Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğretim üyesi Reklamcılık ve Tanıtım Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Deniz Sezgin, 2020 yılında başlattıkları araştırma ile, obezitenin sadece başka sağlık sorunlarına sebep olmadığını, aynı zamanda maruz kalınan damgalayıcı ve ayrımcı yaklaşımlar nedeniyle obeziteli bireylerin hayatlarının oldukça kısıtlandığını ortaya koyduklarını belirtti.
Bu yaklaşımların obeziteli bireylerin toplumda zaman zaman ‘gizli engelliler’ olarak yaşamalarına sebep olduğunu söyleyen Prof. Dr. Deniz Sezgin, “Obeziteli hastaların birer birey olarak görmezden gelinmesinin ve yalnızca sayılarla ifade edilmesinin önüne geçmek için toplumu birlikte mücadele etmeye davet eden proje, bu alanda yapılan ilk çalışma özelliğini taşıyor” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Deniz Sezgin, yaptıkları çalışmaların sonucunda ortaya çıkan ‘Rolüm Ağır - Obezitede Ayrımcılık ve Damgalama’ kitabı ile de obeziteli bireylerin yaşadığı bu zorlukları kendi ağızlarından aktardıkları bilgisini de sözlerine ekledi.
“SOSYAL YAŞAMDAN SOYUTLANMALARINA NEDEN OLUYOR”
Damgalayıcı ve ayrımcı yaklaşımların obeziteli bireyleri nasıl etkilediğine dair bilgiler veren Prof. Dr. Deniz Sezgin, şunları söyledi:
“Damgalama, öncelikle obeziteli bireylere aileleri ve çevreleri tarafından sevimli olduğu gerekçesiyle çeşitli sıfatlar takılarak başlıyor. Espri gibi söylenen sözler, takılan sıfatlar ne tepki gösterilecek kadar keskin ne de iltifat olarak kabul edilecek kadar güzel. Ancak bu ifadeler farkında olmadan kırılmış kalpler, ertelenmiş hayaller ve gerçekleştirilmeyi bekleyen planlar anlamına geliyor. Bunun yanı sıra eğitimde ve iş hayatında yaşadıkları damgalama tüm yaşamlarına etki ediyor, sağlık çalışanları tarafından maruz kaldıkları damgalayıcı davranışlar ise obeziteli bireylerin sağlık hizmeti almaktan vazgeçmelerine neden olabiliyor. Ulaşımdan restorana, kıyafetten arkadaş ilişkilerine kadar her alanda yaşadıkları damgalayıcı ve ayrımcı tutum sosyal yaşamdan da soyutlanmalarına neden oluyor. Ayrıca tüm kilolu bireylerin neşeli, eğlenceli ve hoş vakit geçirilen kişiler oldukları gibi bir baskı unsuru da var.
Kısacası kilolu bir kişinin kalabalık içinde mutsuz ve keyifsiz olma hakkı bile elinden alınıyor; girdikleri her ortama neşe katmak görevi kişiye sorulmadan usulca omuzlarına yükleniyor.”
Medyada obeziteli bireylerle ilgili yer alan bilgilerin etkisine de dikkat çeken Prof. Dr. Deniz Sezgin, “Obeziteli bireyler medyada da kalıp yargılarla ve damgalayıcı söylemlerle belirli sınırlar içine hapsediliyor. Yayınlanan haberler, programlar, filmler, diziler ve reklamlar ayrımcılığı pekiştiriyor” şeklinde konuştu.
DAMGALAMANIN VE AYRIMCILIĞIN ÖNÜNE NASIL GEÇEBİLİRİZ?
Prof. Dr. Deniz Sezgin’e göre bu sorunun çözümü ise obeziteli bireylere karşı özenli davranılmasında yatıyor. Obezitenin sadece fiziksel etkilerinin değil mutsuzluk, depresyon gibi psikolojik etkilerinin de dikkate alınması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Deniz Sezgin, “Obezite hastaları hipertansiyon, kalp hastalıkları ya da diyabet kadar duygusal boşluk ve dışlanmışlık gibi zorluklar da yaşıyor. Ne giymeleri gerektiğinden, nasıl yolculuk edeceklerine kadar kendileri yerine karar verilen bir dünyada yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar” bilgisini verdi.
“YÜZÜN ÇOK GÜZEL AMA BİRAZ KİLO VERSEN…” DEMEYİN!
Obeziteli bireylere doğru yaklaşımda, ilk olarak kullanılan dilde düzeltmeye gidilmesi gerektiği mesajını veren Prof. Dr. Deniz Sezgin şunları söyledi:
“Obeziteli bireyler en çok kelimelerle yaralanıyor. Her şey dil ile başlıyor. Genel kabulün aksine, yetişkinler ve ileri yaştaki obeziteli bireyler de kendilerine takılan lakaplardan hoşlanmıyorlar. Kilolu bireylerin sıkça karşı karşıya kaldıkları, “yüzün çok güzel ama biraz kilo versen!” ifadesi mesela… Ya da hemen hemen herkesin hayatında kullandığı, “senin iyiliğin için söylüyorum” ifadesi… Dolayısıyla önceliğimiz dilimizi değiştirmek, ifadelerimizi gözden geçirmek olmalı.”
PROF. DR. SEZGİN: “DÜŞÜNCEDE VE DİLDE DEĞİŞİMİ BAŞLATIYORUZ”
Obeziteli bireylerin eğitim, iş hayatı, sosyal yaşam, sağlık hizmetlerinden yararlanma ve medya başlıklarında damgalama ve ayrımcılığa uğradıklarını belirten Prof. Dr. Sezgin, projenin içeriği ve hedefleri ile ilgili önemli detaylar aktardı:
“Rolüm Ağır, Peki Senin Rolün Ne?” diyerek bu konuda bizlere düşen rolleri konuşacağımız bir proje hayat buluyor ve bu yıl öncelikle medyadan başlayarak dilde ve düşüncede değişimi başlatmayı hedefliyoruz. Medyanın kullandığı dildeki ve görsellerdeki dönüşümle toplumda bir farkındalık yaratılacağına inanıyoruz. Beraberinde diğer alanlarda farkındalık yaratmak üzere Türkiye Obezite Araştırma Derneği'nin öncülüğünde bu projeyi gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. “Obezite Medya Kılavuzu”, medyanın obezite ile ilgili haber çalışmalarında, dil ve fotoğraf kullanımlarında destek olmak için hazırlandı. Daha sonra “Obezitede Medyanın Rolü” atölye çalışmalarına başlayacağız.”
Gerçekleştirilen atölye çalışmaları sonrasında 2022 Mart ayında bir medya analiz raporu hazırlamak istediklerini belirten Prof. Dr. Sezgin, medyanın göstereceği hassasiyet neticesinde toplumdaki pratiklerin de değişeceğine inandıklarını dile getirdi.
KİTAP OBEZİTELİ BİREYLERİ NASIL ETKİLEDİ?
‘Rolüm Ağır-Obezitede Ayrımcılık ve Damgalama’ kitabı ile ilgili geri dönüşleri de paylaşan Prof. Dr. Sezgin, “Kitabın yarattığı etkilerden biri, görüşmeye katılanların, görüşmeler sonrası aldıkları kararlarla özellikle COVID-19 pandemisi nedeniyle uygulanan kısıtlamaların olduğu dönemde ara verdikleri tedavilerine devam etmeleri ya da tedaviye başlamalarıydı. Kilo verdikleri haberlerini, görsellerini ve mutluluklarını bizlerle paylaştılar” şeklinde konuştu.
Ayrıca toplumdaki herkese bir rol düştüğünü özellikle vurgulayan bu araştırmayı okuyan farklı meslek grupları ve sektörlerdeki çalışanlardan da “Bizim rolümüz ne? Biz ne yapabiliriz?” desteğini gördüklerini sözlerine ekledi. Prof. Dr. Sezgin, kitabın diğer araştırmalar için bir kaynak olarak kullanılabileceğinin yanı sıra, farkında olmadan damgalayıcı ve ayrımcı ifadeler kullanan kişilerde de olumlu bir etkiye sebep olduğunu sözlerine ekledi.