Rusya'nın Suriye'deki iç savaşa geniş çaplı askeri güçle müdahil olması, yürütülen operasyonların stratejik hedefleri ve muhtemel sonuçları açısından tartışılmaya devam ederken, bölge ülkeleri arasında yeni ittifaklar ve siyasi dengelerin şekillenmesine de yol açıyor. Terör örgütü DAEŞ'e karşı ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyona aktif olarak katılan Arap ülkelerinin, Moskova'nın sürpriz hamlesinin ardından yeni ittifak eksenleri etrafında ayrıştıkları gözleniyor.
Moskova'nın Suriye'de DAEŞ'e karşı düzenlendiğini söylediği, ancak ağırlıklı olarak Esed rejimi güçlerine karşı mücadele eden "ılımlı muhalif" grupları hedef aldığı anlaşılan saldırıları, bölge ülkeleri tarafından farklı tepkilerle karşılandı. Suudi Arabistan ile Katar saldırıların hemen ardından, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu yedi ülke tarafından imzalanan ortak bildiriyle Moskova'ya "dur" çağrısı yaptı.
Moskova'nın ilk müttefiki Mısır
Öte yandan demokratik seçimlerle işbaşına gelen Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin iktidardan uzaklaştırıldığı darbe süreci ve sonrasında, Riyad başta olmak üzere Körfez ülkelerinden büyük çapta mali yardım alan ve ekonomisini bu yardımlarla ayakta tutabilen Mısır'ın, Rusya'nın saldırılarına açık destek vermesi, Körfez'de yeni stratejik dengelerin oluştuğunun bir işareti olarak yorumlanıyor. Ancak Mısır'ın tavrının, ülke içindeki dengeler ve izlenen politikalar dikkate alındığında "sürpriz" olarak değerlendirilmemesi görüşü de dile getiriliyor.
İngiliz düşünce kuruluşu Chatham House'ın uzmanlarından Hasan Hasan, Kahire'nin, ülke güvenliğine yönelik en ciddi tehdit olarak gördüğü terör örgütü DAEŞ'in Mısır kolu Sina Vilayeti ile mücadelesine olumlu etkileri olacağı öngörüsüyle, Rusya'nın Suriye'de DAEŞ'i hedef alan saldırılara destek verdiğini belirtti.
Kahire'nin, Rusya'nın operasyonlarına destek vermesinin, kendi iç güvenlik endişeleriyle bağlantılı olduğunu vurgulayan Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi uzmanlarından Muhammed Said İdris de Mısır'ın, bölgedeki terör olgusunun Irak, Suriye ve Mısır'ı içeren bütüncül bir çerçevede ele alınmasından yana olduğunu, bu nedenle Rusya'nın operasyonlarını olumlu karşıladığını kaydetti.
Riyad-Kahire hattı gergin
Kahire'nin, son tahlilde Esed rejiminin iktidarda kalmasından rahatsız olmayacağı anlamına da gelen bu desteğinin, kamuoyuna yansıtılmasa da Mısır ile Suudi Arabistan arasında gerilime yol açtığı ifade ediliyor. Arap basınında yer alan haberlerde, Mısır hükümetinin, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun Yemen'e yönelik saldırılarına destek mahiyetinde bu ülkeye kara gücü göndermeye yanaşmaması nedeniyle ilişkilerde başlayan gerilimin, Kahire'nin Rusya'ya arka çıkmasıyla daha da derinleştiği yorumları yapılıyor. İlişkilerdeki bozulmanın son işareti ise Riyad'ın Kahire Büyükelçisi Ahmed Kattan'ın Mısır'dan ayrılma kararı oldu. Arap medyasının önemli kalemlerinden Abdulbari Atvan'ın genel yayın yönetmeni olduğu Ra'yu'l Yevm sitesindeki başyazıda, Suudi Büyükelçiliği'nin, Kattan'ın, Mısır hükümetinin dış politikasından duyulan rahatsızlık nedeniyle ve bir tepki olarak Kahire'den ayrıldığı yönünde basında yer alan haberler üzerine yaptığı açıklama "geç kalınmış ve ikna edici olmayan" bir beyanat olarak nitelendirildi.
Öte yandan Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz'in, daha önceden planlanan Kahire ziyaretini ertelemesi ya da bazı kaynaklara göre iptali de söz konusu gerilimin bir tezahürü olarak görülüyor.
Kahire’nin bölgede yeni oluşan stratejik dengeler çerçevesinde tercihini Rusya'dan yana kullanmasının Riyad yönetimini rahatsız ettiği düşünülse de ilişkilerde dramatik bir kötüleşmenin muhtemel görünmediği de ifade ediliyor. Bu yönde görüş bildiren Suudi kraliyet ailesine en yakın gazetecilerden Cemal Kaşıkçı, Kahire'nin Suudi dış politikasında önemli bir yeri olduğunu belirterek, şu an için ilişkilerin kopması gibi bir ihtimal görmediğini kaydetti. Kaşıkçı buna karşın Suudi Arabistan'ın, Rusya ve İran'ın bölgedeki etkinliğine karşı duran tavrının, kendi halkı ve diğer İslam ülkelerinden de olumlu karşılık göreceği tahmininde bulundu.
Körfez cephesinde çatlak
Rusya'nın Suriye'de Esed rejimiyle birlikte düzenlediği operasyonların Körfezin önemli aktörlerinden Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Ürdün tarafından eleştirilmemesi, konuyla ilgili herhangi resmi bir açıklama yapılmaması, bu iki ülkenin de "zımnen" Rusya'ya destek verdiği şeklinde yorumlanıyor. Ürdünlü İslami hareketler uzmanı Hasan Ebu Heniyye, Birleşik Arap Emirlikleri'ne atıfla, "Mısır, bir diğer Körfez ülkesiyle birlikte, Suriye'de hiçbir ılımlı silahlı muhalif kesimin bulunmadığı konusunda Rusya-İran ekseniyle görüş birliği içinde" ifadesini kullandı. Fransa'nın etkili gazetelerinden Le Monde da "Suudi Arabistan Rus saldırılarına nasıl karşılık verecek" başlıklı yazısında, gelinen aşamada Riyad'ın Suriye krizindeki müttefiklerinden Mısır, Ürdün ve BAE'nin geri çekildiğini, zira mevcut durumda her ülkenin kendi tehdit öncelikleri ve stratejik hesaplarıyla meşgul olduğunu belirtti.
Bu çerçevede Ürdün Kralı Abdullah, Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid ile Mısır'da darbenin ardından göreve gelen Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi'nin, haziran ayında Moskova'da yapılan Uluslararası Havacılık ve Uzay Fuarı'na katılarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmeleri, halihazırda şekillenen yeni ittifakların, o dönemdeki görüşmeler sırasında Suriye konusunda paylaşılan görüşlerle bağlantılı olduğu şeklinde de yorumlanıyor.
Afganistan senaryosu tekerrür eder mi?
Odağı Suriye olmak üzere Ortadoğu'daki gelişmelerin seyrini, Rusya'nın Suriye'deki saldırılarına başından beri karşı çıkan ve son olarak Dışişleri Bakanı Adil el-Cubeyr'in Ankara ziyareti sırasında dile getirdiği "Suriye'nin geleceğinde Esed'e yer yok" açıklamasıyla bu muhalefetini tekrar vurgulayan Riyad yönetiminin vereceği karşılık belirleyecek. Suudi Arabistan'ın, Rusya'nın saldırılarına karşılık Suriye'deki muhaliflere silah ve para yardımını artırabileceği belirtiliyor.
Putin: Oyun değiştirecek hamle yapmayın!
Eski Sovyetler Birliği'nin dağılmasının önemli faktörlerinden biri olan "Afganistan senaryosunun" tekrarı anlamına gelecek bu adımın, Riyad açısından ciddi riskler taşıdığı da ifade ediliyor. Putin'in son haftalarda Arap liderlerle yaptığı görüşmelerde, bu ülkeleri Suriye'deki muhalif gruplara "oyun değiştirecek" silah desteğinde bulunmamaları konusunda uyardığı yönünde Rus basınına yansıyan haberler, Moskova'nın "Afganistan" ihtimalini ciddiyetle dikkate aldığı ve önlem almaya çalıştığı şeklinde yorumlanıyor.
Suud yönetimi füze verirse ikinci Afganistan yaşanır
Uluslararası gözlemciler, Suudi Arabistan'ın Rusya'ya vereceği karşılığın, Ortadoğu'da yeni şekillenen ittifaklar ve stratejik dengeler üzerinde belirleyici etkisi olacağı görüşünde birleşiyor. Riyad'ın Suriye'de ılımlı muhaliflere desteğini artırması ve Afganistan savaşının kaderini değiştiren taktik doğrultusunda, bu gruplara omuzdan ateşlenen ve hava saldırılarına karşı çok etkili bir savunma silahı olan füzeleri göndermesi halinde, savaşın farklı boyutlar kazanarak genişlemesi ihtimalini beraberinde getireceği yorumları yapılıyor. Riyad'ın Moskova ile uzlaşma yolunu seçmesi halinde ise senaryonun Ortadoğu'da Rusya'nın başlıca aktörlerden biri olarak yerini aldığı yeni bir güç dengesinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanacağı öngörülüyor.