Son dakika! Davutoğlu'ndan Erdoğan'a Şehir Üniversitesi cevabı: Oğluma, damadıma kalmayacak...

Ahmet Davutoğlu, Şehir Üniversitesi üzerinden kendisi ve dönemin iki bakanı ile üniversite yönetimini dolandırıcılık ile suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'a sert cevap verdi. Sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yapan Davutoğlu, 'Oğluma, damadıma, kızıma bırakmayacağım" dedi. Davutoğlu, tüm Cumhurbaşkanları, Başbakan, Özelleştirme İdaresi ve kamu bankaları yöneticileri ile bunların akrabalarının mal varlıklarının artışının araştırılması için de "Meclis komisyonu kuralım" çağrısı yaptı.

Halk Bankası'nın tedbir kararının ardından AK Parti'nin 'kayyum atanacak' açıklaması ile gözlerin çevrildiği Şehir Üniversitesi konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk kez bugün açıklama yapmış ve üniversitenin kurucuları arasında bulunan Ahmet Davutoğlu, arazi tahsisinde imzası bulunan bakanlardan Ali Babacan ile Mehmet Şimşek'i 'dolandırıcılık'la suçlamıştı. Erdoğan arazi tahsisinin usülsüz olduğunu söylemişti. 

DAVUTOĞLU SERT KARŞILIK VERDİ

Erdoğan'ın sert açıklamalarına, dönemin Başbakanı ve üniversitenin kurucuları arasında yer alan Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı aynı sertlikte açıklama ile cevap verdi. 

Üniversitenin ve tahsis edilen devlet arazisinin kızı, damadı ya da oğluna kalmayacağını vurgulayan Davutoğlu, tüm benzeri tahsisler, özelleştirme çalışmaları, kurtarılan şirketler gibi konularda dönemin tüm yetkililerini kapsayacak şekilde Meclis komisyonu kurulması için çağrı yaptı. 

ŞAHSİ MESELE DEĞİL AHLAK MESELESİ

Davutoğlu'nun açıklaması şöyle:

“2003’ten 2016’ya kadar çeşitli konumlarda ve üst düzeyde birlikte çalıştığımız Sn. Cumhurbaşkanının, şahsım ve Başbakanlık yaptığım dönemde Hükümetimde birlikte görev yapmaktan onur duyduğum bazı bakan arkadaşlarım hakkında en temel nezaket kurallarına bile uymayan, bu yüksek makama yakışmayan bir üslup ile dile getirdiği ağır ithamlara cevap vermek mecburiyeti doğmuştur. Bilinmelidir ki bu, şahsi bir mesele değil bir devlet ahlakı meselesidir.

MYK'DA GÖRÜŞMEK, NİYETİ VE GELİNEN NOKTAYI GÖSTERİYOR

Bir süredir İstanbul Şehir Üniversitesi hakkında yürütülen haksız kampanyanın, garezle bir eğitim kurumuna yapılan saldırıların ulaştığı aşama ibretlik bir hale gelmiştir. Her şeyden önce üniversite ile ilgili böyle bir kararın bir siyasi partinin Merkez Karar ve Yönetim Kurulunda alınmış olması hem üniversiteye yönelen husumetin altında yatan gerçek niyeti hem devlet düzenimizin gelmiş olduğu durumu bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. Aileleriyle birlikte 7000 öğrenciyi mağdur etme pahasına sergilenen bu öfkeye neyin sebep olduğunu, kimin nereye savrulduğunu, kamu kaynaklarının hangi amaçlarla nasıl kullanıldığını, ekonomik servet oluşturma bakımından kimlerin nasıl statü değiştirdiklerini milletimiz çok iyi bilmektedir.

ERDOĞAN'IN ÇIKARDIĞI YASA İLE TAHSİS EDİDİ

Başbakanlığım süresince yaptığım uygulamalar konusunda şahsıma yöneltilen tek ithamın, hiç bir şahsi hakkımın ve çıkarımın olmadığı, kızıma, oğluma, damadıma, gelinime bırakmayacağım bir eğitim kurumuna arazi devri olmasından sadece onur duyarım. Sayın Cumhurbaşkanının Başbakanlığı döneminde çıkan 4046 sayılı yasaya istinaden gerçekleşen bu devir ile bahsekonu arazinin rant alanı haline dönüşmesi engellenmiş ve kamuya ait olan bu değerli arazinin doğal ortamı korunarak yine kamunun hizmetinde kalması sağlanmıştır.

DEVİRLE TAHSİS ARASINDA FARK YOK

Bir arazinin üniversiteye tahsis edilmesi ile devredilmesi arasındaki tek fark zaten rayicin altında belirlenen bir yıllık kira bedelinden ibarettir. Devir işlemi tahsis bedellerinden kaçınmak ya da kamu arazisini mülk edinmek için değil, Danıştay’ın tahsis işlemini iptal etmesinden sonra yukarıda zikredilen yasaya uygun bir şekilde zorunlu olarak yapılmıştır. Devri yapılan arazinin eğitim dışında kullanılması zaten mümkün değildir ve üniversite amacının dışına çıkmamıştır.

Bu süreç içinde farklı kesimlerden herkesin de kabul ettiği gibi Şehir Üniversitesi bir üniversite geleneğinin oluşumu açısından kısa sayılacak bir sürede bu ülkenin iftihar kaynağı olmuştur. Bugün hangi haksızlıklar yapılırsa yapılsın, bunlar da geçecek ve Şehir Üniversitesi de onun düşünce özgürlüğüne dayalı idealleri de yaşamaya devam edecektir. Üniversiteyi üniversite yapan araziler ve binalar değil bilim insanları ve öğrencilerin oluşturduğu sosyal iklimdir. Her gördüğü araziye dolar hesabı ile değer biçenler bunu anlayamazlar.

BU TARTIŞMA İYİ OLDU, MECLİS'TE HER ŞEYİ ARAŞTIRALIM

En temel nezaket kurallarına dahi uymayan bu üsluba rağmen Halk Bankası konusunda açılan tartışmayı anlamlı buluyorum. Bugün bir milat olmalıdır. Çağrım açıktır: Madem ki bu ülkeye hizmetten gayrı hiç bir hedef gütmemiş ve bütün bir ömrünü buna adamış bir başbakana ‘dolandırıcılık’ iftirasında bulunulmuştur, o zaman şu anda görev yapanlar da dahil olmak üzere yaşayan bütün Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, kamu bankalarının bağlı olduğu bakanlar ve özelleştirme yüksek kurulunda görev yapmış yetkililerin ve onların birinci ve ikinci derece hısımlarının ve akrabalarının mal varlıklarını ve bu varlıklardaki değişimi, bu kişilerin siyasete girdikleri/devlet görevi üstlendikleri günden bugüne kadar araştırmak ve soruşturmak üzere TBMM’nde gerekli komisyonlar oluşturulmalı ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiği vechile yetimlerin hakları son kuruşuna kadar korunmalıdır. Ben şahsım adına artık üyesi olmadığım yüce TBMM’ne hesap vermekten bir an bile imtina etmem.

KAMU BANKALARI HANGİ VAKIF VE ŞİRKETLERE NASIL KREDİ VEDİ?

Ayrıca bu komisyonlarda kamu bankalarının, Şehir Üniversitesi de dahil olmak üzere hangi vakıflara ve şirketlere nasıl kredi verdikleri, hangi şirketlerin borçlarının yapılandırıldığı, kimlerin hangi yöntemlerle kurtarıldığı, kimlerin ise batmasına seyirci kalındığı şeffaf bir şekilde ortaya konmalıdır.

'YETİM VE YOKSUL FONU'NA DEVRDELİM

Bu araştırma ve soruşturma neticesinde objektif hukuki kriterlerle izah edilemeyen varlıklar ve kaynaklar Hazineye intikal ettirilerek bir ‘yetim ve yoksul’ fonu oluşturulmalı ve bu fon yetimlere, öksüzlere, şehit yakınlarına, gazilere ve sayıları her geçen gün artan işsizlere dağıtılmalıdır.

Böylesi bir sürecin işletilmesi her zaman samimi bir şekilde savunduğum şeffaflık ilkesinin de hayata geçirilmesini sağlayacaktır. Telaşa mahal yoktur ve hiç kimse tereddüt etmemelidir. Yaşanan bütün bu süreçler, ne kadar üzücü olursa olsun, gerçek hukuk devletinin, demokratik hakların ve özgürlüklerin, adaletin ve şeffaflığın egemen olacağı günlerin habercisidir.”

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.

İlgili Haberler

İstanbul Şehir Üniversitesi'ne ilk haciz geldi
Mal beyanına ilk cevap iki eski liderden
MHP'li Bülent Çiftçi, Erdoğan'ı hedef alan paylaşımını sildi

Ekonomi Haberleri