Üç yıldır dünyayı kasıp kavuran Kovid'in Vuhan'daki Viroloji Enstitüsü'nden sızdığına ilişkin suçlamaları reddeden Çin, başkentlerin soruşturma talebini reddetti. DSÖ'ye uluslararası soruşturma çağrısı yapan Avustralya'ya ihracat kısıtlaması getiren Pekin, baskılar karşısında kurulan heyeti ise 'vizeleri yok' diye geri çevirdi ardından karantinada tutup çevrim içi bilgi vermekle yetindi. DSÖ heyetinin engellenmesi de tartışma yarattı.
ABD'NİN RAPORU: VUHAN’DAN ÇIKIŞIN KANITI VAR
Pekin virüsün deniz ürünleriyle ülkeye geldiğine dönük iddiaları ortaya atarken ABD Temsilciler Meclisi'nin raporunda Kovid-19'un Vuhan enstitüsünde geliştirildiğine dönük kanıt olduğu belirtildi. Kritik konuda ortaya çıkan yeni bulgular da bu iddiayı güçlendirdi. Virüsün çıkış noktasına ait yayılım haritası Vuhan Ensitüsü'nü gösterdi. Merkezde çalışan bazı uzmanların da salgından bir ay önce hastaneye kaldırıldığı ortaya çıktı.
AŞIYI BULANA ‘YAN ETKİ’ DAVASI
Dünya Kovid'e karşı çözüm ararken aşıyı bulan Uğur Şahin ile Özlem Türeci'nin kurucusu olduğu BioNTech'e dava açıldı. Türkiye dahil birçok ülkede kullanılan 'Comirnaty' adlı Kovid aşısını yaptıranlar, kalp ritmi bozukluğu gibi kalıcı yan etki yaşadıkları gerekçesiyle Almanya'da yargıya başvurdu. Sosyal medyada ise BionTech'in 'uzun süreli yan etkileri incelemek için yeterli vakit yok' açıklaması yaptığı ve bu risklerin zaten dile getirildiği hatırlatıldı.
Tüm dünyayı yıllarca etkileyen, milyonlarca can kaybı, trilyonlarca dolar zarara yol açan yeni tip koronavirüsün (Kovid-19) Çin’in biyolojik silah çalışmalarının bir sonucu olarak laboratuvardan sızdığı belirtildi. Sunday Times’ın haberine göre, Çin ordusuyla birlikte çalışan Vuhan’daki bilim insanları, pandemi başladığında aslında yeni bir mutant virüs yaratmak için dünyanın en ölümcül koronavirüslerini birleştiriyorlardı. Daha önce de bu konuda birçok iddia ortaya atılmıştı. Ancak Sunday Times’ın detaylı haber analizine göre, ele geçirilen çok gizli iletişimler ve bilimsel araştırmaları inceleyen müfettişler, Çinli bilim insanlarının Vuhan Viroloji Enstitüsü’nden sızıp Kovid-19 salgınını başlatan tehlikeli deneylerden oluşan gizli bir proje yürüttüğüne inanıyor. ABD’li müfettişler bu çalışma hakkında daha önce bir sızıntı olmamasının nedenini, araştırmanın biyolojik silah elde etmek isteyen Çin ordusuyla ortak yapılmasına bağlıyor.
Sunday Times, pandeminin başlamasından bu yana üç yıl içinde gizli raporlar, dahili notlar, bilimsel makaleler ve e-posta yazışmaları dahil olmak üzere yüzlerce belgeyi inceledi. Ayrıca, Kovid-19 salgınının kökenlerine ilişkin ilk önemli ABD soruşturmasını yürüten ABD Dışişleri Bakanlığı müfettişleriyle görüştü. Virüsün bir laboratuvardan mı yoksa doğal sürecin sonucu mu ortaya çıktığı bilim dünyasının en tartışmalı sorunlarından biriydi zaten. Kesin kanıt bulmaya çalışan araştırmacılar, Çin’in şeffaf olmaması nedeniyle engellendi.
Dünya Sağlık Örgütü’nün de (DSÖ), Çin’in finansmanına bağımlı olması nedeniyle Pekin’in örtbas çabalarına alet olduğu yönünde çok sayıda eleştiri gelmişti. Örgüt Çin’in Vuhan kentine uluslararası bilim insanlarından oluşan bir heyet göndermişti. Ancak ekip sadece Çin’in izin verdiği ölçüde inceleme yapabilmiş ve sonuçta laboratuvar sızıntısına dair kesin bir kanıt elde edilememişti. Yeni araştırma ise Vuhan laboratuvarında neler olduğuna dair şimdiye kadarki en net resmi çiziyor.
Araştırmadan öne çıkan bulgular özetle şöyle:
HER ŞEY 2003’TE SARS VİRÜSÜ ARAŞTIRMASIYLA BAŞLADI
Kasım 2002’de Çin’in Guangdong eyaletindeki çiftçiler ve gıda işçileri ciddi solunum semptomlarıyla hastalanmaya başladı. Kısa süre sonra sağlık personeline de aynı şey oldu. Sars virüsü 29 ülkede hızla yayıldı, 8.000 kişiye bulaştı ve 774 kişiyi öldürdü. Bu, yeni yüzyılın ilk ciddi salgını ve bilim adamlarına göre bir ikaz çağrısıydı. 2003 yılında Sars virüsünün kökenlerini araştırmaya başlayan Vuhan Viroloji Enstitüsü, New York merkezli bir hayır kurumu aracılığıyla ABD hükümetinden mali yardım aldı. Enstitü, güney Çin’deki yarasa mağaralarından topladığı koronavirüsler üzerinde giderek riskli deneyler yapıyordu. Başlangıçta bulgularını kamuoyuna açıkladı ve çalışmanın bilimin aşı geliştirmesine yardımcı olabileceğini savundu.
Ancak bu durum, 2016 yılında araştırmacıların, insanların Sars’a benzer semptomlardan öldüğü Mojiang’daki bir maden kuyusunda yeni bir koronavirüs türü keşfetmesiyle değişti. Çinli yetkililer dünyayı uyarmak yerine ölümleri bildirmedi. Orada bulunan virüsler, artık Kovid-19 virüs ailesinin pandemi öncesi var olduğu bilinen tek üyeleri olarak kabul ediliyor. Çalışmalar o günden sonra ‘çok gizli’ olarak sınıflandırıldı, ordu da biyolojik silah elde etme umuduyla araştırmaya dahil oldu ve şeffaflık ortadan kalktı. ABD’li araştırmacılara göre, gizli program maden kuyusu virüslerini insanlar için daha bulaşıcı hale getirmekti. Bunun Kovid-19 virüsünün oluşmasına yol açtığına ve bir laboratuvar kazasından sonra Vuhan şehrine sızdığına inanıyorlar.
‘YARASA KADIN’ İŞE KOYULUYOR
Sars’ın nasıl ortaya çıktığını bulma işi Vuhan Viroloji Enstitüsü ve onun en ünlü bilim insanı 39 yaşındaki Dr Shi Zhengli tarafından üstlenildi. O ve ekibi, kuduz, nipah ve marburg gibi diğer ölümcül virüslerle bağlantılı olan yarasalar üzerinde yoğunlaştı. 2004 yılında Çin’in güneyindeki mağaralarda yarasa kolonileri aramaya başladı ve ona “Batwoman” (Yarasa takma adını kazandırdı. Dışkı örnekleri virüsler için test edilmek üzere Vuhan’a geri gönderildi.
Sars ve diğer virüslerle deneyler yapmaya başladılar. Bu konuda son teknoloji deneyler ise, ABD’de Kuzey Karolina Üniversitesi’nden kıdemli virolog Ralph Baric tarafından yapılıyordu. Baric, farklı patojenleri genlerini karıştırarak birleştirmek için bir teknik kullandı. Laboratuvarda yaratılan bu mutant virüslerin insanlar üzerindeki etkisini test etmek için, onlara bizimkine benzer akciğerler ve damar sistemleri geliştirmelerini sağlayan genleri enjekte ederek “insanlaştırılmış” fareler yarattı. Nihai hedefi, Sars tipi virüslere karşı evrensel bir aşı yaratmaktı.
CİN ARTIK LAMBADAN ÇIKMIŞTI
2012 yılında, Çin’in güneyindeki Yunnan eyaletinin ücra dağlarındaki Shitou adlı bir mağarada Shi’nin ekibi kritik bir şekilde Sars’a en yakın olan bir virüsü buldu. Enstitünün baş harflerini kullanarak onu WIV1 olarak etiketlediler ve laboratuvar çalışmaları yoluyla insan hücrelerini enfekte edebildiğini gösterdiler. Shi’nin Baric’in uzmanlığına ihtiyacı vardı. 2013 yılında onunla temasa geçti. Vuhan Enstitüsü, Baric’in ekibine SHC014’ün genetik dizisini sağladı, böylece Baric, kenarlarından çıkıntı yapan mikroskobik sivri uçlardan genleri yeniden oluşturabildi.
Amerikalı bilim adamları daha sonra SHC014’ün “spike genini” Baric’in laboratuvarında yarattığı orijinal Sars virüsünün bir kopyasına yerleştirdiler ve yeni mutantı insanlaştırılmış farelerinde test ettiler. Sars kopyası ve SHC014 virüsünün birleşimi, potansiyel bir toplu katildi. İnsanlaştırılmış farelerde ciddi akciğer hasarına neden oldu ve Sars için geliştirilen aşılara dirençliydi. Gazete, bunun çok tehlikeli bir deney olabileceğini kabul etti.
VUHAN’DA GÜVENLİKSİZ LABORATUVARLARDA MUTANTLAR YAPILIYOR
Vuhan enstitüsü, Baric’in tekniklerini kullanarak kendi laboratuvar çalışmalarını hızlandırmaya başladı. Shitou mağarasında bulduğu WIV1 patojeni ile virüsleri birleştirerek iki yeni mutant yarattı. Shi tarafından yayınlanan bir makaleye göre 2017’de araştırmacılar, Shitou mağarasında bulunan Sars benzeri koronavirüslerden sekiz mutant virüs yaratmaya çalıştılar. Mutant virüslerden ikisinin insan hücrelerini enfekte ettiği bulundu. Bu çalışmanın çoğu, yalnızca hafif önlemler alan enstitünün biyogüvenlik düzeyi 2 (BSL-2) laboratuvarlarında gerçekleştirildi. Aynı sıralarda Vuhan enstitüsü, Shitou virüsleri üzerindeki çalışmalarıyla bir başka tehlikeli adım daha attı.
Araştırmacılar Sars benzeri virüslerin WIV1 ile karıştırılmasıyla oluşturulan ve hepsinin insan hücrelerini enfekte ettiği gösterilen laboratuvarda yetiştirilen üç mutant virüs seçtiler. Bu mutantlar daha sonra insan akciğerleri olan albino farelerin burunlarına enjekte edildi. Fareler, iki hafta boyunca kafeslerinde izlendi. Sonuçlar şok ediciydi. WIV1’i SHC014 ile birleştiren mutant virüs, kemirgenlerin yüzde 75’ini öldürdü ve orijinal WIV1’den üç kat daha ölümcül oldu.
KATİL BİR VİRÜSÜN İZİ BÖYLE SÜRÜLDÜ
1- Vuhan’dan bilim insanları Amerikan fonlarının yardımıyla 2012’de Çin’in güneyinde Sars’a çok benzer virüsler buldu.
2- Sonraki üç yılda aynı bilim ekibi güney Çin’de işçilerin öldüğü bir madende Kovid-19’a benzer dokuz koronavirüs keşfetti. Bunlardan Amerikalı finansör kuruluşlara bahsetmediler.
3- Madende bulunan koronavirüsler Vuhan’daki laboratuvara götürüldü ve varlıkları üzerindeki örtü çekildi. Amerikalı araştırmacılar Çin ordusunun onları biyolojik silaha dönüştürmek istediğine inanıyor.
4- Amerikalılardan öğrenilen tekniklerle, Vuhan araştırmacıları insan benzeri akciğerlere sahip albino bir fareyi, 2012’de mağarada bulunan Sars benzeri patojenlere sahip virüsten oluşturulan mutantla enfekte ettiler. Mutant virüs farelerin yüzde 75’ini öldürdü. Amerikalılara ise bu ölümlerden de bahsedilmedi.
5- 2019’a gelindiğinde Çinli araştırmacılar benzeri tehlikeli deneyleri Kovid-19 benzeri madende bulunan koronavirüslerle gerçekleştirdi. Niyetleri onları insanlar için daha bulaşıcı yapmaktı. ABD’li müfettişler bunun kuvvetle muhtemel olarak Kovid-19’un yaratılmasına yol açtığına inanıyor.
6- Kasım 2019’da Vuhan laboratuvarında çalışan üç bilim insanı, koronavirüs belirtileriyle ciddi şekilde hastalandı. Onlardan birinin akrabası öldü. Aralık ayının sonunda Vuhan’da onlarca Kovid-19 vakası görüldü.