Medipol Mega Üniversite Hastanesi Göz Hastalıkları Bölümü'nden Dr. Öğretim Üyesi Sezer Hacıağaoğlu, kuru göz hastalığı hakkında detaylı bilgiler vererek, bu hastalığın tedavi süreci hakkında konuştu. Op. Dr. Sezer Hacıağaoğlu; "Çağımızın gerçeği olan; cep telefonu, tablet, bilgisayar gibi dijital ekranların kullanımının artması 7'den 70'e tüm yaş gruplarında kuru göz hastalığının görülmesine neden olmaktadır. Kuru göz hastalığının dünyada en az 344 milyon insanı etkilediği bilinmektedir. Bu hastalık, gözlerde yanma, batma, yabancı cisim hissi, kızarıklık, sulanma, kirpik diplerinde kaşıntı, göz yorgunluğu, bulanık görme gibi yaşam kalitesini azaltan birçok şikayete neden olmaktadır" diyerek göz kuruluğunu anlattı.
GÖZ KURULUĞU NEDİR, NEDENLERİ VE BELİRTİLERİ NELER?
Göz kuruluğu; göz yüzeyinin nemlenmesini sağlayan gözyaşı film tabakasının miktarının azalması veya dayanıklılığının bozulmasıdır.
Göz kuruluğunun başlıca sebepleri arasında dijital ekrana maruz kalmak, kontakt lens kullanımı, romatizma hastalıkları gibi bir takım sistemik hastalıklar, sjögren sendromu, rozasea ve seboreik dermatit gibi cilt hastalıkları, bazı sistemik ilaçların kullanılması, diğer göz hastalıkları nedeniyle sürekli kullanılan göz damlaları sayılabilir.
Kuru göz hastalığının oluş mekanizması iki ana başlıkta toplanmaktadır:
Bunların ilki daha az sıklıkta gördüğümüz gözyaşı üreten bezlerden üretim olmaması veya üretimin azalmasıdır.
İkincisi ise göz kuruluğunun yaklaşık %86'sının nedenini oluşturan yeterli miktarda üretilen gözyaşının aşırı buharlaşmasıdır.
Gözyaşının hızla buharlaşmasının ana nedeni, gözyaşını oluşturan üç bileşenden birisi olan yağ tabakasının azalması veya içeriğinin bozulması olarak sayılabilir. Gözyaşının yağ tabakası alt ve üst göz kapaklarında 15-20 adet birbirine paralel olarak bulunan minik bezlerden (meibomian) üretilmektedir. Bu bezlerin uçlarının tıkanması halk arasında kirpik dibi iltihabı (blefarit) olarak da bilinmektedir. Hastalarda sıklıkla kirpik diplerinde kaşıntı, kızarıklık, göz ovalamaya bağlı kirpiklerin dökülmesi, çapaklanma gibi şikayetler ortaya çıkmaktadır. Bu evrede şikayetler önemsenmez ve tedavi edilmez ise bir süre sonra kronik hale dönüşerek bezlerin kaybına ve kuru göz hastalığına neden olmaktadır.
Dr. Öğr. Üyesi Sezer Hacıağaoğlu
MUAYENE TEŞHİSİNİN ARDINDAN EK TESTLER GEREKEBİLİR
Rutin bir göz muayenesinde göz hastalıkları uzmanı tarafından yapılan biyomikroskopik muayenede göz kuruluğu rahatlıkla anlaşılabilir; ancak göz kuruluğunun hangi tipte olduğu ve tedavi planının neye göre belirleneceği mutlaka ek testlerle değerlendirilmelidir.
Bu testlerden sıkça kullanılanlar; gözyaşı dayanıklılığını ölçtüğümüz gözyaşı kırılma zamanı, gözyaşı üretim miktarını değerlendirdiğimiz Schirmer testi, gözyaşı yoğunluğu hakkında bilgi veren Osmolarite testi ve gözyaşının yağ üretimini gerçekleştiren Meibomian bezleri değerlendirdiğimiz Meibografi testi sayılabilir.
"TEDAVİDE İLK BASAMAK SUNİ GÖZYAŞI DAMLALARI"
Tedavide göz kuruluğunun nedenine yönelik plan yapılmalıdır. Gözyaşı miktarını arttırmak ve nemlendirme sağlamak için suni gözyaşı damlaları tedavide ilk basamağı oluşturmaktadır. Ayrıca inflamasyonu baskılamak için kortizon ve siklosporin içeren damlalar tedavide kullanılmaktadır; ancak kuru göz hastalığının tedavisinde gözyaşı yağ içeriğinin düzeltilmesi ve miktarının arttırılması en önemli basamaktır. Bunun için de kirpik dibi iltihabının (blefarit) çok iyi yönetilerek iyi bir göz kapağı hijyeni sağlanması olmazsa olmazdır. Bu bezlerin ucunda tıkanıklık var ise sıcak uygulama ve masaj ile tıkaçlar açılmalı, gözler için özel üretilmiş çay ağacı yağı içeren şampuanlarla kirpik dibi hijyeni sağlanmalıdır. Ancak hem hastaların evlerinde uyguladığı sıcak pansumanlar ve masajlar yetersiz kalabilmekte hem de tedaviye cevap olmaması hasta uyumunu azaltabilmektedir. Bu nedenle bezlerdeki tıkaçların açılması ve iyi bir göz kapağı hijyeninin sağlanması için hastane ortamında, hekim kontrolünde etkin yeni tedavi seçenekleri geliştirilmiştir. Bu güncel tedavi seçenekleri; LipiFlow ve Eye-Light IPL tedavileridir.
LIPIFLOW TEDAVİSİ NEDİR, NASIL YAPILIR?
LipiFlow tedavisi ağrısız, acısız oldukça konforlu bir şekilde yaklaşık 12 dakika süren ve tek seans uygulanan FDA onaylı bir göz kuruluğu tedavisidir. Bu bir cerrahi girişim veya ameliyat değildir. Tedavide göz kapaklarına yerleştirilen tek kullanımlık, steril aparatlar ile göz kapağı altındaki Meibomian bezlerinin yeniden çalışması ve yağ salgılamaları amaçlanmaktadır. Bu aparatlar bezlerdeki tıkaçları açmak için çok noktalı sensörler sayesinde 42.5 derecelik sabit ısı vermekte ve hekim tarafından işlem öncesinde ayarlanan miktarda kapaklara basınç uygulamaktadır. Göz kapaklarına yerleştirilen aparatların kubbeli tasarımı sayesinde gözün korneası uygulanan ısıdan ve basınçtan korunmaktadır. Hastalar tedavi sonrasında sosyal hayatlarına kısıtlama olmaksızın devam edebilmektedir.
LIPIFLOW TEDAVİSİNİN ETKİSİ NE KADAR SÜRÜYOR?
Bu tedavi ABD ve Avrupa’da çok sayıda merkezde uzun yıllardır kullanılmakta olup literatürde kuru göz hastalığında etkin olduğuna dair çok sayıda yayın bildirilmiştir. Hastalar tedavinin olumlu etkilerini yaklaşık 1 hafta sonra hissetmeye başlamakta ve en iyi etkinin ilk ayda görüldüğü bilinmektedir. Tedavi sonrası etkinlik 6 ile 12 ay arasında sürmektedir.
EYE-LIGHT IPL VE LLLT MASKE TEDAVİSİ NEDİR, NASIL YAPILIR?
Tedavi iki basamaktan oluşmaktadır. İlk basamak, IPL (Intense Pulsed Light) yani yoğun atımlı ışık tedavisidir. Çok uzun yıllardır leke tedavisi, telenjiektazi gibi cilt hastalıklarında güvenle kullanılmakta olan bu teknoloji 10 yılı aşkın süredir kuru göz hastalığı, arpacık (şalazyon), blefarit tedavisinde tüm dünyada yaygın olarak kullanıma girmiştir. Halk arasında lazer ile göz kuruluğu tedavisi olarak da bilinmektedir. Tedavi öncesi hastaların çekilen meibografilerine göre bez hasarı değerlendirilmekte ve hastaların cilt pigmentasyon tiplerine göre bir tedavi protokolü belirlenmektedir. İlk basamakta hekim tarafından koruyucu bir gözlük eşliğinde Meibomian bezlerinin çevresine yaklaşık 5 atımlık, 1 dakika süren yoğun atımlı ışık tedavisi uygulanmaktadır. Tedavinin ikinci basamağında ise LLLT (Low Level Light Therapy) maske tedavisi uygulanmaktadır. Bu aşamada hastalara öncesinde belirlenen tedavi protokolüne göre üç farklı dalga boyundan birine sahip; alınlarını ve göz çevrelerini kaplayan yarım bir maske (kırmızı, mavi veya sarı maske) ile yaklaşık 15 dakikalık bir tedavi uygulanır. Hastalar tedavinin iki aşamasında da herhangi bir ağrı, acı hissetmez. Tedavi sonrasında günlük yaşantılarına kısıtlama olmaksızın devam edebilir. Eye-Light IPL ve LLLT Maske tedavileri genellikle 10-15 gün arayla 3 seans şeklinde uygulanmaktadır. Hastanın kuru göz hastalığının şiddetine ve tedaviye cevabına göre seanslar azaltılabilmekte veya 4-6 seansa kadar artırılabilmektedir.