kararın maliyeti 531 milyar lira. Her şeyi ben yapacağım diyen kişinin tek bir imzayla bu ülkeye açtığı maliyeti görüyor musunuz?
'AÇIK BİR YASA İHLALİ'
Artık usulsüzlük neredeyse kural haline geldi. Meclis'e kanun teklifi geldi oylamayla reddedildi. Meğer iktidar milletvekili yeteri kadar yokmuş. Tabi artık Meclis'in yolunu mu unuttular ya da nasıl olsa Meclis'in bir anlamı kalmadı diye işler iyice mi boşlandı bilmiyoruz. Sistemde artık Meclis'in değeri kalmayınca durum böyle.
Teklif reddedildikten sonra ne oldu? Meclis'te iç tüzük var eğer herhangi bir teklif reddedilirse 1 yıl boyunca gündeme alınamaz. Değil bir yıl 1 gün sonra meclise yeniden getirdiler. Açık bir yasa ihlali, tüzük ihlali. Maalesef Meclis'in hukukuna sahip çıkması gereken Meclis Başkanı ve yönetimi bu hukuksuzlukların önünü açıyor.
Bu konuda AYM'nin kararı var bu kanun teklifi hazırlanırken onlar da dikkate alınmadan hazırlanmış.
Her şeyin net olması lazım. Hukuk devletinde gri alan bırakılmaz. Hangi suçlar kamu görevine girmesine engel olur bunların açıkça yazılması lazım. Suçların şahsiliği ilkesi ve masumiyet karinesi nedeniyle bu teklifin sorunlu olduğunu düşünüyoruz. Kamuda işe alımlarda mülakat sistemi neredeyse birilerinin kayırmacılık aracı haline gelmiş durumda fiilen.
Biz mülakat sistemini kaldıracağız. İş dediğiniz ehline teslim edilir. Devletin partisi olmaz. Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük sorunu devleti partili bir devlet haline getiriyor. Aşama aşama bunu görüyoruz.
Biz güçlendirilmiş parlamenter sistem diyoruz ve bu sistemin mutlaka değiştirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
'DEVLETİN PARTİSİ OLMAZ'
Bu sitem 2018'in haziran ayında başladı. Şöyle neler oldu bakın hiçbir konuda çözülme yok. Rakamlarla ölçülmesi kolay olduğu için ekonomide de görüyoruz. Merkez Bankası'nın rezervi -60 dolarda. Merkez Bankası'nın yıllarca biriktiği yeter akçeleri bir günde sıfırladılar. Son iki yılda hazine borcu ikiye katlandı.
Bu ülkenin devletinin partisi olamaz. Valilere kaymakamlara sesleniyorum. Siz vatandaşlarınıza adil davranmak zorundasınız. 1. Sınıf ve eşit vatandaş muamelesi yapmak zorundasınız bu sizin göreviniz.
Devlet yapısının kendisinin kendisini korumaya alması lazım. Cumhurbaşkanı yemin metni ne diyor? Görevimi tarafsızca yapacağıma yemin ederim diyerek başlıyor göreve. Bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanlığı görevini tarafsız yapabilir mi? Devletin partisi olmaz. Devlet, vatandaşına bakarken hangi kimlikten, inançtan diye bakamaz. Devlet kurumlarında toplumun tüm çeşitliliği temsil edilir. Azınlıkların dahi kendilerini devlette görebilmeleri lazım.
Ülkemizin her bir vatandaşı değerli ve eşittir. Fırsatla adil bir şekilde erişmek her vatandaşımızın hakkıdır. Aksi halde bu ülkenin kardeşliği güçlendiremezsiniz
'VESAYET ODAKLARINA KARŞIYIZ'
Ülkemizin darbe hafızası çok taze. Takvim yapraklarındaki bu tarihlerin her birisi haksızlığı acıyı gösteriyor. demokrasimize karşı yönelen tehdidi gösteriyor. Hiçbir koşulda mazur gösterilemez.
Ben buradan bir kez daha vurguluyorum biz vatandaşlarımızın verdiği yetkiyi kötüye kullanacak tüm bürokratik vesayet odaklarına karşıyız. Bu vesayet odağı, asker oldu, yargı oldu, yargıya yerleşen yapılar oldu. Bunca darbe yaşadık girişimi atlattık. Tam bir demokrasi kurabildik mi ?
Eğer tam demokrasiyi kurabilmiş olsaydık aykırı fikir beyan eden STK'lar hükümetin düşman panosuna yazılır mıydı?
Geçtiğimiz günlerde bazı emekli askerler bir bildiri yazmışlar. Anayasal sınırlar içerisinde düşüncesini ifade etmesi tabii ki herkesin en temel hakkı. Elbette ifade sahipleri, sözlerinin nereye varacağını hesaplamak, bunları ölçmekle de sorumludur. Bunlar tecrübesiz insanlar değil. Bu insanların rasgele, hesapsız kitapsız konuşması, açıklama yapması, hareket etmesi de düşünülemez… Bugünkü iktidar ülkeyi tamamen sessizliğe mahkum etmek istiyor. Ağzını açanın kapısına polis gidiyor, vatandaşlarımız gözünü mahkemede açıyor. Durum böyle olup da, emekli askerler açıklama yapınca da iktidar şaşırıyor, ‘acaba darbe tehdidi mi’ diyor. Öyle bir susturdular ki herkesi, kimse sesini çıkartamaz oldu.”
Emekli askerler açıklama yapınca iktidar şaşırıyor darbe tehdidi mi var diye bakıyor. Ülkeyi öyle bir susturdular ki ses çıkmıyor.
Siyasetin üzerinde bir el bir vesayet olamaz ama siyaset de şu değil; ben 50+1'i aldım istediğimi yaparım diyemez. Tabi ki seçim sandık demokrasinin olmazsa olmazı ama demokrasi sadece sandık değildir. Demokrasi, cumhurbaşkanı dahil her seçilmiş insanın hukukla kendini bağlanmış hissetmesidir.
Ne yapıyor büyüklü küçüklü ortaklar? Hemen acı darbe hafızamızı suistimal etmeye, ülkemizi kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Şu andaki iktidar partisinin ilk yıllarında, generallere mektup yazıp ‘iktidarı uyarın’ diyen krizlerin ortağı Bahçeli’ydi. Vesayet odaklarından besleniyor. Tabii o günlerde 2002 krizinden sonra baraj altı kalmış Meclis’e bile girememiş, generallere mektup yazıyor… Hepsi kayıtlarda. Zaten kendisinin en tutarlı olduğu konu tutarsızlık. Bir de krizlerin ortağı olması. Bu iki konuda çok tutarlı.
Açıklama yapmayan kalmış diye baktım emekli sandığı açıklama yapmamış henüz.
'KANAL İSTANBUL RANT PROJESİDİR'
Dün sabah bir televizyon programında dedim ki ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlara darbeci diyecekler.’ Üzerinden bir gün geçmedi, tam 8 saat sonra Sayın Erdoğan açıklama yaptı, ‘Kanal İstanbul’a karşı çıkanlar en büyük Atatürk ve Cumhuriyet düşmanıdır’ diye. Lafların ağırlığına bakar mısınız? Ama biz bildik. Maalesef o bildiriyi yayınlayanlar da böyle bir fırsatı altın tepsi içinde bu hükümete sundular. Kaş yapalım derken göz çıkarma, en hafifinden… Belki de başka şeyi var mıdır yok mudur, orasını bilmeyiz. Herkes etrafına bu hükümet gibi rant gözlükleriyle bakmıyor. Bu ülkenin yarınlarını, istikbalini düşünenler de var. Biz varız biz! Biz bu düşman dile de, rant peşindeki heveslere de karşı çıkacağız, sonuna kadar mücadele edeceğiz.
Sorunlarımızı derinleştiren, bu sisteme DEVA Partisi son verecektir. Bugün bu ülkede yoksulluk intiharları var. Karartma gelmiş, basına yayımlayacaksınız diyorlar.
Çıkış yolu tek yönlü bir yoldur: 1. Sınıf demokrasidir, 1. Sınıf hukuk devletidir. Bunları kurun bu ülke nasıl refaha ulaşıyor hep beraber görelim.
Sevgili Tahir Elçi'nin ısrarlı hukuk mücadelesinin sonucunda AYM karar verdi. Şırnak adalet bekliyor. Uludere'de Roboski'de hayatını kaybeden vatandaşlarımız için adalet bekliyor. Kimse çıkıp bir özür bile dilemedi. Biz anaları gözü yaşlı görmek istemiyoruz. Biz vatandaşımızın terör örgütüyle devletin hukuksuzluğu arasında sıkışmış görmek istemiyoruz.
Biz çiftçiliği yoksulluğun diğer adı olmaktan çıkaracağız. Biz kanal diyoruz su diyoruz hükümet Kanal İstanbul diyor. Niye? Orada bir mıknatıs var mıknatıs. Rant mıknatısı.
Yokluk ve yoksulluk Şırnak için kader değil. Bizler il il ilçe ilçe gezip hakikatin sesi olacağız. Bu milletin aklıyla, onuruyla alay eden zihniyeti gittiğimiz her yerde anlatacağız."