KARAR.COM
Black Sea News yazarı Andrii Klymenko, Kırım ile ilgili yaptığı analizde Rusya'nın Karadeniz'i giderek bir Rus gölü haline getirdiğini ve bunun için adım adım planlarını uygulamaya geçirdiğini söyledi.
Analize göre; Kırım'ı işgalinin ardından Karadeniz'de yaşanan durum günden güne Rusya'nın lehine işliyor. Karadeniz'in fiili bir Rus gölü haline gelen dönüşümü, Kırım'ın Rusya tarafından militarize edilmesinin doğrudan bir sonucu olarak göze çarpıyor. Rusya'nın Karadeniz üzerindeki diğer planı ise NATO'yu denizin dışına çıkararak Türkiye ve Bulgaristan'ı Rus doğal gaz hattına mecbur bırakmak ve Ukrayna'nın denizaşırı sınırlarını daraltarak denizdeki ekonomik alanını sıkıştırmak.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs 2016’da düzenlenen Balkan Savunma Başkanları’nın İstanbul’da yaptığı bir konferansta, şunları söyledi:
"NATO’daki kapasite geliştirme çabalarına katkılarımıza ve 8-9 Temmuz Varşova Zirvesi’nin somut sonuçlarına dair umutlarımıza devam edeceğiz. Karadeniz çevresindeki ülkeler arasında işbirliğine dayanarak Karadeniz'i bir istikrar havzasına dönüştürmeliyiz. Kısa bir süre önce Stoltenberg Türkiye'de idi. Ziyareti sırasında ona şunları söyledim: 'Karadeniz'de görünmüyorsunuz. Ve Karadeniz'deki görünmezliğiniz tabiri caizse onu bir Rus gölüne dönüştürüyor.' Nehir kenarındaki ülkeler olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. NATO üyeleri olarak, deniz, hava ve toprak dahil olmak üzere tüm alanlarda gerekli tüm adımları atmalıyız. Aksi takdirde, tarih bizi affetmeyecektir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Rusya'nın arasının bozuk olduğu dönemlerde Kırım işgalinden kaynaklanan durumu dünya kamuoyuna özetleyen ilk kişi oldu.
O zamandan beri son üç yılda Karadeniz Ruslar için bir göl olmakla kalmadı, daha da büyük bir hal almaya başladı.
1. NATO'NUN BAŞARISIZ 'KARADENİZ FİLOSU' FİKRİ
8-9 Temmuz 2016 tarihlerinde Varşova’da düzenlenen NATO zirvesinde, NATO'nun Karadeniz’deki etkinliğini arttırma kararı alması bekleniyordu. Girişime, Karadeniz'de Müttefik Filosunu yaratmayı öneren Romanya öncülük yaptı.
Ne yazık ki Bulgaristan Başbakanı, Bulgar sahillerinde askeri fırkateynleri değil, yolcu gemilerini görmek istediğini söyleyerek bu girişimi reddetti ve her şey askıda kaldı.
2. TÜRKİYE, RUSYA VE NATO
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yukarıdaki açıklamasından birkaç gün sonra, 15-16 Temmuz 2016 gecesi Türkiye'de bir askeri darbe girişiminde bulunuldu.
Bunun üzerine NATO'nun Karadeniz'deki kilit ülkelerinden Türkiye'nin dış politikası hızla değişmeye başladı. 10 Ekim 2016 tarihinde, Rusya Federasyonu ile Türkiye akımındaki açık deniz doğalgaz boru hattında bir anlaşma imzalanması, yeni bir dönemin işareti oldu. Şu an itibariyle, ilk boru hattı inşa edildi ve ikincisi doğrudan Karadeniz'deki bir başka NATO ülkesi olan Bulgaristan'dan denizden geçecek.
Türkiye-AB ilişkilerinde gelişen kriz, Türkiye'nin 2016 yılına kadar bir NATO üyesi olarak güvenirliği ile ilgili soruları gündeme getiremedi. Ancak, Türkiye'nin S-400 füzelerini almasıyla yaşanan 2019'daki gelişmeler ciddi şüphelere yol açtı. Türkiye'nin NATO üyeliği bu satın alımın ardından daha yüksek sesle tartışılmaya başladı.
3. KIRIM DENİZİ A2-AD (KARADENİZ)
2017'de, Rusya Federasyonu, işgalden hemen sonra bölgeye yeni S-400 ahva savunma sistemlerini dizmeye başladı.
Deniz tabanlı Kalibre roketleri hariç olsa bile, Kırım A2 / AD füzelerinin yarıçapı, tüm Karadeniz'i, Romanya, Bulgaristan, Türkiye, Moldova ve güney Ukrayna'yı kapsıyor. Rusya’nın Karadeniz Filosunda halihazırda 2500 km menzilli kalibreli füzelerle donatılmış 15 adet yeni füze gemisi bulunuyor ve 2019-2020’de yeni 20 tanesi bekleniyor.
Ancak Kırım'ın silahlarla pompalanması devam ediyor. Monitoring Group’un verisine göre, Kuban’daki 3. Havacılık Alayı’nın veya Sevastopol’daki 38. Havacılık Alayı, 5. jenerasyon Su-57 avcı jetlerini alan ilk Rusya Askeri Bölgesi durumunda. Yine 2019'da, Kırım'daki Rus Karadeniz Filosu, Bastion kıyı füzesi kompleksinin bir bölümünü daha alacak.
4. UKRAYNA DENİZ SINIRLARININ İŞGALİ
2014 Kırım işgalinin ilk günlerinde, Rusya’nın özel kuvvetleri Ukrayna’nın Chornomornaftogaz açık deniz sondaj platformlarını ve Kırım’ın yanı sıra Odessa sahasında da ele geçirdi. Bahse konu sınırlar artık Rusya’nın Karadeniz Filosunun füze gemilerinin bir grubu tarafından 24 saat korunuyor. Yıllarca orada üretilen gaz hacmi, yaklaşık 10 milyar metreküp olarak gerçekleşiyor.
5. KARADENİZ'DE ÜRKÜTÜCÜ DE FACTO İLHAKI
1-12 Temmuz 2019 tarihleri arasında Kırım'ın Odessa kıyılarındaki Ukrayna Zmiiny Adası'ndan Cape Tarkhankut'a uzanan Karadeniz tatbikat bölgelerinden biri Uluslararası Denizcilik Uyarısı yayınlanarak Rusya Federasyonu tarafından kapatıldı.
Ancak, 24 Temmuz 2019’dan bu yana, Gürcistan-Amerikan tatbikatını engelleyen Rusya Federasyonu, Bulgaristan ve Romanya’nın özel denizcilik ekonomik bölgesinde önemli bir alan da dahil olmak üzere Karadeniz’de beş bölgeyi kapattı. Bu bölge Karadeniz'in doğusunda Soçi'den Türkiye'ye kadar uzanan bir alanı kapsıyor.
Yalnızca Temmuz 2019’da Rusya Donanması tarafından kapatılan Karadeniz bölgelerinin toplam alanı, 120.000 kilometrekareden fazlasını aşıyor. Açıkçası buradaki amaç yavaş yavaş herkesi kontrol altına alıp tüm Karadeniz’in bir Rus bölgesi olduğunu kabul ettirme ve böylece NATO’yu bölgeden dışarı çıkartma amacı taşıyor.
Ukrayna'nın Karadeniz politikasının, NATO üyesi ülkelerin, AB ve uluslararası kuruluşların bölge ile ilgili acil değişikliklere ihtiyacı var.
Ukrayna Türkiye’ye, Türk limanlarından Karadeniz’e yelken açan tüm gemiler için varış yeri bilgilerini doğrulamakla kalmayıp, aynı zamanda bu bilgilerin yanlış beyan edilmesinde de ciddi sorumluluk üstlenmesini önermelidir. Romanya, Bulgaristan ve Gürcistan'da da benzer eylemler uygulanmalıdır.
Ayrıca, kapalı AIS vericileriyle, Karadeniz ve benzeri yerlerde bayraksız gemilerin varlığını önleyen gemi seferlerine karşı bir mekanizma geliştirmesi hayati önem taşıyor.
Fakat en önemlisi, Karadeniz'in bir Rus gölüne dönüşmesini durdurmak için ortak bir strateji geliştirilmesi gerekir. Erdoğan’ın açıkça belirttiği gibi: "Kıymetli ülkeler olarak sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. NATO üyeleri olarak, deniz, hava ve toprak dahil olmak üzere tüm alanlarda gerekli tüm adımları atmalıyız. Aksi halde tarih bizi affetmeyecek…"