Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili 18 sanık, geniş güvenlik önlemleri altında jandarma eşliğinde duruşma salonuna getirildi.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, şehit Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir ile ÖKK'da olay gecesi darbeciler tarafından yaralanan İsmail Oğuz müşteki olarak yer aldı.
Duruşmada, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.
Sanık Halit Çelik savunmasında, timde ikmal astsubay olarak görev yaptığını, operasyonlarda kullanılacak teçhizat ve yaşam malzemelerini hazırlamakla sorumlu olduğunu söyledi.
RASTGELE SEÇİLDİK
Darbeci general Terzi'nin emriyle Diyarbakır'da konuşlu 12. Tabura bağlı bir ve üçüncü timin tam teçhizatlı hazırlandığını belirten Çelik, kendilerini Diyarbakır'dan Ankara'ya getirecek uçağa gitmek için bindikleri otobüsün radyosundan darbe girişimine ilişkin haberler duyduğunu anlattı. Çelik, "Radyoda geçen haberlerde, Genelkurmay'da sıkıntıların olduğu söyleniyordu. Genelkurmay Başkanının rehin aldığına ilişkin bilgiler veriliyordu. Ben de asker olarak kendime vazife çıkararak 'Herhalde Genelkurmay Başkanını kurtaramaya gidiyoruz' diye düşündüm." dedi.
Diyarbakır'dan havalandıktan sonra Semih Terzi'nin uçuş boyunca cep telefonu ve tabletiyle meşgul olduğunu belirten Çelik, bu esnada askerlerden birinin Terzi'nin emir astsubayı Ahmet Kara'ya nereye gittiklerini sorduğunu bunu üzerine Kara'nın da "Ben de bilmiyorum." dediğini aktardı.
Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığına indiklerini, tim komutanları Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın daha önce Terzi ile birlikte hareket edecek 14 kişilik bir ekip seçtiğini ifade eden Çelik, "Ahmet Yüzbaşı bizi rastgele seçti, neye göre seçtiğini bilmiyorum." ifadesini kullandı.
ÖLÜ BÖLGEYE ATEŞ ETTİM
Terzi'nin de içinde olduğu helikopterin ÖKK'nın VİP pistine indikten sonra hep birlikte karargah binasının olduğu yöne ilerlediklerini anlatan Çelik, sonrasında yaşanılanları şöyle anlattı:
"Terzi önde biz arkada karargah kapısına doğru yürüdük, binaya 30 metre vardı. Bir şahıs çok yakın mesafede Terzi'nin arkasından ateş edip sağ çaprazdan ağaçların arasına kaçtı. Çok hızlı bir şekilde onun arkasından ateş edenler oldu. Bu esnada yere doğru eğilerek silahımın emniyetini açtım ve bir el ateş ettim. Ben rahmetlinin (Şehit Halisdemir) olduğu yere ateş etmedim, çünkü o taraftaki arkadaşlarımı vururdum. Ölü bölgeye ateş ettim. Sonra ağaçların arkasından 'Tamam vurdum' diyen bir ses geldi. Semih Terzi yerdeydi, Kelime-i Şehadet getiriyordu."
Yaralı haldeki Terzi'nin karargah binasına taşınmasından kısa bir süre sonra olay yerine ambulansın geldiğini, daha sonra iki el silah sesi daha duyduğunu aktaran Çelik, ağaçların arasında siper aldığı için ateş edeni görmediğini savundu.
DERDEST ETTİK
Semih Terzi'nin helikoptere taşınmasından sonra karargah içerisinden 10-15 el silah sesi geldiğini, Üsteğmen Mihrali Atmaca ile Astsubay İsmail Çınar'ın iki kişiyi teslim alarak karargah kapısından çıkarken gördüğünü söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Sonradan bunların (Yarbay) Mehmet Ali Çelik ve (Albay) Ümit Bak olduğunu öğrendim. Nizamiyeden de yoğun ateş sesi geliyordu. Ahmet Muhammed Demirci, Ahmet Yüzbaşının Zekai Paşa ile konuştuğunu bana söyledi. 'Semih Terzi bizi darbe yapmaya getirmiş, Terzi haindir. Biz Zekai Aksakallı'dan emir alacağız. Şu an kimsenin ne olduğunu bilmediğimiz için kim gelirse 'dur' çekeceğiz. Silahlarından arındıracağız.' dedi. Telsizden bulunduğum bölgeye iki silahlı şahsın geleceğine dair anons geçildi. Onları bekledim. Sonra bu ikisine 'durun' dedim, bunlar kaçtılar, telsizden bu durumu ifade ettim. Telsizden bir kez daha bir grup asker geleceğini bunların yakalanacağı söylendi. Bu şahıslar geldi, 'Silahları bırakın' deyince birden silah sesleri geldi. Bunlar, bizimle aynı tarafta olduklarını söyledi ancak biz aldırış etmeden silahlarını bırakmalarını istedik. Bunları derdest ettik. Gece nizamiyeden içeri Zekai Paşanın emriyle girmeye çalışan askerler geldi. Nasıl bir oyunun ya da başka bir şeyin içine çekildiğimizi anladım."
ZEKAİ PAŞA ALNINDAN ÖPTÜ
Kışlanın içindeki kritik binaların darbeci askerlerden arındırılması için arama emri verildikten sonra söz konusu bölgelerde emri icra ettiklerini, buralardaki askerleri derdest ettiklerini belirten Çelik, şu savunmayı yaptı:
"Sabah Zekai Paşa geldi, konuşma yaptı. Zekai Paşa, Ömer Astsubayı alnından öptü. İki hafta karargahta mesaiye devam ettik. Diğer arkadaşların da belirttiği bu süreçte karargah binasında uzun namlulu silahlarla sadece biz dolaşabiliyorduk. 'Zekai Paşa'nın en çok güvendiği tim olduğunuz için bu şekilde karargahın içine girebiliyorsunuz.' diyorlardı. Biz o gece ÖKK'ya gitmemiş olsaydık daha çok kan akacaktı. Çünkü nizamiyeden içeri girmeye çalışan grup ile darbeciler yakın mesafede uzun namlulu silahlarla birbirine ateş edecekti. Cezaevindeyim, üzülüyorum ama bunları düşündüğümde de 'İyi ki oraya gitmişiz' dediğim oluyor."
SIZMAYI BİLMEMESİ İMKANSIZ
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "görev yaptığı süre boyunca FETÖ'nün Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmasını fark edip etmediğine" yönelik sorusuna Çelik, "Genelkurmay Başkanımızın, Cumhurbaşkanımızın burnunun dibine kadar gelmişler, onların hissedemediğini, sürekli görevdeki kıdemli çavuş olarak benim anlamam mümkün değil." yanıtını verdi.
Çelik'in avukatı Mithat Kaya da müvekkilinin darbe girişiminden habersiz olduğunu, emir komuta zinciri içinde hareket ettiğini, bu nedenle hakkındaki suçlamaları kabul etmediklerini savundu.
Kaya, sanıkların adliye getirilmesi sırasından medyaya bilinçli şekilde görüntü verildiğini iddia ederek, mahkeme başkanından bu duruma karşı önlem alınmasını istedi. Mahkeme Başkanı Ademoğlu da "Yargılama makamı olarak sorumluluğumuz salonla ilgili. Bunun dışındaki iş ve işlemler bizim dışımızda. Bu söylediğinizi dikkate almak gerekebilir." karşılığını verdi.
ANKARA AKTARMALI SURİYE
Sanıklardan eski Astsubay Kıdemli Çavuş Harun Topbaş, timin en kıdemsiz personeli olduğunu belirterek, 2016 yılı Mayıs ayında ÖKK'ya katıldığını söyledi.
Topbaş, 15 Temmuz akşamı Diyarbakır'daki karargahta akşam saatlerinde Ankara'ya hareket edileceği emrinin geldiğini, hızlı şekilde tam teçhizatlı hazırlandıklarını anlattı.
Tabur Komutanı Fatih Şahin'in içtima aldığını, gelen emri sorgulamaladıklarını ancak ne olduğunu da anlamadıklarını savunan Topbaş, bu sırada Diyarbakır'dan iki adet F-16'nın kalktığını gördüklerini belirtti. Topbaş, bu nedenle aralarında "Kesinlikle Ankara aktarmalı Suriye'ye giriyoruz" şeklinde değerlendirmeler yaptıklarını ifade etti.
Harun Topbaş, yola çıkmadan önce ağabeyini aradığını, neler olduğunu sorduğunu, ağabeyinin kendisine sonradan telefonla dönerek, "İstanbul'da köprüler kapanmış, terör olayı varmış" dediğini aktardı.
Otobüsle Diyarbakır havaalanına hareket ettiklerinde, otobüsteki televizyondan Başbakan Binali Yıldırım'ın, "TSK içinde küçük bir grubun ayaklandığını, bunun bastırıldığını" söylediğini duyduklarını anlatan Topbaş, Ahmet Kemal Yılmaz'ın Ankara'ya gidecekleri emrini verdiğini ifade etti.
TELEFONLARI KAPATTIK
Uçakta da sürekli neden Ankara'ya gittiklerini sorduklarını, sordukları kişilerin bilmediklerini söylediklerini belirten Topbaş, "Uçakta telefonları kapatmamızı söylediler. Erhan Almaz Astsubay'a tekrar neden gittiğimizi sordum, 'Ayaklanma varsa onu bastırmaya gidiyoruz galiba, niçin gideriz ki Ankara'ya' dedi. Uçakta Semih Terzi'nin elinde tablet ya da telefon vardı, onunla uğraşıyordu" ifadesini verdi.
Topbaş, Ahmet Kemal Yılmaz'ın, indikten sonra birkaç kişi seçerek helikoptere binmelerini söylediğini, bunu, "silaha daha iyi hakim olanları seçti" şeklinde yorumladıklarını dile getirdi.
Özel Hava Alay'dan helikoptere bindikten sonra "Birliğe gidiyoruz" dediklerinde rahatladıklarını belirten Topbaş, ÖKK'ya indiklerinde bir başçavuşun kendisine Semih Terzi'nin nerede olduğunu sorduğunu, ardından öndeki ekip bahçeye girer girmez silah seslerinin geldiğini anlattı.
SABAHA KADAR MEVZİDE KALDIK
Aniden kendini yere attığını, elindeki ağır makineli silah bulunduğunu söyleyen Topbaş, o gece yaşananları şöyle anlattı:
"Benim silah 750-1000 mermi atar, sıkıntı olabilir, önümdekilere bir şey olmasın diye silahı protokol yoluna çevirdim. Neler olduğunu anlamadım. Mehmet Astsubay beni ağaçların oraya mevzilenmem için gönderdi. Mazıların önünde beklerken iki el daha ateş sesi duydum. İçeriden de silah sesleri geliyordu. Mevzimde kaldım. Bu sırada Muhammed Astsubay, 'Mihrali Üsteğmen, Ahmet Kemal Yüzbaşı ile görüştü. Semih Terzi hainmiş, diğer hainleri de aldık. Artık Zekai Paşa'dan başka kimseden emir almıyoruz' dedi. Şaşırdık, sabaha kadar mevzide kaldık."
MİHRALI'YA TEBRİK İDDİASI
Karargahın güvenliğini alma emrinin verildiğini, tam teçhizatlı olduğu için kapıda bekletildiğini belirten Topbaş, "Sabah saat 10.00 civarında Zekai Aksakallı Paşa'nın geleceğini, emniyetini almamızı söylediler. Zekai Paşa geldi, Ömer Halisdemir Başçavuşu alnından öptü, Mihrali Üsteğmeni de darbeyi engellediği için tebrik etti." diye konuştu.
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun sorusu üzerine, FETÖ/PDY terör örgütüyle bir bağının bulunmadığını savunan Topbaş, "Generallerin, hakimlerin, savcıların örgütün içinde yer aldığı öğreniliyor. İstihbarat birimleri bile 7-8 aydır çalışıyor, daha iki gün önce 227 hakim, savcı daha ihraç edildi. Bu durumdayken ben bunların kim olduğunu anlayamam. Bana 'gel bizimle ol' diyen olmadı." şeklinde konuştu.
Sanık Harun Topbaş, bir başka soru üzerine de Türk Silahlı Kuvvetlerine 4 yıl önce sınavla girdiğini söyledi.
GÜZEL MAHKEME OLUYOR
Topbaş'ın avukatı Emir Yakın da sanıklara Gölbaşı Adliyesine ilk getirildiklerinde, tutuklanacaklarını söylediğini, onların da "Biz kahraman ekibiz" diyerek kendisine inanmadığını belirtti. Gerçeklerin ortaya çıkmasının engellendiğini, sanık sandalyesinde masum insanların oturduğunu savunan Yakın, "Biz burada bir engizisyon mahkemesi bekliyorduk ama çok güzel bir mahkeme oluyor" diyerek heyete teşekkür etti.
Avukat Yakın, müştekilere de teşekkür ederek, "Onlar da saygın tavırlarını bozmadılar. Onlara çok saygı duyuyoruz, inanın biz de çok üzülüyoruz. Sadece gerçeklerin ortaya çıkması için uğraşıyoruz." diye konuştu.
ÖĞLEDEN SONRA DEVAM
FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen darbeci general Semih Terzi’yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir’i şehit eden darbecilerin yargılandığı dava verilen öğle arasının ardından devam etti. Savunma yapan tutuklu sanık Astsubay Başçavuş Hüseyin Oğuz, askeriyede sıhhiye uzmanlığı görevi yaptığını söyledi. 15 Temmuz akşamı alarm verildiğini belirten Oğuz, Ankara’ya gideceklerinin haberinin verildiğini kaydetti. Ankara’ya gitmelerinin tuhaf olduğunu düşündüğünü ifade eden Oğuz, neden gittiklerine anlam veremediğini ifade etti. Etimesgut Havaalanına inmeden önce Fatih Şahin’in dışarıda kendilerini kamuflajlı askerlerin bekleyebileceğini, bu nedenle tedbirli olmaları gerektiğini söylediğini anlatan Oğuz, uçaktan iner inmez çevrenin güvenliğini aldıklarını söyledi.
"TERZİ 'BENİ BIRAKIN' DEMİŞ"
Oğuz, Özel Kuvvetler Komutanlığına iniş yaptıklarında karargaha hareket ettiklerini anlatarak, silah sesi duyduğunu ve bir kişinin yere düştüğünü gördüğünü kaydetti. Daha sonra askerlerin ağaçların olduğu kısma ateş etmeye başladığını gördüğünü kendisinin yere yattığını iddia ederek, "Önümde ağaçlar olduğu için çok fazla şey göremedim. Çalıştığım birliğe geldim rahatladım derken bu olay oldu. Özel Kuvvetlerde komutana suikast uygulanıyordu çok şaşırdım buna. Tel örgülerden girip saldırı yapıldığını düşündüm. Bu adamın buraya geleceğini ben bile bilmiyordum o nasıl bilebildi diye düşünüyordum. Semih Terzi’nin vurulduğunu gördüm. Etrafında daha önce hiç tanımadığım rütbeli insanlar vardı. Etraftaki insanlar buna Kelime-i Şehadet getirtmeye çalışıyordu. Oradaki insanların gözünden yaş gelmeye başlıyordu. Teselli etmeye çalışıyorlardı. Çantayı açtım yarasını gördüğümde ilk önce önemsemedim. İki tane mermi deliği gördüm sağ göğsünde ve koltuk altında. Merminin biri boşa gitti, diğeri de girdi çıktı sandım. Semih Terzi, ’arkadaşlar siz beni bırakın ben iyiyim kendi emniyetinize bakın’ dedi. Etrafındaki insanlar daha emniyetli olsun diye Semih Paşayı karargaha taşıdı" diye konuştu.
FAİH ŞAHİN 'BEN VURDUM' DEDİ
Semih Terzi’nin yarasını kapatmasının ardından serum taktığını söyleyen Oğuz, "Oradaki kişiler tabur komutanı Fatih Şahin’e ’vuran kimdi? Vurana ne oldu?’ diye sordu. Fatih Şahin ’vuran Ömer Halisdemir’di etkisiz hale getirildi ve öldürüldü’ dedi. Öldürüldü mü diye sordular Fatih Şahin ’ben vurdum’ dedi. Benim elim ayağım boşaldı o an. Ömer Halisdemir’in Semih Paşa ile ne işi olur diye düşünmeye başladım. Ben Ömer Halisdemir ile birlikte 5 yıl çalıştım. Semih Terzi ile ne husumeti vardı diye düşünmeye başladım. Sonradan tabur komutanına Semih Terzi’nin durumunun ciddi olduğunu söyledim. ’Beni hastaneye götürmeyin, ben iyiyim kendi işinize bakın. Benim hastaneye ihtiyacım yok’ dedi. Daha sonra çarşaf getirdiler onun içine koydular ve helikoptere taşıdılar" şeklinde konuştu.
SİVİLLER SİZİ PARÇALAR
Oğuz, Terzi’yi tedavi için GATA’ya getirdiklerinde GATA Kurmay Başkanı’nın teçhizat ile içeriye giremeyeceklerini söylediğini belirtti. Daha sonra GATA Kurmay Başkanının kendilerden silahları teslim etmelerini istediğini ifade eden Oğuz, "Tabur komutanı da ben de buna karşı çıktık. ’Arkadaşlar herhalde siz neyin ne olduğunun farkında değilsiniz. Dışarı da yer yerinden oynuyor. Sizi bu şekilde siviller görürse parçalar. Şu silahlarınızdan kurtulun. GATA Kurmay Başkanı olduğum halde ben silah taşımıyorum, bakın sivilim. Dışarı da yer yerinden oynuyor’ dedi. Daha sonra uçakların bomba attığını duyduk" ifadelerini kullandı.
DIŞARIDA ASKER AVLIYORLAR
Daha sonra silahlarını ve kıyafetlerini GATA’da karşılaştıkları bir arkadaşının arabasına koyduklarını anlatan Oğuz, "Otoparkta beklemeye başladık. Tabur komutanı Fatih Binbaşı halen ’Robokop’ gibi geziyordu. GATA Kurmay Başkanıyla zaman zaman sözlü tartışmaya giriyorlardı. Fatih Binbaşı ’benim kimseye zarar verme gibi bir amacım yok ama silahımı da bırakmam’ dedi ve dışarıya çıkmak istediğini söyledi. Bunun üzerine GATA Kurmay Başkanı ’nereye gidersen git. Kapıdan çıkınca seni kim koruyacak? Dışarıda asker avlıyorlar, seni parçalarlar’ dedi. Bizden de silahlarımızı GATA Destek Kıtalarına bırakmamızı istedi. Fatih Binbaşı ’emrimden çıkıyor musunuz’ dedi. Bunun üzerine GATA Kurmay Başkanı ’sen çocuklara baskı mı yapıyorsun? Sen emir veremezsin. Bunları sicille mi tehdit ediyorsun? Burası GATA, burada komutan benim, benim sözüm geçer. Çocuklara karışamazsın’ dedi. Fatih Binbaşı bizden uzaklaşıp telefonla konuşmaya başladı" şeklinde konuştu.
TERZİ ÖLÜNCE GÖZLERİ DOLDU
Oğuz, GATA Kurmay Başkanı’nın Semih Terzi’nin öldüğü haberini verdiğini kaydederek, "Semih Terzi öldü deyince Fatih Şahin ile Ali Kapucu ’ne şehit mi oldu’ dedi. GATA Kurmay Başkanı ’Semih Terzi öldü’ dedi. Böyle bir diyalog geçti. Ali Kapucu’nun gözleri dolmaya başladı. Ali Kapucu ile Fatih Şahin sürekli diyalog halindeydi" dedi.
ŞAHİN'İ VUR EMRİ
Oğuz, kendisini Etimesgut Havaalanında kalan askerlerden olan Barış Batmaz’ın aradığını anlatarak şunları kaydetti:
"Ne yapıyorsun? dedi, GATA’dayım dedim. ’Biz helikoptere binmedik, Özel Hava Alayında kaldık’ dedi. Onların orada kaldığını o zaman öğrendim. ’Biz burada Özel Hava Alayın kontrolünü sağlamaya çalışıyoruz. Ahmet Kemal Yüzbaşı, Zekai Paşa ile konuştu Semih Terzi hainmiş’ dedi telefonu kapattı. Hemen ardından Ahmet Kemal Yüzbaşı aradı. Semih Terzi vuruldu GATA’ya getirdik dedim. Burada Semih Terzi öldü dedim. O da bana ’o zaman söyleyeceklerimi iyi dinle. Ben Zekai Paşa ile görüştüm. Tugay Komutanı Semih Terzi ve Fatih Şahin hain’ dedi. Ondan sonra ne demek hain dedim. ’Ben Zekai Paşa ile görüştüm. Fatih Şahin’i vurun emrini veriyorum’ dedi. Saçmalamayın dedim. Tabur komutanı gerektiğinde beni ölüme gönderecek adam nasıl öldüreyim dedim. ’Anlamıyor musun ben sana tabur komutanını vurma emrini veriyorum’ dedi tekrardan. Ben şuan hastanedeyim burada siviller var, silahları da bıraktık Fatih Şahin halen teçhizatlı bunu yapamam dedim. ’Vurabilirseniz vurun, vuramıyorsanız etkisiz hale getirin, onu da yapamıyorsanız oradan ayrılın. Canınızı koruyun, kimseye güvenmeyin’ dedi telefonu kapattı.
SUÇU VARSA ADALETE HESAP VERSİN
Ben bunu 10 dakika algılayamadım. Hasan’a bile anlatamadım. Tabur komutanına da sezdirmemeye çalıştım. Hiç kimseye güvenemez oldum. Hasan, bir sen, bir ben kaldık dedim. ’Ne demek o’ dedi. Çevremde gördüğüm kimseye güvenmiyorum. Tabur komutanı hainmiş dedim. Ahmet Kemal Yüzbaşı böyle böyle dedi. Zekai Paşa ile görüştüğünü, hain olduğunu söyledi dedim. Bunda hainlik varsa ve bize karşı bir hamleye kalkışırsa cevabı veririz dedik. Daha sonra silahlarımızı bırakmak için Destek Kıta Komutanlığına gittik. Destek Kıta Komutanının odasına geçtik kıyafetlerimizi ve silahlarımızı oraya bıraktık. Ahmet Kemal Yüzbaşı ile yine görüştüm. Onun yanından ayrıldık, vurma gibi bir durumum yok haberiniz olsun dedim. O da ’tamam eğer fırsatınızı bulursanız değerlendirirsiniz’ dedi. Sonra telefonu kapattım."
Fatih Şahin’in daha sonra yanlarına geldiğini anlatan Oğuz, "Hasan ’arasından git kafasına vur yatıralım’ dedi. Ben de Hasan dikkat çekme her taraf sivil dolu. Suçu varsa adalete hesap versin dedim" ifadesini kullandı.
3 KESKİN NİŞANCI
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunma yapan sanık eski Astsubay Hasan Aksoy, timde keskin nişancı olarak görev yaptığını, Diyarbakır'daki ÖKK üssünde bulundukları sırada tam teçhizatlı olarak hazırlanmaları için emir verildiğini söyledi.
Tim komutanı yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın emri ile depodaki üç keskin nişancı tüfeği yanına alarak içtima alınına çıktığını belirten Aksoy, bu sırada 16. taburda da benzer bir hareketliliği gözlemlediğini, hazırlıklar tamamlandıktan sonra uçağa binmek üzere havaalanına hareket ettiklerini anlattı.
Bu esnada kendilerini taşıyan otobüsün radyosunda Başbakan Binali Yıldırım'ın "bir kalkışma olduğu ve kontrol altına alındığı"na dair açıklamalarını duyduklarını belirten Aksoy, "Havaalanına gittik, Ahmet Yüzbaşı 1. ve 3. timlerin hazırlanmasını istedi. Arkadaşlar arasında değişik söylentiler oluyordu. Herkes 'darbe kalkışmasıyla ilgili mi gidiyoruz' diye söyleniyordu. Genelkurmay'dan silah sesleri geldiği de söylendi. Sonra Genelkurmay'a gideceğimizi düşündük." ifadelerini kullandı.
KARŞILIK VERİN EMRİ
Uçaktan inmeden önce yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz'ın helikoptere binecek isimleri belirlediğini aktaran Aksoy, "Uçakta inmeye yakın, 'bazı kamuflaj giymiş kimselerin bize ateş edebileceği, böyle bir durumda karşılık vermemiz gerektiği' emri verildi." diye konuştu.
Etimesgut'taki havaalanına indiklerinde kendilerini almaya gelen iki helikopterin hazır olduğunu, önceden belirlenen timle helikoptere bindiğini, Terzi'nin de bu helikopterde bulunduğunu ifade eden Aksoy, ÖKK karargahına geldiklerinde helikopterden indikten sonra şehit astsubay Ömer Halisdemir ile karşılaştığını söyledi. Aksoy, bundan sonra olanları şöyle anlattı:
ATEŞ BASKISI EMRİ VERİLDİ
"Ömer Başçavuş yanıma geldi. Kursta öğretmenimdi. Yanağımdan sıkmak suretiyle benimle konuştu. 'Nereden geldiniz?' diye sordu, Diyarbakır'dan geldiğimizi söyledim. Bana, Semih Terzi'yi sordu, 'Ne oluyor, ne yapıyoruz?' diye sordum, 'Benim de bir şeyden haberim yok, koruma nöbetçisiyim' dedi. Ön tarafa yürümeye başladı. Ben de bu esnada hücum yeleğimi düzeltmeye çalışıyordum. İki, üç el silah sesi geldi. Tabur komutanın (Fatih Şahin) ateş ettiğini gördüm. 'Ateş baskısı' emri üzerine ben de hedef küçülttüm. İki, üç el havaya ateş ettim. Halit Çelik'in çalıların arasında ateş ettiğini gördüm. Sağ çapraza doğru önde bir kişi, arkada da tabur komutanı bunlar koşuyordu. Bu esnada ateşi kestik. İki saniye sonra içeriden 'vurdum vurdum' diye ses geldi. Tabur komutanı Fatih Şahin, tim personelinin Halisdemir'e ateş etmesi üzerine ateş ettiğini iddia etti. Oysa ilk ateşi kendisi etti, 'ateş baskısı' emrini o verdi. Her şey görüntülerde açık."
HASTANEYE GÖTÜRELİM ŞEBEKEYİ ÇÖKERTİRİZ
Başçavuş İsmail Çınar ile Ömer Halisdemir'i vurulduğu yerden çekerek, karargahın önüne getirdiklerini anlatan Aksoy, olay yerine gelen sıhhiyecilerin Halisdemir'in nabzını kontrol ederek, nabzını tespit ettiğini, kendisinin de "Hemen hastaneye götürelim, konuşturur şebekeyi çökertiriz" dediğini aktardı.
Hasan Aksoy, daha sonra iki el silah sesi duyduğunu, sesin geldiği tarafa baktığında Üsteğmen Mihrali Atmaca'nın tabancasını kılıfına koyarken gördüğünü ama nereye ateş açtığını görmediğini savundu.
Semih Terzi'nin helikoptere taşınması için karargahın içine çağrıldığını ancak üzerindeki uzun namlulu silah nedeniyle sedyenin taşınmasına yardım etmediğini öne süren Aksoy, Tabur Komutanı Fatih Şahin'in kendisiyle GATA'ya gelmesini emrettiğini söyledi. Hastaneye geldiklerinden Terzi'nin acile alındığını anlatan Aksoy, GATA'da yaşananları da şöyle aktardı:
BİRKAÇ ŞEREFSİZ HALKINI BOMBALIYOR
"Tabur komutanı da arkasından gitmek istedi, sivil giyimli bir kişi engel olmaya çalıştı. 'Buranın kurmay başkanı benim' dedi. Zekai Paşa'nın nerede olduğunu sordu. Tabur komutanı ona bir şeyler söyledi ama duymadım. 'Hastanede teçhizatlı durmayın' dedi. Bu sırada ÖKK personeli gazi yarbayımızı ziyarete gelen iki arkadaşı gördüm. Bunlar da ÖKK'dan yaralı geldiğini duyup yanımıza geldiler. Terzi'nin vurulduğunu söyledik. GATA Kurmay Başkanı tekrar geldi, 'Burada sivil vatandaşlar var silahları çıkarın' dedi. Tabur komutanı Şahin, 'Amirlerimi arayacağım, amirim değilsiniz' diye çıkıştı. O esnada F-16 bombası düştü, Kurmay Başkanı 'Birkaç şerefsiz kendi halkını bombalıyor, Allah belasını versin bunların. Nurcular" dedi. Aklımıza Başbakanımızın konuşması geldi, paralelciler diye düşündük."
ŞAHİN'İ ÖLDÜRMEYİ DÜŞÜNDÜM
GATA Kurmay Başkanının tutumu üzerine tabur komutanı Fatih Şahin'in kendilerine "Tarafınızı seçin" dediğini, bunun üzerine Kurmay Başkanının da "Bunları sicille tehdit edemezsin" diyerek karşı çıktığını aktaran Aksoy, "Hüseyin Başçavuş da 'tarafınızı seçin ne demek, bu nasıl laf' diye sordu. Tabur komutanı bu sorunun cevabını vermedi. Daha sonra silah ve teçhizatı çıkardık, ÖKK'dan bir başçavuşun aracının arkasına koyduğumuzu gören tabur komutanı, 'Ben size karışmıyorum, ne yaparsanız yapın' dedi." ifadelerini kullandı.
GATA Kurmay Başkanı ile Fatih Şahin'in tartışmaya devam ettiğini aktaran Aksoy, Kurmay başkanının, Fatih Şahin'e telefonu uzatarak, "Al sana Zekai Aksakallı telefonda' dediğini, Şahin'in ise konuşmaktan çekindiğini anlattı.
AKSAKALLI TELEFONDA
Aksoy, "Zekai Aksakallı ile konuşma teklifini reddedince bir şok daha yaşadım. Şahin, nizamiyeden çıkacağını söyledi. Kurmay Başkanı da 'git seni linç etsinler' dedi. Tabur komutanı nizamiye doğru yürüdü." dedi.
Bu sırada, Ahmet Kemal Yılmaz Yüzbaşı'nın Hüseyin Oğuz'u arayarak, Semih Terzi'nin hain olduğunu söylediğini aktaran Aksoy, "GATA Destek Kıtaları Komutanı bizi muhafaza etti. Bu sıralarda." şeklinde konuştu.
FETÖ yapılanmasıyla irtibatının olmadığını savunan Aksoy, "Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben ve arkadaşlarım böyle bir oluşumun içinde değiliz. Arkadaşlarımız da dediği gibi biz 'garibanlar grubu' olduk. Emir komuta zinciri ile hareket ettik. Sonuç buraya geldik. Vatan için hazırdık ama şu an vatan haini ilan edildik." dedi.
TERZİ ŞAHİN'E BİR ŞEYLER SÖYLÜYORDU
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun sorusu üzerine GATA'ya helikopterle gittikleri sırada Terzi'nin, Fatih Şahin'i kendisine doğru çekerek kulağına bir şeyler söylemeye çalıştığını belirten Aksoy, son söz olarak tahliyesini talep etti.
Başkan Ademoğlu, Aksoy'un ifadesindeki kendisiyle ilgili bölümleri Fatih Şahin'e sordu. Şahin, GATA Kurmay Başkanı'nın kendisini Zekai Aksakallı ile telefonla görüştürmek istediğini hatırlamadığını, Terzi ile helikopterde görüşme yapmadığını öne sürdü.
BİLGE SAVUNMA YAPTI
FETÖ'nün darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesiyle ilgili davada, cuntacı general Semih Terzi'nin yanında Özel Kuvvetler Komutanlığına giden Astsubay Mehmet Bilge savunma yaptı.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın ikinci gününde, sanıkların ifadelerinin alınmasına devam ediliyor.
Mehmet Bilge, savunmasında, Ömer Halisdemir'i bir kere gördüğünü, cesaretine diyecek bir sözünün olmadığını söyledi.
O SIRADA HALİSDEMİR'İN TARAFINI BİLMİYORUZ
Özel Kuvvetler Komutanı Korgeneral Zekai Aksakallı'nın basına yansıyan bir açıklamasında Halisdemir ile 6-7 defa görüştüğünü belirttiğini aktaran Bilge, şunları kaydetti:
"Kafası içinde 1-2 gram beyni olan bir insan, bazı şeyleri sorgular. 'Bu adamlara emir verirsin babasını vurur, pencereden atlar' böyle bir şey yok, inanmayın. Ömer Halisdemir başçavuşumla 6-7 telefon görüşmesi yapılmış, rütbece ondan çok üstün olan birini vurma emri vermiş. Bu görüşmelerde, 'Bu adam haindir, kafasına sık' muhabbeti geçmiş. Ömer Başçavuşum, Semih Terzi'yi vurmuş. Hal böyleyken, biz burada panik pozisyonuna düşüyoruz. Halisdemir Başçavuşun pozisyonunun ne olduğunu bilmiyoruz ki. Halisdemir'in yanlış ya da doğru tarafta olup olmadığını bilmiyoruz ki."
'AKAR ÇIKMADAN KİMSE ÇIKAMAZ' İDDİASI
Bilge, darbe günü Genelkurmay Başkanlığında bir toplantının olduğunu, MİT Müsteşarı'nın da buraya gittiğini ileri sürerek, "Ondan sonra her ne hikmetse bazı kuvvet komutanları, Zekai Paşa düğüne gidiyor. Genelkurmay Başkanı, 'karargahta tek başına çalıştığını' söylüyor, yalnız şöyle bir tezat var, Genelkurmay Başkanı çıkmadan kimse çıkamaz." iddiasında bulundu.
"Semih Paşa'nın vurulmasından sonra taraf değiştirdiğimiz iddiası var. Bu iddiayı destekleyecek bir kanıt var mı?" diye soran Bilge, şunları ifade etti:
AKLIM OLSA DARBECİ OLURDUM
"Bugün bana bu muamelenin yapılacağını bilseydim, o gün darbe yapmak isteyecek biri olurdum. Neden? Dışarıda rütbe alanlar, bir yerlere gelenler benim nazarımda emekliliği gelmiş, ekonomik kullanım ömrünü doldurmuş insanlardır. Kıymetli insanlar darbeci muamelesi görüyor, bizim emeğimizle, çabamızla yıldızına yıldız katanlar dışarıda kahraman. Bugünkü aklım olsaydı darbeci olarak yürürdüm. Ben uzman nişancıyım, uluslararası derecelerim var. Bir attığıma ikinciyi atmazdım. Şu anki aklım olsa yapardım. Darbe yapmak isteyen birisi olurdum. Şu an darbeyle mücadele edenler, darbeci muamelesi görüyor, evde oturan adamlar rütbe almış ne hikmetse."
KALIPLILAR KALDI
Ankara'ya gelip, uçaktan indikten sonra helikopterle bir grubun Özel Kuvvetler Komutanlığına gittiğini anlatan Bilge, "Uçak çalışıyor ama eşyalarımız içeride. Israrla teknisyenler bizi helikopterlere yönlendiriyor 'sen kal, sen geç' diyerek. Kalan arkadaşlar bize göre daha kalıplılardı, çünkü uçağın içindeki malzemeler boşaltılacaktı. Yüzbaşı Ahmet Kemal Yılmaz, bana, 'Ben de eşyaları indirdikten sonra başka bir helikopterle gelecektim.' dedi. Hal böyleyken onlar darbeye direnen oluyor. O sırada her şey karma karışık." ifadelerini kullandı.
AKAR VE FİDAN İDDİASI
Darbe girişimi öncesi, Özel Kuvvetler Komutanlığındaki kurs kapanış töreninin teamüllere göre cuma günü yapılması gerekirken, perşembe gününe alındığını ileri süren Bilge, törenden sonra MİT Müsteşarı ile Genelkurmay Başkanının baş başa gece saatlerine kadar görüştüğünü duyduğunu iddia etti.
Binbaşı Fatih Şahin'le yaptığı telefon görüşmesinin, iddianamede "koordinasyon" olarak lanse edildiğini ileri süren Bilge, Şahin'in, Üsteğmen Mihrali Atmaca'ya ulaşamayınca kendisini defalarca aradığını kaydetti.
İTİDALLİ OLUN
Bunu ilettiği Atmaca'nın kendisine, "Beklesin" yanıtını verdiğini ifade eden Bilge, "Fatih Şahin tekrar beni arayınca, 'başı yoğun herhalde, söyleyeceğiniz bir şey varsa ben ileteyim' dedim. 'İtidalli olun, kimsenin canını yakmayın' dedi. 'Komutanım dediklerinizden bir şey anlamıyorum' dedim. Bu sırada arkasından ağlamaklı bir kadın sesi geliyordu, kafasına silah dayandı sandım. 'İtidalli olun, sıralı komutanlarınızın da isteği bu yöndedir' dedi. Bu bana koordinasyon yaptım diye döndü." dedi.
TERZİ'Yİ OTURURKEN GÖRDÜM
Mahkeme Başkanı İsmail Ademoğlu'nun, "Siz, Diyarbakır'da havalimanına gitmek için bindiğiniz otobüste, Boğaz Köprüsü'nün kapatıldığını duydunuz mu? Kendi aranızda bir şey konuştunuz mu?" sorusuna Bilge, "Evet duydum. 'IŞİD uçak kaçırmış, köprü kapatılmış, saldırı var' iddiaları vardı. Başbakanın, 'Küçük bir grubun kalkışması, bertaraf edeceğiz' gibi bir açıklaması vardı." yanıtını verdi.
"Semih Terzi ile uçaktaydınız bir gariplik gördünüz mü? sorusu üzerine Bilge, "Terzi'yi sadece koltuğa otururken gördüm. En arkadaydım ben. Çantalarımız, mühimmatımız her şey istif haldeydi. 'Şarjör bas' dendiğinde zaten onla uğraştık." dedi.
Bilge, nizamiyeden giren sivil giyimli kişilerle ilgili farklı bilgelerin geldiğini, Mihrali Üsteğmenin talimatları doğrultusunda hareket ettiklerini söyledi.
"FETÖ/PDY ile bir bağınız var mı?" sorusu üzerine ise Bilge, örgüt üyeliğine dair hakkında bir tek kanıtın olmadığını savundu. Birtakım medyanın kendilerine "hain" demesini kabul etmediğini kaydeden Bilge, bu tür haberlere tepki gösterdi.
ANKARA/AA