SALİHA SULTAN | KARAR
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hayatımızın her alanını olumsuz etkileyen Kovid-19’un sanat dünyasında en çok vurduğu alan sinema sektörü oldu. Son 40 yılın en düşük seviyesine yaşayan sektör, martta başlayan kapanmalarla birlikte 2019’a göre yüzde 71,5 düşüşle yaklaşık 32 milyar dolar kaybetti. Ülkemizde martta kapanan, temmuzda yeniden açılan ve kasımda 31 Aralık tarihine kadar tekrar kapatılan sinemalar 2020’de ancak 17 milyon 355 kişiye ulaştı. Toplam hasılat ise 298 milyon 790 bin lira olarak, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 64 kayıpla son buldu.
Kovid’in gölgesinde geçen bir yılın ardından ortaya çıkan tablo sinema dünyasının yaşadığı krize dikkati çekerken, yine da bütün zorluklara rağmen izleyiciyle salonlar ya da festivaller yoluyla ulaşabilen bir çok yerli yapım oldu. Bu filmlerin en iyilerini sinema dünyasının nabzını tutan isimler Burçak Evren, Kerem Akça, Deniz Yavuz, Murat Ata ve Eyüp Kaan Yoksu KARAR okuyucuları için değerlendirdi. Kaleme aldıkları görüşlerde sektörün yaşadığı sorunu görmezden gelemeyen yazarlarımızın beğenilerine baktığımızda, 2020’ye damga vuran film olarak Ercan Kesal’ın ‘Nasipse Adayız’ filmi açık ara öne çıkıyor. Dünya prömiyerini Avrupa’da Rotterdam Film Festivali’nde gerçekleştiren, Türkiye prömiyerini ise İstanbul Film Festivali’nde yapan Ercan Kesal’ın yazıp yönettiği, 27. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’nin ‘Ulusal Uzun Metraj Film’ yarışmasında ‘En İyi Film’, ‘En İyi Yönetmen’, ‘Ayhan Ergürsel En İyi Kurgu Ödülü, ‘Yardımcı Rolde En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’ ve ‘Film Yönetmenleri Derneği En İyi Yönetmen Ödülü’yle beraber toplam 5 dalda ödül alarak törene damga vuran ‘Nasipse Adayız’ görünen o ki kötü bir yıl geçiren yerli sinemada 2020’nin en iyisi.
KEREM AKÇA: HASANKEYF’E ADANMIŞ HİPNOTİK BİR BELGESEL
2020 her açıdan dengesiz bir yıldı. Ama özellikle yerli ve yabancı sinemada seviyeyi düşüren ticari filmlerin ertelenmesiyle aslında 'kalite' adına fena geçmedi. Bağımsız ruhun desteklenmesine alan açtı. Yasal dijital platformların gittikçe daha da öne çıkacağını gösteren bir seneydi.
KEREM AKÇA
Son dakikada sinemaların talep ettiği eğlence vergisinin kaldırılmasıyla ise 2021'e daha umutlu girdik. Benim için 2020'de hem fiziksel hem dijital vizyon şansı bulan yerli filmler arasından en öne çıkan 5 tanesi ise şunlar oldu:
1. Aether: Ruken Tekeş'ten Hasankeyf'e adanmış çevreci ve hipnotik bir belgesel.
2. Aidiyet: Burak Çevik'in BluTV'de açılan Chris Marker ve Eric Rohmer etkili deneysel filmi.
3. Biz Böyleyiz: Caner Özyurtlu'dan dostluk kavramına dair komedi-dram dengesini iyi ayarlayan bir buluşma filmi.
4. 9 Kere Leyla: Ezel Akay'ın Netflix'te açılan kendi Bollywood etkili Terry Gilliam kimliğini hissettirdiği fantastik komedisi.
5. Nasipse Adayız: Ercan Kesal'ın hem yazıp hem yönetip hem de başrolünü oynadığı aday olma sürecine dair Romen Yeni Dalgası etkili gerçekçi bir siyasi taşlama.
EYÜP KAAN YOKSU: GÖLGELER İÇİNDE KAYBOLAN HAYATLAR
Dünyayı kasıp kavuran koronavirüsü yüzünden ne yazık ki bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok az film üretildi. 2020 yılında yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen 'Gölgeler İçinde’ filmi başarılı bir yapım olarak karşımıza çıkıyor. Distopik bir hikayeye değinen film, ilkel yöntemlerle işlerin yürütüldüğü Sovyetler Birliği’nden kalma eski bir fabrikada köle gibi çalıştırılan bir grup işçinin yaşamına odaklanıyor.
EYÜP KAAN YOKSU
Yönetmen Erdem Tepegöz'ün ilk filmi olan 'Zerre'nin geçtiği mekanların anlatıma olan katkısı yadsınamaz bir gerçekti. Yine yönetmen ve ekibi, 'Gölgeler İçinde' filminde de mekanların seçimi konusunda başarılı bir iş çıkartmış. Yönetmenin kendisinin kaleme aldığı senaryoda, 'Zerre' filminde olduğu gibi 'Gölgeler İçinde' filminde de hikayenin merkezinde yine hayatları yok sayılıp, görmezden gelinen insanlar bulunmaktadır. Ülkemizde çok fazla benzeri bulunmayan filmin çekimleri Sovyetler Birliği'nden kalma eski bir maden köyünde gerçekleştirilmiş. Sinematografisi ile de görsel bir şölen havası içinde geçen filmin görüntü yönetmenliğini 'Hacivat Karagöz Neden Öldürüldü', 'Neredesin Firuze', 'Daire', 'Hükümet Kadını' gibi başarılı yapımlardan tanıdığımız Hayk Kirakosyan üstlenmiş. Filmin başrolünde 'Homeland', 'Prison Break''gibi dünyaca ünlü dizilerde boy gösteren başarılı oyuncu Numan Acar bulunuyor. Bu denli zor bir hikayeye sahip olan filmin çekimlerinin beş hafta sürmesi ise tam bir yönetmenlik başarısı. Ayrıca film birçok ulusal ve uluslararası film festivalinde başarılı bir performans gösterdi. 42. Moskova Uluslararası Film Festivali ve 57. Antalya Altın Portakal Film Festivali bunlardan bazıları...
2020 yılında ilk gösterimini veya ilk vizyon gösterimini yapan ve dikkatimi çeken diğer yapımlar da sırasıyla ‘Hayaletler’, ‘Kumbara’, ‘Dirlik Düzenlik’, Gelincik’, ‘Nasipse Adayız’, ‘Yeniden Leyla’, ‘Çatlak’, ‘Mavzer’ ve ‘Mimaroğlu’.
BURÇAK EVREN: EVLİLİK ÜZERİNE TİPİK BİR KARA-KOMEDİ
“…Dün sabah bu filmi görüp yazmak için Kanyon sinemalarına gittim. 7 aydır ilk kez!.. Ve büyük bir heyecanla... Çok güzel bir salonda, harika bir projeksiyonla izledim. Ama tek başıma!..” Deneyimli ve de duayen bir sinema yazarının haftalık film eleştirilerinden birine böylesine bir cümle ile başlaması, sanırım, günleri sayılı olan 2020’lerin kısa ama, sinemaya ilişkin her bir şeyi anlatan tam bir özeti… Bu yıl; bırakın genç eleştirmenleri, bizler gibi sinema üzerine yaklaşık yarım aşırı geçkin bir süredir yazanlar için bile, ilk kez yaşanan, –bir daha yaşanması hiç de arzulanmayan- olağanüstü bir yıl… Yaşamın her bir alanını etkileyen böylesine bir durumun, elbette ki sinemaya, ya da sanatın diğer alanlarına bir ayrıcalık yapacağı beklenemezdi. Nitekim öyle de oldu… Sinemalar da kepenklerini indirerek bu salgından payına düşeni fazlasıyla aldı. Ve böylece sinemanın olmazsa olmaz koşulu olan; film, salon ve de seyirci ögesinin her biri, aynı oran etkilenerek bir krizin içine girdi… Sinemalar bir kapandı bir açıldı….
BURÇAK EVREN
Sonrasında ise tümüyle kapanarak açılacağı günleri beklemeye koyuldu… Ama her sorun kendine özgü bir çözümü de beraberinde getirmekte gecikmedi…Salonsuz, seyircisiz kalan filmler, “Sinemanın tadı başkadır” ya da “Filmler sinemada izlenir” retoriğini bir yana iterek, geleneksel film izleme ritüeline etik olarak ters de düşse de kendilerini izletecek mecraları bulmakta pek fazla gecikmedi. Online festivallerden sonra, filmler de sinema salonları yerine dijital platformlarda boy göstermeye başladılar… Sonuçta olan, filmleri sinemada izlemeye alışık sinemaseverlerle, bu filmleri o amaçla yapan yapımcı-yönetmen ve de salonlara oldu…. Tabii bir de bizlere….Bu salgın, aynı zamanda her yılın sonunda geleneksel olan yıl sonu yazılarını da büyük ölçüde etkiledi. Kimi yazarlar, bu yıl dökümü yerine son yirmi yılın filmlerini, yaparken, kimileri de sorunlu bir yılın, sorunsuz yanlarını bularak kendilerince –biraz zorlama olarak – yılın en iyi 10’larıyla , 20’lerini seçmeye yöneldi...
Sanıyorum 2020’lerden geleceğe taşınacak birkaç değil, bir filmden bile söz etmek biraz zor. İlgi alanımın oldukça dışında kalan gişeye yönelik tecimsel amaçlı güldürülerle, artık iyiden iyiye kabak tadı veren üç harflilerden arda kalıp üzerinde söz edilecekler ise çok az...
Ezel Akay’ın düş kırıklığı yaratmasına karşın ‘Dokuz Kere Leyla’sını da sözü edilecek az sayıda filmler arasına katmak sanırım yanlış olmaz. Evlilik üzerine tipik bir kara komedi olan filmde ne yazık ki bir zamanların şaşırtıcı yönetmeni Akay’ın artık iyiden iyiye ustası olduğu görselliğinin dışında, anlatım ve yorumlayış açısından ona katkılar sağlayacak pek fazla bir şey yok. Ama yine de onca yıl aradan sonra bu çizgide bir film yapmış olması bile kim ne derse desin övgüye değer. Yılın bir diğer önemli sayılabilecek filmi ise, oyunculuğu ile sivrilen Ercan Kesal’ın ilk yönetmenlik sınavını verdiği Nasipse Adayız çalışması. Doktorluktan, belediye başkanlığına geçiş yapma olgusunun çevresinde, dramla komedi arasında gelişip sonuçlanan film, Kesal’ın oyunculuk kadar yönetmenlikte de iddialı olduğunu kanıtlıyor bizlere. Yılın belki de tüm eleştirmenlerden olumlu puan alan tek yapımı.
Tabii bu yılın iyileri arasına mevsimin başlarında vizyona giren Cem Yılmaz’ın Kara Komedi 2 ile Ümit Ünal’ın online gerçekleştirilen İstanbul Film Festivalinde eh iyi Film seçilen Aşk Büyüsü’nü de sayabiliriz. Fazla gülünç olmadığı için eleştirilen Yılmaz’ın Kara Komedi serisinden yaptığı filmler ise, bana göre Türk sinemasında farklı bir akım/eğilimin prototipini oluşturacak denli önemli birer çalışma sayılmalıdır… Ama ne var ki Yılmaz’ın bu çalışmaları, kimilerince, alışılmışın dışına taşan her bir yeniliğin yadsınması gibi yanlış değerlendirmelerin kurbanı oluyor.
Böylesine olağan dışı koşulların egemen olduğu bir sinema sezonunda Türkiye’yi temsil edecek olan Oscar aday adayı filmin ise; hem ‘yerli’, hem de ‘milli’ olmamasına kızmak ise sanırım biraz garip oluyor…
MURAT ATA: BABALARIN OĞULLARINDA AÇTIĞI KAPANMAZ YARALAR
2020 yılı insanlık tarihine adını türlü türlü talihsizlikler ve sıkıntılarla beraber yazdırdıysa, sinema sektörü için de birçok sorunun peydah olduğu, bazı kronik sorunların ise büyük krizlere dönüştüğü ama yepyeni ve umut verici gelişmelerin de kendi yollarını yaratmaya çalıştığı bir yıl oldu desek yanlış olmaz herhalde. Dijital dünyanın ve ev sinemasının yükselişte olduğu bir çağda, sinema salonlarının akıbeti ve film dağıtım süreçlerindeki kangren olmuş sıkıntılar zaten çözüm beklerken, pandemiyle beraber en temel unsur olan seyirciden mahrum kalma ve ekonomik belirsizlikler çok karanlık bir gelecek tasavvuru oluşturuyor denilebilir. Bakanlığın krizin etkilerini hafifletici Yerli Film Gösterim Desteği veya Eğlence Vergisi muafiyeti gibi girişimleri sektör açısından çok değerli bir başlangıca vesile olabilir. 2020'nin en umut verici yeniliği ise dijital platformlardaki yükselişin yerli film üretimine açtığı koridor olabilir. Önümüzdeki süreçte arka arkaya gösterim olanağı yakalayacak önemli yönetmenlerimizin filmleri hem tür çeşitliliği hem de daha özgün senaryolarla yola çıkma rahatlığı vesilesiyle kaliteli yapımları seyirciye armağan edebilir. Dijital platformlardaki pastanın her geçen gün büyümesine rağmen ilk tercih olarak deneyimli yönetmenlerin tercihi yeni isimlerin o küçük pastadan pay almasını bir süre daha engelleyebilir. Bu dönemin diğer önemli gelişmesi ise festival ve gösterimlerin online ortama taşınarak kendi çözümlerini üretmeleri, fiziki olarak festivale katılım gösteremeyen büyük bir kitlenin de filmlere ulaşmasının önünün açılmasının sağlanmasıdır. Fakat yine de online imkânlar dahilinde sınırlı sayıda biletin satışa sunulması uygulamasının filmlere ulaşmak isteyen birçok seyirciyi dışarıda bıraktığı eleştirisini de yapmak gerekir.
MURAT ATA
2020'nin çok kısa bir dönem normal sularda seyrettiği göz önüne alındığında vizyon şansı veya festivallerde gösterim olanağı bulmuş az sayıdaki yapım arasında öne çıkanlara göz atmakta yine de fayda var. Popüler film alanında ‘Eltilerin Savaşı’, ‘Bayi Toplantısı’ ve ‘Sıfır Bir’ gişe başarısını kaliteyle buluşturan filmlerdi. Sanat sineması alanında ise en beğendiğim film, babalar ve oğullar arasındaki kadim çekişmeyi, babaların oğullarında açtığı kapanmaz yaraları oldukça cesur, yer yer ezber bozan bir dille anlatan Cenk Ertürk'ün ‘Nuh Tepesi filmi’ oldu.
Ercan Kesal'ın kendi romanından uyarladığı ‘Nasipse Adayız’, Kesal'ın ülke gerçeklerine ve insan doğasına yaklaşımındaki önyargısız ve naif olduğu raddede eleştirel ve deney yapma titizliğindeki yorumlayış inceliğinin mükemmel bir filme dönüşmüş hâliydi. Festivallerde büyük iz bırakan ve birçok eleştirmenin beğendiği Ferit Karol imzalı ‘Kumbara’, Azra Deniz Oktay'ın ‘Hayaletler’, Orçun Benli'nin ‘Gelincik’ ve Erdem Tepegöz'ün özelikle teknik başarısıyla öne çıkan distopyası ‘Gölgeler İçinde’ filmleri bu kriz yılının öne çıkan yerli yapımları oldu. Tabii ki Netflix yapımı, büyük ses getiren, üzerine çokça yazılan çizilen ve sadece bu yüzden bile çok değerli olan çok önemsediğim Bir Başkadır dizisine değinmeden de geçmemek lazım.
DENİZ YAVUZ: DRAMATİK COĞRAFYANIN TRAJİKOMİK HİKÂYESİ
Muhakkak ki 2020 değerlendirmelerini mart ayı öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırmak gerekiyor. Yıl, son zamanlarda olduğu gibi normal gişe verileri ve film sayıları ile başlamıştı. Sinema piyasası 2019 yılında bir filmin ticari beklentileri karşılayamayarak sinema gösterimi sırasında dijital mecraya satılmasından ötürü virüs öncesi ön bir kriz yaşamıştı. 11 milyonluk bilet kaybı yaşayan 2019 sinema piyasası için büyük bir hüsran yaşanmasına sebep oldu. 2020 ise bu hüsran yılını unutmamız için umutla başlamıştı. Üstüne üstlük dijital mecraların arka arkaya faaliyetlerini hızlandırdığı bir dönemde... 2020, ilk üç ayda son on yılın en yüksek seviyelerine ulaşılmasa da virüs öncesi film ve gişe sayıları piyasayı memnun ediyordu. Tamamladığımız yılda sinemalarda 32 haftalık bir gösterim periyodu yakalandı. Bu kısıtlı sürede 60 Türkiye yapımı ilk kez sinemalarda gösterilme şansı yakaladı. Normal takvimlerde, son yıllarda yerli film sayısı 150’lere ulaşmıştı.
DENİZ YAVUZ
2020’nin olağanüstü şartları içinde sinemada izleme fırsatı ve ayrıcalığı sonucunda bahsedebileceğim yerli filmleri gösterim tarihine göre sıralayabilirim.
17.1.2020-Karakomik Filmler 2: Emanet, Deli: Sinema kariyerinin başından beri iz bırakan yapımlarla takip ettiğimiz Cem Yılmaz’ın dört filmden oluşan son işi iki parça halinde vizyona çıkartıldı. ‘Hayalinin peşinden temiz duygularla giden’ bir karakterin hikayesi olan ‘Deli’ Cem Yılmaz’ın ve Karakomik filmler serisinin kanımca en etkilisi. Cem Yılmaz, ‘Deli’de, toplumun yakından tanıdığı yaşam formları içinde, yaşadığı coğrafyadaki dramatik ve trajik unsurları görüyor ve onları mükemmel oyunculuklarla film ediyor.
6.3.2020-Nuh Tepesi: Film, salgından hemen önce sinemalara giriş yaptı. Öncesinde gerçekleşen festival gösterimlerinden övgülerle dönen Cenk Ertürk filmi ilk salgın önlemlerinin ardından temmuz, ağustos ve eylül aylarında da gösterimini sürdürdü. Nuh Tepesi, usta oyuncu Haluk Bilginer’in harika oyunculuğu eşliğinde çok dokunaklı bir insan hikayesini seyircinin önüne bırakıyor.
10.7.2020-Kızım Gibi Kokuyorsun: Film, büyük bir belirsizlik içinde olan sinema piyasalarının en meşaketli zamanında gösterime çıkartılarak gişe tarihine kendisini kaydettirdi. Elbette bilet satışları fark edilir derecede dahi değil fakat yapımcının böyle bir kararı alması takdir edilir cinsten. Öte yandan Olgun Özdemir’in yapıtı konusu itibarıyla da hayli dikkat çekici. İnsan yaşamlarındaki değerli kayıplar, vefa, sevgi üzerine etkili bir kurmaca.
Özellikleriyle bahsettiğim bu üç film dışında 2020 sinema vizyonunun sinema tutkunlarına sunduğu ve her film severin göz gezdirmesini düşündüğüm diğer yapımlar ise şunlar: ‘Peri: Ağzı Olmayan Kız’, ‘Kronoloji’, ‘Aether’, ‘Kovan’, ‘Bina’ ve ‘Nasipse Adayız’.