Ölümün gerçekte bir cismin ortadan kalması olmayacağı ve Rabbe doğru uçması anlamını taşıyacağını düşünen Mevlânâ, ‘Düğün Gecesi’ anlamını yüklediği Şeb-i Arus’u bir şiirinde de geçiriyor. 17 Aralık 1273’te 66 yaşındayken ebediyete intikâl eden Mevlana, Şeb-i Arus’u geçirdiği şiirinde, ‘Bizim ölümümüz, ebedî bir düğündür.’ ifadelerini kullanmış.
ŞEB-İ ARUS NEDİR?
Şeb-i Arus ‘Düğün Gecesi’ anlamını taşıyor. Mevlânâ ölüm gününü ‘Hakk’a vuslat’ yani ‘Yaratana Kavuşma’ (Düğün Günü-Gecesi) olarak ifade etmiştir.
‘Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan’ diyen Mevlânâ için ölüm, kişinin aslına dönüşü, kaynağının ilahi bir cevher olmasından dolayı ‘Allah’a dönüş’ olarak yorumluyor. Bir başka deyişle ölüm ‘cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır’ diyen Mevlânâ, ölümün Müslümanlık öncesi Türklerde de aynı şekilde ifade edildiğini vurguluyor.
ŞEB-İ ARUS NE ZAMAN?
Şeb-i Arus, Hz. Mevlânâ'nın Rabbine kavuştuğu gün olarak bilinir. Yani her yıl 17 Aralık tarihinde Şeb-i Arus etkinlikleri düzenlenir.
ŞEB-İ ARUS'TA NE YAPILIR?
Her sene 17 Aralık'ta ikindi namazından sonra Kur’an-ı Kerim okunarak ve Ayn-ül Cem (toplu olarak Sema töreni) yapılır.
SEMA TÖRENİ NEDİR?
Toplu ya da tek başına yapılan Sema aynı amaç içindir. Toplu şekilde yapılan Sema’ya, ‘Sema Töreni’ adı verilir. Sema’nın düzenli olması adına konulan şartlara bir törene, Arapçası ‘Mukabele’ye dönüşmesini sağlamıştır. Bu Sema töreni Mevlevilerce yapıldığından dolayı ‘Mevlevi Mukabelesi’ denir.
Toplu ya da tek tek yapılan Sema aynı amacı kapsar. Toplu şekilde yapılan Sema’ya, ‘Sema Töreni’ adı verilir. Sema’nın düzenli bir şekilde yapılması adına konulan kurallar bir törene, Farsçası ‘Mukabele’ye dönüşmesini sağlamıştır. Bu Sema töreni Mevlevilerce yapıldığından dolayı ‘Mevlevi Mukabelesi’ adı verilir.
SEMA NEDİR?
Sema kelimesinin anlamı dönmek değildir, Mevlevilikte dönmek tabiri bulunmaz; Mevleviler Sema eder. Sema, Hz. Mevlana’dan çok önceleri de İslam âlemi tarafından bilinmekte ve tasavvuf geleneği içinde yapılmaktaydı.
‘Sema’ kelimesi ‘gök, evren’ anlamını taşır. Mevlevilik’te de ‘Sema’ kelimesi, ‘işitmek, evrenin sesini işitmek’ anlamını ifade eder. Yani, ilahi varlık olan Rabb’in yarattıklarının sesini duymak ve bu sese yanıt vermektir. Sema hareketi sembolik olarak kainatın yaratılışını, insanın alemde dirilişini, Allah’a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip ‘İnsan-ı Kâmil’ (insanın bilgi ile olgunlaşması) doğru yönelişini betimler.
Tasavvuf müziği insan kalbinin atış ritminde yapılır ve bunu dinlerken duygulanarak Sema yapılır. Bunu Uzakdoğu felsefesinde ‘meditasyon’a benzetilir. Mevlana döneminde belli bir düzen olmadan, dini ve tasavvuf coşkusu ile gerçekleştirilen Sema, Mevlana’nın vefatının ardından oğlu Veled Çelebi, Emir Abid Çelebi, Ulu Arif Çelebi ve Pir Adil Çelebi dönemine dek tam bir disiplin içine alınmış, öğrenilir ve öğretilir olmuştu. Kaynaklar, Sema ayin ve sistematiğinin son şeklini Pir Adil Çelebi döneminde aldığını bildirir, yani bugün yapılan Sema 1460’lı yıllardan bu yana aynı biçimde yapılmaktadır.
Mevlana’nın müzik olmadan Sema yaptığı; hatta sokakta, çarşıda, camide de Sema yaptığı söylenir. Mevlana’nın ölümünün ardından halefi Hüsameddin Çelebi tarafından Cuma namazını müteakip, Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından toplu bir şekilde Sema yapılması bir gelenek oldu. Bununla birlikte belirli bir dönem ve mekâna bağlı kalmadan Sema yapıldığı da biliniyor.
SEMAZEN KİMDİR?
Sema eden canlara, kişilere Semazen denir. Mevlevi tarikatının kendi arasında toplu Sema’sına katılanlar dervişler, tarikat öğrencileridir. Tarikat hâricindeki kişiler de Sema yapabilir. Herkese açık yapılan toplu Sema törenlerinde tarikat dışındakiler de dâhil olabilir.
MEVLANA’NIN ANLAM DOLU SÖZLERİ
Kabuğu kırılan sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır.
İstediğin kadar inançlıyım de namaz kıl, sadaka ver. Umut verip, güven aşılayıp da yarıyolda bıraktığın insanın gönül sadakasını her iki dünyada da veremezsin.
Gördün ya beni gamdan başka kimse hatırlamıyor, gama binlerce defa aferin.
Ey zulümle bir kuyu kazan! Sen kendin için tuzak hazırlıyorsun.
Korku erkektir, umut ise dişi; onlardan ölümsüz ve temiz şeyler doğar.
Kendine gel, yepyeni bir söz söyle de dünya yenilensin! Sözün öylesine bir söz olmalı ki; Dünya’nın da sınırını aşmalı. Sınır nedir, ölçü ne? Bilmemeli!
Mademki kendinde bir dert veya pişmanlık hissediyorsun; bu, Allah’ın sana olan yardımının ve sevgisinin bir delilidir.
Kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun. Kusuru örtmeyi marifet edin! İşte o zaman kusursuz olursun.
Dert, insanı yokluğa götüren rahvan attır.
Çirkinlikle güzelliği görünüşle değil, akılla ayırt edin.
Ayrılık içinde insanın gözünü açıp kapayıncaya kadar geçen zaman, yıl gibi gelir.
Aynı dili konuşanlar değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilir.
İnsaf et, aşk güzel bir iştir! Onun bozulması, güzelliğini kaybetmesi, tabiatın kötü niyetli oluşundandır.
Gönlü ışık yakmayı, aydınlanmayı öğrenen kişiyi, güneş bile yakamaz. Gündüz gibi ışıyıp durmayı istiyorsan, geceye benzeyen benliğini yakıver.
Bizim sözlerimizin hepsi nakit, başkalarınınki nakildir. Nakil, nakdin fer’idir.
Her dil, gönlün perdesidir. Perde kımıldadı mı, sırlara ulaşılır.
Ben kilitten seslenen bir kapı anahtarı gibiyim sanki. Sanır mısın ki benim sözüm sadece bir sözdür.
Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, Neye güldüğünden ise zekâsını ve seviyesini anla.
Nice bilginler vardır ki gerçek bilgiden, hakiki irfandan nasipsizdirler. Bu ilim sahipleri, bilgi hafızıdır, bilgi sevgilisi değil.
Bilgi, sınırı olmayan bir denizdir. Bilgi dileyense denizlere dalan bir dalgıçtır.
Ne tükenmez hazinesin ey dil! Ne devasız bir dert..
Ne diye böbürlenip büyükleniyorsun? Doğumun bir damla su, ölümün bir avuç toprak değil mi?
Bir kimseyi tanımak istiyorsan, düşüp kalktığı arkadaşlarına bak.
Başkalarına imrenme, çok kimseler var ki senin hayatına imreniyorlar.
Hırs insanı kör ve ahmak eder. Bilgisiz hale sokar da ölümü kolaylaştırır.
Bazen diyorum ki; “ne olacak söyle gitsin”.. Sonra diyorum; “Söyleyince ne olacak, sus bitsin”
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap.
İnsanları iyi tanıyın, her insanı fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin.
Herkes dışını süslerken, sen içini, kalbini süsle. Herkes başkasının ayıbını araştırırken, sen kendi ayıplarınla meşgul ol.
Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçici, fakat akıldan meydana gelen gül bahçesi hep yeşil ve güzeldir.
Yanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyeceğim kimse olmadığından yalnızım ben.
Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
Yetmiş iki millet kendi sırrını bizden dinler. Biz, bir perde ile yüzlerce ses çıkaran bir ney gibiyiz.